Sevgi Evleri; Aile Sosyal Politikalar Bakanlığının kimsesiz, bakıma muhtaç çocuklar için aile ortamına benzer bir yapı oluşturmak amacıyla, ev tipi binalarda, 10-12 çocuğun bakımlarının sağlandığı çocuk yuvaları ve yetiştirme yurtları için kullandığı bir isim.

İsmi ile zıt bir şekilde, bu kurumlar çok ciddi, önlem alınmazsa ülkeye, topluma zarar verebilecek problemlere gebedir.

Bir aileyi, aile yapan nedir? Aralarındaki bağ değil midir?  Aile çocuğa sadece sevgi ve koruma sunmaz. Bunların yanında mücadele etme, sorumluluk sahibi yapma vb. bir çok meziyet kazandırır. Bu meziyetleri kazandırmayan aile fonksiyonunu iyi icra edemiyor demektir.

Sevgi evlerinin tam bir aile ortamı sunmasını elbette beklemiyoruz. Ancak çözülemeyen problemlerinin topluma maliyetinden de endişe ediyoruz. Buralarda barınan çocukların, gençlerin topluma uyumunu sağlayacak şekilde, bu kurumların organize olması son derece önemlidir.

Bu kurumların gözle görülebilen önemli problemi eksik ve tecrübesiz personelle hizmet vermeleridir. Her ilde kendi içinde, gayri resmi olarak, kademelenerek en problemli olanlarına en tecrübesiz personel görevlendirilmektedir.  En problemli olanların çoğunda geçici personelle hizmet verilmektedir.

Buralarda çalışan personellerin son derece iyi yetişmiş olmasının yanında, çocuklar ile etkili iletişim kurabilecek yetenekte ayrıca bu iş için gönüllü olması beklenir. Ne yazık ki kurum personellerinin büyük bir kısmı problemli çocuklarla nasıl iletişim kuracakları konusunda deneyimsizdir. Bu yüzden mücadele güçlerini kısa sürede kaybetmekte ve bir süre sonra boş vermişlik girdabına sürüklenmektedirler.

İkinci en büyük problem, suça bulaşmış çocukların aynı mekânda toplanmalarıdır. Bu çocuklar diğer çocukları da kötü alışkanlıklara sürüklemektedir. Çakmak gazı, yapıştırıcı vb. uyuşturucu kullanımı bu çocuklar sayesinde diğer çocukları da içine almaktadır.

Diğer bir problem de, bu çocuklardan açık öğretime gidenlerin bulunmasıdır. Okula gitmedikleri için bütün günleri boş geçmektedir. Bunların zamanını dolduracak etkinlik hemen hemen yoktur. Boş zamanlarında bu çocuklar hırsızlık, uyuşturucu vb. kötü işlere bulaşmaktadırlar.

Dördüncü büyük problem gittikleri okullardaki öğrenci ve öğretmenlerin ön yargılarıdır. Bu çocuklar, gittikleri okulda psikolojik olarak hazır oldukları ötekileştirme durumu ile karşı karşıya kalır. 

Diğer problem ise denetimlerin kurumsal bazda yapılması, çocukları ile iletişime geçilmemesidir. Denetim raporlarında çocuklardan alınan hemen hemen hiçbir veri yoktur.

Kurumda çalışan personele ilişkin psikolojik ve eğitimsel desteğin yetersiz olması da bir problem olarak karşımızda durmaktadır.