Ülkemizde her gün yaklaşık 600 ve her Saat 27 trafik kazası oluyor. Bu kazalarda günde ortalama  5 ila 20 kişi ölüyor, 200 kadar kişi de yaralanıyor. Ortalama her yıl trafik kazaları sonucu 5-6 bin kişi ölmekte ve 100-200 bin kişi de yaralanmaktadır. Trafik kazalarının oluşmasının en önemli etmeni insandır. Kazalarda insan unsurunun kazaların oluşmasına oranı %94’lere kadar ulaşmaktadır. Son yıllarda duble yollar yapılmasına, teknolojinin gelişmesine ve daha yeni arabaların trafiğe çıkmasına rağmen kazaların önüne bir türlü geçilemiyor. Peki bu kazalar nasıl önlenebilir ?

Yapılan araştırmalarda en fazla dikkat çeken sürücü hataları şöyle sıralanıyor. 'Hız limitine uymama', 'hatalı sollama', 'öndeki aracı yakın takip' ile 'alkollü, yorgun ve uykusuz araç kullanmak' Bu hataların birini ya da bir kaçını nerdeyse yapmayanımız yok! Kaza yapmayan veya kaza da herhangi bir zarar görmeyenlerde alışkanlıklarını pek değiştirmiyor. Yollar ralli yarışmaları yapılan yerlere dönüştü. Herkeste bir acele var nedenini bilemediğimiz. Eğitim sistemimizde yarışçı bir anlayış olduğundan mıdır nedir trafikte de bir yarışın içinde görüyoruz kendimizi. Bizimle birlikte yollara çıkanları geride bırakabilmek için hız sınırlarını tanımıyor, geçmek için hatalı sollamalar yapıyor, takip mesafesini ihlal ediyor kısaca her şeyi unutuyoruz. Tek arzumuz herkesi geçip hedefimize bir an önce ulaşmak.

Televizyonlarda yapılan onca uyarıcı yayınlar, kamuoyu oluşturmayı hedefleyen çalışmaların sonucu olumlu etkilemediğini görmek kaygılarımızı oldukça arttırıyor. Trafik teröründen kurtulmak için daha ne kadar can vereceğiz? Trafiğe çıkmadan önce yaşanan süreç ile ilgili başta sürücü kurslarının eğitim faaliyetleri, milli eğitimin yaptığı sınavlar mercek altına alındı. Sürücü kurslarının denetimi arttırıldı, eğitim faaliyetleri yeniden düzenlendi. Test ve direksiyon sınavları yeni sisteme uygun hale getirildi. En önemli sorun olarak sürücü adaylarının direksiyon sınavı görülmüş ki bu sınavı yapan sınav sorumluları 120 saatlik eğitime alındı. Bizde klasik bir sorun çözme yöntemi olarak hep diyegeldiğimiz “eğitim şart” formülü bu meselede de uygulanıyor. Büyük şehirlerde göç sonucu oluşan gecekondulaşma yapıların benzeri olan sürücü kursları yalnızca kar amacıyla açılır ve vatandaşa sürücü belgesini daha kolay nasıl veririm mantığı ile işletilirse olacaklar bundan öteye gidemez. Devletin asli görevleri arasında yer alan eğitimin yalnız okullarla sınırlı olmadığı bunun içine aile kuracakların, sürücü olacakların da eğitime alınması gerektiğini düşünüyorum.

Trafiğin en yoğun olduğu dönemlerle ilgili emniyet genel müdürlüğü bir tebliğ yayınlayarak vatandaşın can ve mal kaybının önlenmesi için illerde alınacak önlemleri açıklar. Kısacası yolların sorumlusu tek başına devlettir ve devlet kendi evlatlarını korumak için iş başındadır. Peki kimi kime karşı korumaktadır? Bu sorunun cevabı oldukça zor. Kilometrelerce yollarda sınırlı sayıda trafik polisi güvenli bir seyahat için görev yapadursun yine olanlar oluyor maalesef kaza bilançoları hiç değişmiyor. Kısacası aldığımız alacağımız tedbirler sonuca etki etmiyor. Asıl düşünmemiz  ve üzerinde kafa yormamız gereken konu sürücülerin kuralları yok saymasının altında yatan sebepler neler ve bu durumu nasıl düzelteceğiz? Yoksa toplum olarak kurallara karşı sivil itaatsizlik mi geliştirdik?

Hemen hemen hepimiz bir yakınını trafik kazalarında kaybettik. Bir şeyleri değiştirmezsek bundan sonra da kaybetmeye devam edeceğiz. Maddi zararları bir yana kaybettiğimiz insanların çoğunun kendi hatalarıyla değil başkalarının hatalarıyla hayatını kaybettiğini düşündüğümüzde yolların hak ve hukukunun yalnız bize ait olmadığını da görebiliriz. Öyleyse kamuya ait bu yollarda kendi aracımızla güvenli seyahat etmenin huzuru başta kendi elimizdedir. Yollara çıkarken bir kez daha düşünelim. İçimizdeki trafik canavarını durdurulalım, o bizi ve milletimizi durdurmadan! ([email protected])