Bu günlerde 4. sü yürütülen toplu sözleşmenin geçen yıla nazaran daha sakin geçmesini bekliyorum normal şartlarda. Ancak yıllardır Hükümet kanadını temsil eden Faruk Çelik tecrübesi olmaması bir yana sendika kökenli bir siyasi olan yeni bakan hanımın performansı merak konusu diyebilirim. Aslında büyük karmaşaların genelde yeni görev alanlar zamanında yaşanması onlardan kaynaklanmıyor tamamen, bazen bu yeni oluşu çok iyi anlamayan gruplar ya da taraflar da böyle sorunların doğması için değirmene su taşıyabiliyorlar. Bazen bile isteye bazen de kendiliğinden ortaya çıkar bu tür problemler. inşaallah bu toplu sözleşmeye böyle bir olay damga vurmaz.

         

          Gelelim toplu sözleşmenin asıl konusu olan talepler ve verilip verilmeyeceği hususuna. Aslında oraya da geçmeden önce şunu belirtmeliyim ki ben kimin ne istediği konusuna çok girmeyeceğim çünkü tamamı kamuoyuna deklare edildi. Öncelikle bir hesap uzmanı olmasam da Kamu Sen’in 150 tl artı %10 %10 zam talebi ile Memur Sen’in %16 zam talebinin arasında mühim bir fark yok. Ya da şöyle söyleyelim her iki konfederasyon da makul taleplerde bulunmuş olup artık top hükümet cephesindedir. Şimdi ben olacaklar ile ilgili kısa bazı öngörülerde bulunayım müsadenizle.

         

          1- Sonuç ne olursa olsun Kamu Sen mutlaka eleştirecek. Kendi talebi bire bir kabul edilmeyeceğine göre bu mutlak surette olacak olan şeyin resmidir. Başka tür bir hareket hem Kamu senin hem de Sayın Koncuk’un fıtratına ters. Beğendikleri ya da tekliflerinde bulunan her hangi bir kısmı verilen ya da onaylanan şartlar içerisinde bulunursa onu da almış olacaklar burası da kesin. Zaten eskiden uygulandığı gibi uygulansa ve sadece yetkili sendika masada olsa o masada işi de yeri de olmayacak idi ya. Hazır masada olmanın verdiği öz güven ile sendikacılık oynamaya devam edecektir. Ha bu arada yapılan anlaşma ne kadar iyi olursa olsun bir şekilde bir hesap yöntemi bulup o kazanımları itibarsızlaştırmaya çalışacağı da yine fıtratları gereği gerçekleşecek bir durumdur. Ben şimdiden söyleyeyim de yarın vay ben duymadım demesin kimse. Ayrıca kendi yetkili olduğu dönemde bir sendika olarak hiç bir kazanıma imza atamamış olmayı ve o zaman iktidarla can ciğer  kuzu sarma olup mensuplarını unutmayı içine sindirebildiği halde hala Memur Sen’in milyona dayanmış sayısını ve dillere destan başarısını içine sindirememiş olması biraz ilginç biraz tuhaf biraz da komik duruyor.

         

          2- Kesk ise yine tıpkı Kamu Sen gibi ve yine kendi fıtratı gereği daha Toplu Sözleşme masası kurulmadan konfederasyonu adına masaya KHK’lar dolayısıyla ihraç edilenleri oturtmak istemiş ancak hükümet cephesi haklı olarak bu şarlatanlığa müsade etmemiştir. Yahu bunlar özgürlük, demokrasi ayağına hak arma falan derken açık açık terör faaliyetlerine çanak tutmaya devam ederlerken yasal çalışma sınırlarını aşmış olmuyorlar mı? Bu tür hareketlere karşı yasal ya da toplumsal bir engelleme yöntemi yok mudur? Kurulalı beri ne genel anlamda çalışana, ne kendi üyesine hiç bir fayda sağlayamamış olan ve işi gücü din dersinin kaldırılmasını talep etmek olan, okullarada kurulan mescid ve kız çocuklarının baş örtüsü ile ilgili sorun / huzursuzluk çıkaran yaramaz üniversite öğrencisi kıvamında bir sendikacılık oyununu sürdüren bir yapı. Şimdi de dışarıda kalarak eylemsel bir tavır ortaya koyarak sokaktan gelen üyelerini yine sokaklarla yanında tutmaya çalışan bir örgüt. Ne sendikal ne de toplumsal mücadelede Türkiye de söyleyecek sözü kalmamış bir oluşumdan bahs ediyoruz. Onların mazereti hazır zaten biz içerde değildik ama eğer istediklerini deklare ettikleri bir kazanım gerçekleşirse şayet Memur Sen vasıtasıyla diyecekler ki;

          -Biz dışarıda idik ama talepelerimiz içerde idi. Yani şakasız ifadeyle bunu istedik ve aldık diyecek onlar da maalesef.

         

          3- Yine çalışan, üreten ve mücadele eden ekip olarak yıllardır olduğu gibi masada kazandıklarını piyasada anlatmaya çalışırken çirkefleşen ve yanlış bilgilendirilen diğer sendika üyeleri tarafından başarısızlıkla suçlanacak olan konfederasyon Memur Sen’e gelince. Alanda inanılmaz bir başarı inkarı ve sahiplenme arasında zor bir mücadele vermek bizim kaderimiz gibi bir şey. Hem de genel merkezin yaptırdırdığı, bastırdığı o kadar broşür ve bilgi / belge ‘ye rağmen. Kimi zaman ortamın hararetine, kimi zaman sorumlu arkadaşların sorunlu olmaları, kimi zaman muhatapların sorunlu olmaları dolayısıyla, kimi zaman da üyeliğine rağmen farkındalığı olmadığı için içerden yıkıma sebep olan bilinçsiz bir üye yüzünden akamete uğrayan, hedefinden şaşan ziyaretler ve toplu sözleşme sunumları iş yerlerinde. Yetkili olduğu için mutlaka etkili olacağını sanan yetersiz temsilcilerin yüzünden kırgınlar ordusunu içinde barındıran kocaman bir yapı. Bu arada alanda işinin hakkını veren sorumlu kişiler olamasa böyle büyük bir teşkilat ta olamayacağı hakkını teslim edelim.

         

          Masaya gelince; burası az önce bahs ettiğimiz dünyanın tamamen dışında ve inanılmaz bir başarı hikayesi. Hem masaya gelmeden yapılan hazırlıklar bakımından hem de masada duruş,  sendikal ve kişisel vakar timsali olan bir ekip. Ne istediğini bilen ve onu almak için özveri ile mücadele etmeye hazır bıçkın bir teşkilat. Yeri geldiğinde hükumete destek için bir milyonu sokağa çağıracağı mesajını verebilen yeri geldiğinde yanlış yapan hükümetin bir bakanının istifasını isteyip alabilen bir eylemsel yapı. Masada ne istediğini bilmenin verdiği dinamik duruş ile üye ve genel çalışan kesimin menfaati çerçevesinde diğer sendikalara işbirliği ve masa süresince sorumlu davranmaya davet etme bilinci ile devleşen bir Genel Başkan ve milyonluk üye saysı ile lider teşkilat. Taleplerinin hepsinin karşılanmasa bile gelişen ülke imkanlarının farkında olarak o refahtan pay isteyen ve olabildiğince almak yolunda gayret sarf eden ve ciddiyetle karşı tarafın gözünün içine bakan bir muhatap.  

         

          Umuyor ve diliyoruz ki bu toplu görüşmeler sonucunda hem memur kesimi istediği refah payını elde eder hem de çalışmaların kazanımları hayatımızın kalitesini yükseltmeye devam eder. Biz çalışanıyla, sendikalısıyla ve sendikacısıyla hepimiz aynı derdin sahipleri olarak farklı düşünmenin yararlarının farkında olarak sadece kendi menfaatimize olan meselelerde bile bu kadar ayrılıkları yaşarken genel ve milli meselelerde nasıl ortak bir tavır belirleyebiliriz düşünmek gerekiyor bence. Umuyor ve bu konuda çaba sarf ediyoruz ki toplu çarpan yürekler olunca onu top sindiremez şuuru içerisinde özellikle dışarıdan gelebilecek zararlara karşı birlik hissi içerisinde olabilecek ortak noktalarımız olsun.

         

          Bu birlik ruhu Toplu Sözleşmede de olsa ne başarılı sonuçlar alınacağını varın siz düşünün. Çünkü nihayetinde muhatap; sendikaların aralarında ki mücadeleyi ve talep farklılıklarını görüyor ve değerlendiriyor. Değil mi? En azından ilk toplantıda üye sayısı üzerinden yaşanan kısa polemik bile karşı tarafı rahatlatmaya kafi gelecektir. Dolayısıyla milyonlarca çalışanın sorumluluğu sadece Memur Sen’in omuzlarına bırakılıp iş bittikten sonra da hesabı ona sorup kazanımlarla hava atmak etik olmasa gerek diye düşünüyorum.

 

          Vesselam 

          Selehattin DUMAN

          Eğitim Bir Sen İst. Bir Nl. Şb. Bşk.Yrd.

          02.08.2017 14:17