Bir önce ki yazımız tarihsel olandan hareketle güncel olana ulaşma maksatlı Yahudi ile ilgili olmuştu.(Gündem dolayısıyla araya bazı yazılar girdi ama Yahudi ismili yazıyı hatırlamak yararlı olacaktır.) Bir sonra ki yazımız inşaallah Siyonizm ile ilgili olacak demiştik. Önce nedir Siyonizm ona bir bakalım. Siyonizm, Filistin'de Yahudiler için yeniden bir vatan kurulmasına destek veren uluslararası Yahudi siyasi hareketidir. Söz konusu alan, Tevrat'ta bahsi geçen ve İsrail Diyarı (İbranice: Eretz Yisra'el) adı verilen topraklardır. Normal şartlar altında her hangi bir yahudi ya da eski ismiyle beni israil'den bir kişi ile dahi uzaktan yakından alakası olmayacak türden bir meseledir aslında Siyonizm.

          Öncelikle ekonomi ve para gücü üzerinde etkin olan bir topluluk olarak varlığını sürdürmüş bir millet olduklarını tarihten de biliyoruz. Mesela Medine’nin de en zenginleri Yahudilerdi ve Peygamber efendimiz (a.s.m) onlarla bir anlaşma yapmıştı. Bu anlaşma öncesinde yılarca iki amca oğlu kabile savaşıyor bunlardan biri bir tarafı diğeri de diğer tarafı tutuyor ama ikisi de savaşmıyor sadece ceplerini dolduruyorlardı. Bu zalimce insanların bir birini katlettiği ve esir ettiği düzeni bozan elbette yine tarihte defalarca yaşandığı gibi bir peygamber yani bizim peygamberimiz olmuştur. Onlar var oldukları günden beri peygamberlik kurumu ile başları belada olmuş ve kendi kardeşleri Hz. Yusuf’u bile kıskanmış ve hayatına kastetmiştir.

          İşte bu milletin ürettiği bir kavram olan Siyonizm'in içeriği de doğal olarak bu bozuk ruh yapısının bozuk bir ürünü olmuştur o kadar. En başından beri özellikle Hz. Musa (A.S) hayatta olduğu dönemde defalarca hidayetten sapmış olmaları, ardından Hz. Zekeriya (A.S.) ağacın içine gizlendiğinde orada olduğunu bilerek kesmek suretiyle şehit etmeleri ve Hz. İsa’ yı da şehit etmek istemeleri üzerine Allah’ın Hz. İsa'yı kurtarması durumu düşünülünce insanlık tarihi boyunca değişmeyen; her geçen gün daha azgınlaşan bir millet görürüz. Peki Allah diğer peygamberleri değil de neden Hz. İsa’yı kurtarmıştır. Hem de onların idraklerini kapatarak bunu yapmıştır. Yani maksat bir ders vermek ise neden göstererek diğer bir ifadeyle gözlerine sokarak değil. Hatta tüm mucizelerde olduğu üzre kendine Rab ve yaratıcı kudret oluşuna yakışır bir letafetle yapmış olduğunu görürüz ki bu da her kulun kendisi ve dönemin de yine kendi içerisinde ki imtihanıdır.

          Şimdi yeniden günümüz Yahudiye milletine geri dönelim. O zaman gözünü kırpmadan peygamber olduğunu bildikleri; iman ettikleri bir şahsa karşı isyan etmekten geri durmayanlar, Peygamber aralarında olduğu halde buzağıya tapma inancını tercih edenler geçen zaman içerisinde Peygamber'in olmadığı bir toplumda neler yapmaz. Sapkınlığın kitabını da yazan bu insanlar uydurdukları ve hahamlarının hikayeleri ile doldurdukları Muharref Tevrat ile dünyanın çivisini sökmenin derdindedirler. Öyle ki kendilerinden başka insanların tamamını tıpkı diğer canlılar (hayvanlar) gibi kendilerine hizmet için yaratılmış birer varlık olarak değerlendirirler. Mesela bir Yahudi bir Yahudiye asla Faiz uygulayamaz çünkü haramdır (yasak). Ancak bir Yahudi diğer milletlerden her hangi birine Faiz uygulaması gerekir, hakkıdır (yani vecibe). Bizim açımızdan hayvanlar nasıl ki insanların malı olabiliyor onlara göre de Yahudilerin dışında ki insanlar ve sahip oldukları herşey yahudilerin malıdır. Böyle olunca da BM kararları falan onlara vız gelip tırıs gidiyor ve kendileri seçilmiş insanlar olarak; diğerlerinin aklını, bilgisini, canını, malını, namusunu, bayrağını ve vatanını kıymetsiz olarak addediyorlar. Bu cihetle de zaten hedeflerini gerçekleştirmek için dünya savaşları bile başlatmış olan ve dünyaya, savaş silah temin eden / satan silah tüccarları olan bir yapıdan bahs ediyoruz.

          Siyonizm temel olarak Fırat'tan Nil'e kadar olan bölgede Büyük İsrail’i kurma hayaliyle ilgili ne gerekiyorsa onu yapar, yapmıştır. Bu ideal İsrail’in ve Siyonistlerin olmazsa olmazıdır. Dolayısıyla Bazel konferansında belirlenen İsrail bayrağı beyaz zemine mavi renkle iki mavi çizgi (Fırat & Nil) arası Davut yıldızı olmuştur. Buna karşın Kıbrıs savaşının Türk tarihi açısından gizli kalan ama herkesçe malum olan fatihi Erbakan KKTC bayrağını ortada ki beyaz zemine iki kırmızı çizgi (kan) rasına türk hilal ve yıldızı (o toprakların bedeli kandır) belirlerken 2. Abdulhamit’in evladı olduğunu ortaya koymuştur. Dolayısıyla siyonizme iman edenler (Batıl) ile İslam’a iman edenler (Hak) bir biçimde bu alan başta olmak üzere her zaman ve zeminde var olma savaşı vermeye mecburlardır.

          Bazel’de ki konferansın (1897) yüz yıl sonrasında aynı salonda yapılan Avrupa İslam Birliği toplantısı hem verdiği mesaj açısından önemli hem de içerik olarak çok değerlidir. O toplantıdan sonra değerlendirmelerde bulunan konuşmacılardan Rahmetli Erbakan şu ifadeleri kullanıyor. ''Biz sadece bunların niyetlerini söylüyoruz ancak kuvvet ve kudret sahibi yüce Allahtır. Onlar dünyadan İslamı silme planları yaparken şu anda Avrupa’da elli milyon müslüman var. Niyetlerini bilmek ve gerekli çalışmayı yapmakla ilgili konuşuyoruz biz.''

          Ülkemizin son yıllarda uğraştığı Fetö belası da Pkk ve sair bütün ihanet odakları da Siyonist sermaye ve efkarının mahsulüdür. Onların ne ASALA ne DHKP C ne de diğer herhangi bir terör odağının lafta emperyalizme açtıkları savaş ile, hakikatte Siyonizmin emellerine dolayısıyla da kan emici ırkçı emperyalizme hizmet ettikleri ve asıl imha hedefinin odağında İslam olduğu unutulmamalıdır. Hem de şimdi kurulmuş olan Deaş terör örgütü tam da bu hedef ve fikre hizmet adına tam da bahis konusu odaklarca kurulmuş / kurdurulmuştur.

          Bu arada içimizden çıkan ama içimizde ki değerlere yabancılaşan bazıları için yine büyük siyaset adamının şu sözünü hatırlayalım inşaallah. Siyonizm insanı '' Kim? Ben mi Siyonizm’e hizmet edeceğim. Asla.’’ dedirte dedirte kendisine hizmet ettirir. Şimdilerde büyük adam rolüne giren bir kısım eski büyükler niçin büyüdüklerini unutmuşçasına bazı hareketler eder. Bilmezler mi ki bu millet kara kaşına kara gözüne kimseye itibar etmez. Ve hangi seviyeden ihanet ederse etsin hainleri asla sevmez. Yapılan havalı açıklamalar kurulan beylik laflarla dolu cümleler bilgelik ve asalet değil cehalet ve sefalet kokmaktadır.

          Vatan savunması yapan savaş meydanında ki asker neyse onu sevk idare eden siyasi ya da ülke yöneticisi odur hatta daha fazlasıdır. Ve savaş meydanında ki ihanet ile televizyon ekranında ki ihanet arasında zerrece fark yoktur. Siyonizm asla ve asla hedeflediği Büyük İsrail’i kurup tüm insanlığı kendine kul- köle yapmaktan vazgeçmeyecektir; bundan dolayı da önüne gelen fırsatı değerendirecek ve elinden geldiğince herkesi kullanacaktır. Öyleyse karşılıklı savaşlar aralıklı da olsa devam edecek olduğuna göre ve küfür tek millettir kaidesi küllisi var olduğuna göre;

          Her Müslüman bu konularda mutlak surette ve özellikle bu konuda ve her konuda bilgili olmalıdır. Ve hiç bir Batılı devlete ya da kuruluşa özellikle de ümmet birliği ve ülke dirliği gibi hayati meselelerde taviz vermeden güvenilmeyeceğini bilmelidir. Sadece akli ve ilmi bilgi değil o bilginin gerektirdiği erdem ve bilinç yani Şuur elzemdir.

          Siyonizm’in ırkçı emperyalizmin koruması altında olduğu unutulmadan en doğru hamleler üretilmelidir. Faizci kapitalizmin Siyonizme eş değer olduğu ve hatta İsrail’in hizmetinde olduğu farkındalığı önemlidir. Theodor Hersel ya da Emanuel Karasu’nun idealize olmuşluğunu ekarte etmeden yani daha üst perdeden bir fedakarlığı göze almadan bu işleri başaramayacağımızın farkında olmak.

          Büyük İsrail fikrinin ve Siyonizmin nihai hedefleri ne kadar uzun zamana dayalı olursa olsun daha uzun süreler için planlar üretmeli ve bu uzun planları beklenenden daha hızlı nasıl başarırız hesaplamalarına girişmeliyiz.

          Vesselam

          Cevat YEK

          10.01.2018 00:10