Hangi işte olursa olsun karar alıcıların sahada çalışan ve bizatihi işin içinde olan kişilerin görüşlerini alarak karar vermeleri isabet oranını ve uygulanabilirliğini artırır.

Söz konusu eğitim olunca danışarak karara varmanın önemi daha da artar.

Bir süredir ilkokulların bünyesinde hayata geçirilmeye çalışılan ve alanda çalışan eğitimcilerin görüşlerine başvurulmadığı için birçok sorunun yaşanmasına neden olan bir proje hayata geçirilmeye çalışılmaktadır.

İlkokullarda yetiştirme programı (İYEP) adındaki bu projenin pilot uygulaması 12 ilde 2017-2018 eğitim öğretim yılının ikinci döneminde uygulanmaya başlandı.

Okul yöneticileri, sınıf öğretmenleri ve rehber öğretmenler tarafından yürütülmesi istenen ilkokullarda iyileştirme programı (İYEP), 3. Ve 4. Sınıflarda eğitim öğretim gören özel eğitim tanısı almamış öğrencilerin Türkçe, matematik ve Psikososyal alanlarında eksikliklerini gidermeye yönelik hazırlanmış bir program.

Bu üeksiliği olan öğrenciler nasıl tespit edilecek: ilk sorun burada kendini göstermeye başladı. Öğrenciler sınava alındı ve sınavın sonunda başarısızlıkları kendilerine ve ailelerine iletilerek okul saati dışında açılacak kursa gelmeleri istendi.

İlkokul 3 ve 4. Sınıfta okuyan öğrencileri bir sınava alarak sınavın sonunda eksikliklerinin olduğunun onlara iletilmesinin bu dönemde ki çocukların pskolojik ve pedagojik durumları düşünüldüğünde ortaya ne gibi sorunların çıkacağı noktasında sanırım bazı ipuçları vermektedir.

Ayrıca bu çocuklarının ailelerinin de sürecin başında beri yeterince bilgilendirilmemiş olmaları, onları bir bilinmezliğe sürüklemiş tam olarak ne olduğunu anlayamadıkları bu projenin kendi çocukları üzerinde nasıl uygulanacağı şaşkınlığını yaşamalarına sebep olmuştur.

Matematik, Türkçe ve psikososyal alanlarında eksiklikleri tespit edilen bu öğrenciler için açılan kursların ders bitiminde okul dağıldıktan sonra olması bu çocuklarda ‘ ‘Biz diğer arkadaşlarımızdan gerideyiz ve başarısız olduğumuz için onlar gittikten sonra biz eğitime devam ediyoruz’’ algısını oluşturmuş ve fayda yerine zarar veren bir uygulamaya dönüşmüştür.

Ders verecek öğretmenlerin belirlenmesi süreci de kendi içinde çelişkili durumların yaşanmasına neden olmuştur.

Şöyle ki; bu işin gönüllü öğretmenler aracılığıyla yapılması istenmiş ancak okuttuğu sınıfına 6 saat ders verdikten sonra dinlenmesi gereken sınıf öğretmenine herhangi bir ödeme yapılması konusu açıklığa kavuşturulmamış bu durum da gönüllü öğretmenlerin çıkmamasına ama idarelerin çabalarıyla ‘Gönülsüz gönüllü öğretmenler’’ tarafından ücretsiz bir şekilde kursların yürütülmesi durumunu ortaya çıkarmıştır.

Sürecin bu şekilde sorunlarla başlaması birçok veliyi çocuğunu (İYEP) kapsamında açılan kurslara göndermek istemediklerine dair dilekçe verme yoluna itmiştir.

Aslında üzerinde konuşularak istişare yoluyla belki de öğrenciler için faydalı olabilecek bir uygulamanın maalesef bu sorunlardan dolayı öğrenci, veli, öğretmen ve yöneticiler için bir sorun yumağına dönüşmüştür.