Mili Eğitim Bakanlığının çözmesi gereken ve görmezden geldiği en önemli problem derslik ihtiyacıdır. Bu problemi çözmeden attığı ve atacağı adımlar beyhude bir çaba olarak kalacaktır.

Ülkemiz, eğitim alanında, şimdiye kadar alışık olmadığı değişim ve dönüşüm süreçlerinin içinden geçmektedir. Bu durum, bir yandan MEB kadrolarının değişim ve uyum gücünü test etmekte, bir yandan da çalışanlar arasında kafa karışıklığına sebep olmaktadır. Yeni teknolojilerin eğitim alanına entegre edilmeye çalışılması, eğitim programlarının çağa, öğrencilerin ve toplumun ihtiyaçlarına uygun hale getirilmesi, öğretmen açığı olan alanlara öğretmen alımlarının yapılması, üst öğrenime geçiş için uygulanan sınav sisteminin değiştirilmesi, öğrencilere ücretsiz kitap dağıtılması elbette takdire şayan işlerdir ve gereklidir de. Ancak yapılan bu işlerin hedefine ulaşması öncelikle en temel gereksinimin karşılanması ile mümkün olacaktır.

Son yıllarda artış hızı düşse de, Türkiye, nüfusu hızlı artan ülkelerden biridir ve nüfus artış hızı iller ve bölgeler arasında belirgin farklılıklar göstermektedir. 2013 TÜİK verilerine göre köylerde oturanların oranı azalırken il ve ilçelerde ikamet edenlerin oranı artmaktadır. İl ve ilçe merkezlerinde ikamet edenlerin oranı, 2012 yılında %77,3 iken; 2013 yılında 14 ilde büyükşehir belediyesi kurulması ve büyükşehir statüsündeki 30 ilde, belde ve köylerin ilçe belediyelerine mahalle olarak katılmasının önemli etkisiyle, bu oran 2013 yılında %91,3’e çıkmıştır. Dışarından göç alan illerimizde ve Güneydoğu’da ise daha hızlı bir nüfus artışı görülmektedir. 2013 TÜİK verilerine yıllık nüfus artış oranının; Adana’da % 0,11, Batman’da % 0,20, Şanlıurfa ve İstanbul’da % 0,22, Gaziantep’te % 0,24, Ankara’da % 0,15, Antalya’da % 0,30 olduğu hesaplanmıştır. Buna karşılık Erzurum’un % -0,14, Hakkari’nin % -0,25, Kars’ın % -0,13, Tokat’ın % -0,25, Yozgat’ın % -0,20, Ardahan’nın % -0,36 oranında nüfuslarının azaldığı belirtilmiştir. Bu durum, göç alan ve nüfusu hızlı artan illerde dersliğe olan ihtiyacı daha belirgin bir hale getirmiştir. Yukarıdaki verilerden de anlaşılabileceği gibi Türkiye’nin doğusundan batısına hızlı bir göç hareketinin oluğu özellikle güneydoğunun bu anlamda hem kendi il nüfusunu hem de diğer illerin nüfusunu beslediği görülmektedir. Göç eden nüfusun eğitim durumu ise içler acısıdır.

Özellikle büyükşehirlerimizde dersliğe olan ihtiyaç her geçen gün artmaktadır. Derslik derken sadece ders verilen sınıfı kastetmiyoruz. Kütüphaneler, bilgisayar sınıfları, uygulama bahçeleri, oyun yerleri, tasarım, müzik ve resim atölyeleri, laboratuvarlar, konferans ve spor salonları da birer derslik ve okulun ayrılmaz parçalarıdır. Maalesef bu alanlar, ya bir çok okulda bulunmamakta ya da derslik yetersizliğinden dolayı sınıfa çevrilmiş durumdadır. Saydığımız bölümler olmadığı sürece, okullar öğretmen odaklı eğitim vermekten kurtulamayacaklardır. Okulu sadece ders kitaplarındaki bilgilerin aktarıldığı yer olarak düşünmek bir eğitimci için kabul edilemez bir durumdur.

Çocukların bilinmeye, anlaşılmaya, hareket etmeye, iletişim kurmaya ihtiyaçları vardır. Derslik ihtiyacını karşılamadan yapılacak her türlü girişim açlıktan ölmek üzere olan insana lüks bir villa vermek veya barınacak yeri olmayan insana çok saygı değer bir insan olduğunu söylemek gibi olacaktır. Temel gereksinim karşılanmadan bir üst gereksinime geçmek anlamsız ve yararsız olacaktır. MEB’in bütçesinin bu kadar arttırılmışken eğitim kalitesinin düşmesinin yegane sebebi budur. Derslik ihtiyacının doğurduğu sınıf kalabalıklığı sebebiyle, öğrenciler için rol model olacak öğretmenler, öğrencilerini tanımıyorsa, onlarla iletişim kuramıyorsa, bunun sonucu olarak öğrenciler kendilerini önemli ve değerli hissetmiyorlarsa, o okulun da, eğitim sisteminin de çocuğa verebilecek bir şeyi kalmamıştır.

Bu günkü durumda karşımıza göç alan illerin kenar mahallelerinde, gerçek anlamda dezavantajlı öğrencilerin toplandığı okullar ile, Güneydoğuda öğretmensizlik vb. nedenler ile eğitim öğretim imkanlarından yeterince faydalanamayan iki tür topluluk çıkmaktadır. Bunlardan ilki kötü eğitim diğeri ise eğitimsizlik nedeni ile geleceğimizi tehdit etmektedir. Toplumsal dönüşümün getirdiği, geleneklerden kopuşun doğurduğu boşluğu çeşitli yasa dışı grupların veya olumsuz arkadaşlıkların tetiklediği uyuşturucu, alkol ve benzerleri ile doldurmaya çalışacak bireyler toplumun her kesiminin başına bela olacaktır. Bunun öncü göstergeleri uzun zamandır başımız ağrıtmaktadır. Şehirlerde gasp, hırsızlık, dolandırıcılık, cinayetler günlük sıradan olaylar haline gelmiştir ve bugünkü eğitim sistemi bu yapıyı destekler haldedir. Bu günkü durumda karşımıza göç alan illerin kenar mahallelerinde, gerçek anlamda dezavantajlı öğrencilerin toplandığı okullar ile, Güneydoğuda öğretmensizlik vb. nedenler ile eğitim öğretim imkanlarından yeterince faydalanamayan iki tür topluluk çıkmaktadır. Bunlardan ilki kötü eğitim diğeri ise eğitimsizlik nedeni ile geleceğimizi tehdit etmektedir. Toplumsal dönüşümün getirdiği, geleneklerden kopuşun doğurduğu boşluğu çeşitli yasa dışı grupların veya olumsuz arkadaşlıkların tetiklediği uyuşturucu, alkol ve benzerleri ile doldurmaya çalışacak bireyler toplumun her kesiminin başına bela olacaktır. Bunun öncü göstergeleri uzun zamandır başımız ağrıtmaktadır.Şehirlerde gasp, hırsızlık, dolandırıcılık, cinayetler günlük sıradan olaylar haline gelmiştir ve bugünkü eğitim sistemi bu yapıyı destekler haldedir. Derslik problemini çözmek için bir an önce radikal kararların alınması şarttır. Problemleri ötelemek problemin çözülmesini sağlamıyor. Aksine kar topu etkisi ile daha büyümesine neden oluyor. Bizim çözemediğimiz problemler çocuklarımızın sırtına daha büyük bir yük olarak aktarılıyor. Devletimiz bütün enerjisini derslik yapımına harcamalı, sınıf mevcutlarını yarıya düşürmek, ikili eğitim denilen garabetten bir an önce kurtulmak temel hedefi olmalıdır. Bu bile FATİH projesi, sınav sistemini değiştirme, kitap dağıtma vb. projelerin sağlayacağı katkıdan kat be kat fazla yarar sağlayacaktır.

Derslik yapımı için Bakanlığın tasarruf edeceği birçok alan vardır. Bir an önce damar içi okuma sistemi kurularak özel eğitim ve rehabilitasyonlara aktarılan ödenekten ve buralarda eğitim verilen öğrencilerin özür durumlarının ve aldıkları eğitimin özel ekiplerce ayrıca denetlenmesi ve eğitime ihtiyacı olmayanların bu sistemden çıkarılması ile sağlanacak fayda bile bir çok okul yapımına yetecek bütçeyi sağlayacaktır. Bakanlığın elinde olan lojmanların satılması veya yerlerinin okula dönüştürülmesi, bedava süt dağıtımı (Köy çocuklarına bu katkılı sütler niçin dağıtılıyor onu da anlamış değilim.) gibi projelerden vazgeçilmesi, merkezi hizmet içi eğitimlerin sadece gerekli olanların verilmesi, derslik ihtiyacı tamamlanıncaya kadar öğretmen alımlarının asgariye indirilmesi, ek derslerde yapılacak adil bir düzenleme, norm kadro yönetmeliği ile idareci sayılarının azaltılması, haftalık ders saatlerinin düşürülmesi, okulların enerji tasarrufu yapmaya itecek önlemler Bakanlığın okul yapımı için gerekli olan bütçeyi sağlayacaktır.