Şehit Öğretmenin Babasından Mektup Var

        Şehit öğretmen Necmettin YILMAZ: 14 Aralık 1993, Gümüşhane/Torul doğumluydu. Baba Hamit Yılmaz dört çocuğuna da inşaatlarda çalışarak bakmış ve onların okumalarını istemiştir.  Demirkapı köyünde doğup büyüyen, ilkokulu da burada okuyan YILMAZ, babasının da isteği ile eğitim öğretim hayatına ara vermeden devam etti. Eğitim fakültesini bitirdikten sonra 14.10.2016 tarihinde Şanlıurfa’nın Siverek ilçesi Çiftçibaşı köyüne sınıf öğretmeni olarak atandı. Üniversiteden mezun olduktan bir yıl sonra görevine atanan Yılmaz, buraya giderken çevresindekilerin tüm ısrarlarına rağmen “Vatan görevi, nereye gitsek yapacağız” diyerek Siverek’e gitti. Okulların kapanmasının ardından ata toprağına kavuşmak için aracıyla yola çıkan Yılmaz’ın önü, Tunceli-Pülümür karayolunda teröristlerce kesildi ve şehit edildi!  Henüz 23 yaşındaydı!

 

       Zil çalıyor, çıkıyorum merdivenlerden yavaşça. Odaya girdiğimde bir ses duyuyorum; “Hocam mektup gelmiş” masanın üzerinde duran zarfların arasında buluyorum mektubu. Şehit öğretmen Necmettin YILMAZ’ın babası Hamit Bey tarafından yazılmış.

      Alıyorum zarfı usulca, ellerim titreyerek açıyorum dörde katlanmış mektubu ve yine bir ses geliyor ; “oku hocam!”  Sanki okumayı unutmuş gibi bakıyorum, etrafımda meslektaşlarım karaltı şeklinde görünüyor. Ses nerden geliyor bilmiyorum. Ellerim mi titriyor yoksa ben mi öyle hissediyorum, bilmeden başlıyorum mektubu okumaya;

Onurlu Milletin Değerli Evlatları

Saygı değer öğretmenlerimiz bizim zerre kadar şüphemiz yok, şehit öğretmen Necmettin YILMAZ’ın bayrağının ilelebet gökyüzünde dalgalandıracağınıza. Aziz milletimizin naçizane ailesi olarak sizleri tebrik ederim, bu zarif hediyelerinizi ölene kadar saklayacağız. Sevgili öğrencilerimiz, iyi ki varsınız bizim geleceğe umut veren ışığımızsınız, göndermiş olduğunuz mektuplar bizi çok onurlandırdı. Bu mektuplar değeri bilinecek gibi bir ölçüde değil. Sizi yetiştiren anne ve babalara selam ve şükranlarımı sunarım. Bayrağına, milletine, devletine ve dinine saygı duyan aziz milletime bir şehit ailesi olarak sevgiler sunarız. Kayseri’den Gümüşhane’ye yolladığınız selamı başımız üzere kabul ettik, iyi ki varsınız, bizden de Kayserimize selamlar iletirseniz bizi sevindirirsiniz. Bizde sizin gibi Türk milletinin bir evladıyız, tüm şehitlerimize ve ölmüşlerimize Rabbimden rahmetler dilerim. Hoşçakalın, sevgilerimle…”

       Masanın üzerine bırakıyorum açık halde mektubu, oturduğum yerde kalakalıyorum, gözlerim buğulu. Öğretmenler odasına bir sessizlik hâkim. Gök kubbe çınlıyor sanki “Şehit Öğretmen “ diye… Yüreğimdeki sızı, kafamdaki zonklama, vücudumdaki titreme devam ederken, arkadaşımın seslenmesi ile toparlanıyorum.

       Yüce Mevla’mın takdiri ilahisi ile şehitlik makamına ulaşan kardeşimiz Necmettin YILMAZ için odada bulunan herkesi duaya davet ediyorum.

       O kadar yoğun duygular eşliğinde okuduğum mektubu, kafamda toparlamaya çalışıyorum. Mektubun başından son satırına kadar hızlıca bir kez daha göz atıyorum ve şehit babasının o vakur duruşunu gözümde canlandırıyorum. Anadolu insanının o yüceliğini bir kez daha böyle yoğun duygular içerisinde idrak ediyorum.

      Bu satırlar; Anadolu insanının irfanı, basireti ve ferasetini çok daha iyi anlamamı sağlıyor. Bir şehit babasının “Allah’a hamd ediyorum. Vatanımıza bağışladım, vatanım sağ olsun, devletimiz var olsun.” sözleri aslında bizim için vatanın ne demek olduğunu fazlasıyla ifade ediyor. Bu durum tarih boyunca da böyle olmuştur. Bu toprakların her karışı, uğrunda şehit olan, vatan evlatlarının kanı ile sulanmıştır.

        Aslında tüm dünya milletleri kaç kere şahit oldu bizim vatan sevdamıza; Çanakkale’de, Kut’ül Amare’de, Kurtuluş Savaşı’nda… Çünkü “Söz konusu vatansa gerisi teferruattır” bizim için…

        En yakın zaman da 15 Temmuz gecesi, tüm dünya ve içimizdeki vatansızlar iyi anladı bizim için vatan denildi mi akan suların durduğunu.

     Ne mutlu bu vatan için can verenlere…

     Ne mutlu bu kutlu davanın yolcularına…

 

 

 

         Rafet  URAL

        [email protected]