Eğitim kurumları yönetici atama ve yer değiştirme yönetmeliği, müdürleri fena panikletti.

İdarecilerimiz, hasbelkader oturdukları makamlarını kaybetme endişesi taşıyorlar.

Kendilerini makamlarına tam adapte ettiklerinden günün birinde gelişmeler karşısında o makamı terk etmek zorunda kalabileceklerini hiç düşünmemişlerdi.

Oysa zatı âlileri de pekiyi bilirler ki Milli Eğitim kadrolarında “müdürlük” diye bir görev tanımı yok.

Geçen yazımızda da belirttiğimiz gibi asıl olan “öğretmen” olmaktır, öğretmen olmanın da esas amacı sınıfa girip öğrencilere ders anlatmaktır.

Değerli müdürlerimiz sınıfa girip ders anlatmaktan acayip bir şekilde çekiniyorlar.

Hocalarımızı bu derece korkutan şeyin ne olduğunu doğrusu merak ediyorum.

Yönetmelik gereği birkaç saat derse girmeleri gerekiyor.

Birçok idareci kerhen alanları dışındaki dersleri alıyorlar ve genellikle sınıfa girmeden defteri imzalıyorlar.

Bir örnek olsun diye yazıyorum, adı çok bilinen bir lisenin müdür yardımcısı kadrosundaki bayan meslektaşımız branşı olmadığı halde son sınıfların beden eğitimi dersine giriyor ama tüm yıl boyunca bir saat olsun tam saat derse girmemiş.

Öğrenciyle yakından temas demek olan “ders” ortamı aslında neşeli-şamatalı, eh biraz da gergin olabilir.

Zilin çalmasıyla ders biter ve yaşanılan her şey sınıfta kalır, dışarıya taşınmaz.

***

İdarecilerimiz bu günlerde durumlarından çok şikâyetçiler.

“Tecrübeli müdürler mağdur ediliyor”muş.

Devlet sanki onlara memuriyet boyu idareci kalacaksınız diye bir garanti vermiş gibi.

Şikâyetlerini şimdi fırsat buldukları her ortamda dile getiriyorlar.

Mesela bir idareci şunu yazmış: “17 yıl okul yöneticisi olarak görev yaptım. Çocuğumun fen lisesini kazanması nedeni ile başka bir ile öğretmen olarak tayinimi istedim ve atandım. Ümidim yönetici atamalarına müracaatlar başladığında yeniden atama yolu ile bir okulda müdürlük görevine tekrar dönmekti. Ancak yeni yayınlanan yönetmelik bu ümidimi suya düşürdü. 17 yıl sonra nasıl öğretmenlik yapacağımı kara kara düşünüyorum.”

Aslında burada ders verici bir mantık var.

Müdürümüz 17 yıl idarecilikten sonra nasıl sınıfa girecekmiş, onu düşünüyormuş şimdi kara kara.

İyi düşünmeler hocam!

Bir başkası ise: “Taşra rotasyonunda ben yer değiştireceğim. Eşim 20 yıldır ilköğretim okullarında yöneticilik yapıyor. Eş durumundan yer değiştirdiğimde eşimin tekrar yönetici olarak atanması bu durumda mümkün değil. Rotasyonu çok istememe rağmen mağdur olacağız. Eşim haklı olarak 20 yıl sonra sınıf öğretmenliği yapamam diyor. Emekli de olamıyoruz.”

Yöneticilik ikinci görevdir, birinci vazife öğretmenliktir.

Öğretmenlikten kaçınan idarecilerin acilen yeniden öğretmenliği öğrenmeleri gerekiyor.