Kim ne derse desin, "atı alan Üsküdar’ı geçmiş”, yeniden yükselişin startı verilmiştir. Milletimiz anayasa değişikliğine onay vererek son noktayı koymuştur.

16 Nisan 2017 tarihini bir yere not etmek gerek. Zira, bundan böyle bu tarih, yeni bir başlangıcın, yeniden yükselişin startının verildiği tarih olarak anılacaktır. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ak Parti’nin başına geçecek ve tarihi misyonunu yerine getirecektir.

Erdoğan’ın, seçimin hemen ertesi günü merhum Menderes, Özal, Erbakan ile Yavuz Sultan Selim ve Fatih Sultan Mehmed’in kabirlerini ziyaret ederek, Eyüp Sultan’da şükür namazı kılması anlamlıdır ve mesaj yüklüdür.

Artık, gönül rahatlığıyla "Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi hayırlı olsun” diyebiliriz. Biraz buruk olsa da. Çünkü kanaatimi bir önceki yazımda, % 57 ve üzeri olarak belirtmiş, güçlü bir evet beklentimi ifade etmiştim. Genel beklenti hiç değilse % 54-55 bandının üstü idi. Olmadı, ama "bunda da vardır bir hayr” diye düşünmek ve hem milletimizin tercihine, hem de kader planında Rabbimizin takdirine boyun eğmek en doğrusu olsa gerek.

Zira, bu süreç hiç kolay olmadı, hani yedi düvele karşı mücadele edildi deniyor ya, aynen öyle oldu. Neredeyse tüm batı dünyası karşımıza dikildi, Erdoğan’ı hedef tahtasına oturttu. Saldırdıkça saldırdılar. Bütün kinlerini, nefretlerini ortaya dökmekten çekinmediler. Türkiye ve Erdoğan karşıtlığını alenen / isteyerek yaptılar. Avrupa terör örgütlerinin bile hayır kampanyalarına fırsat verirken, bakanlarımıza ve evet kampanyalarına engel üstüne engel çıkardılar. Gerçek yüzlerini ortaya koymaktan çekinmediler.

Seçim sonrası ortaya koydukları kepazeliğe bakar mısınız?

Seçimleri şaibeli ilan edebilmek için uydurdukları, mutemelen kendilerinin de inanmadıkları mühürsüz zarf ve oy pusulası masalına herkesi inandırmak için çırpınıyorlar. AGİT tarafından tarafsız gözlemci statüsüyle seçimleri izlemek üzere görevlendirdikleri kişiler meğer tam PKK sevicilermiş. Terör örgütünün faaliyetlerine ve hayır kampanyalarına katılmışlar, YPG için para bile toplamışlar. Düşünebiliyor musunuz, Türkiye’deki seçim sonuçlarını bunlar rapor haline getirecekler ve dünyaya duyuracaklar?

Yedi düvele karşı alınan % 51,4’lük oran onun için önemlidir, tarihidir ve anlamlıdır.

Seçimin genel bir değerlendirmesini yapmanın yeri değil belki. Şunu söyleyerek yetinelim bu noktada. MHP lideri Bahçeli’nin kararlı tavrı ile Güneydoğu’da evet oyu kullanan Kürt kökenli seçmenin verdiği destek anlamlıdır. Erdoğan, seçim akşamı terör örgütünün tehditlerine rağmen evet için çalışan Hüda-Par’a da ayrıca teşekkür ederek, bu desteğin önemli olduğu mesajını vermiştir.

Bütün bu değerlendirmenin üzerine bundan sonrasına bakmak, hakiki ve sonuçları olan bir muhasebe yapmak gerekecektir.

-İlk önce bu sonuçlara bakıp, yani ancak % 2-3 oranında MHP’den gelen, belki bir o kadar da Kürt seçmenin oylarıyla bu sonucun elde edilebildiğini, 1 Kasım seçimlerine göre Ak Parti’de 5-6 puanlık bir gerileme söz konusu olduğu gerçeğini görerek karamsarlığa, umutsuzluğa ve moral bozukluğuna gerek yok kanaatimce. Yeter ki, gerekli dersler alınsın ve bunun için adımlar atılsın.

-Öncelikle 16 Nisan, gerçek anlamda bir öze dönüşün fitilini ateşlemeli bence, zira buna şiddetle ihtiyaç olduğunu düşünenlerdenim.

-16 Nisan, Ak Parti’nin silkelenmesini, yola koyulduğu kuruluş felsefesine / ilkelerine / heyecanına geri dönmesini sağlayacak bir milad olmalıdır.

-Yapılması gerekenlerin başında, teşkilatlarda, belediyelerde ve bürokraside artık var olduğu su götürmez bir gerçek olan bir takım lakaytlıkların, ehliyetsizliklerin ve liyakatsızlıkların üzerine üzerine gitmek olmalıdır.

-Teşkilatlarda, kurum / kuruluşlarda Erdoğan’ın gücünden nemalanmaktan başka hiçbir meziyeti olmayan çıkarcılar etkisizleştirilmeli, bunlara asla fırsat verilmemeli, samimi, yürekli ve dertli olanlar öne çıkarılmalıdır.

-Erdoğan, partinin başına geçer geçmez bunlara adam akıllı bir çeki düzen vermeli, gösterişten uzak, mütevazi, işinin ehli, milletin içinde, milletle beraber tek derdi kendi kişisel beklenti ve çıkarı değil, bilakis milletin ve ümmetin menfaati olan hakiki dava erlerini tercih etmelidir.

-Fetö’nün –var olduğu yönünde milletimizde güçlü bir kanaat haline gelen- siyasi ayağı mutlaka temizlenmelidir.

-Sözleşmeli öğretmenlik ve mülakat sistemi gibi adeta kendi ayağına sıkan, kamuoyunca adaletsiz olduğuna inanılan ve şaibeye açık uygulamalar derhal kaldırılmalıdır.

-Bu türden samimi uyarılar dikkate alınmalıdır, alınmazsa korkarım, Erdoğan’a karşılıksız muhabbet duyanlar bile "bir yere kadar” diyebilir. Buna asla izin verilmemelidir. Erdoğan’ın siyasi zekasına, samimiyetine güveniyor milletimiz, gereğini yaparak teşkilatlara, kurum ve kuruluşlara el atacağına da inanıyor.

En nihai sonuca gelince, bu millet, Erdoğan’ı yürekten seviyor, O’na güveni tam, O’nun etrafında kenetlenmekten başka bir çıkış yolumuzun olmadığını da gayet biliyor. O, istikametini bozmadıkça, arkasından yürümeye  kararlı olduğunu göstermiştir bu seçimde de..

16 Nisan yeniden yükseliş için yepyeni bir başlangıç olsun, yeni bir milad olsun inşaallah.

O halde "haydi bismillah”…