Nurettin Topçu'nun  Türkiye’nin Maarif Davası başlıklı eseri başta Prof. Dr. İsmail Kara olmak üzere öğrencileri tarafından derlenen yazılarından oluşmaktadır. Eser üç bölümü ihtiva etmektedir. Birinci Bölümde , Gençliğe maarifin gidişatına ilişkin değerlendirmeler yapmakta ve genç nesli uçuruma götüren yolları şöyle sıralamaktadır: 1)Ahlak yeminini unutup siyaset ve tedbir yolunu tutarak fikirlerin savunmasını yapmak yerine siyasi boğuşmalara girilmesi,2)Yaratıcılığın yerini taklitçiliğin alması,3)İman ve ümidi bırakarak aşağılık karmaşasına kapılmak,4)Ruh ve dava cephesinde düşmanlarla aynı silahı kullanın düşmanın ruhuna minnettarlık olduğunu bilmemek, 5)Kendini yetiştirmeden şerifini arayan nesil haline gelmek, 6)Determinizme sığınarak mesuliyetten kurtulmaya yönelmek,

İkinci bölüm  Okulların ve öğretmenlerin sorumluluklarını incelerken öğretmenin öncelikle bir çıraklık süreci olduğunu belirtiyor: “Mektep çıraklık yeridir, diyebiliriz ki bir tezgâhtır. O tezgâhta usta yapar, çıraklar tekrarlar. Usta verir, çırak alır. Alınmamış, benimsenmemiş benliğe mal edilmemiş bir ders iyi ders sayılmaz.” Okulların Amerikan metotlarıyla öğretim yapmasını eleştiren Topçu,“ızdırap çekme” ile öğrenmenin, mektebin bağını kuruyor: “gerçek mektepte muallimle talebe, ızdırap çekerek öğretmeğe ve ızdırapla öğrenmeye muhtaçtır” diyor. Nurettin Topçu’ya göre öğretmenlik mesleği tüccarlık değildir. Öğretmenlik mesleğinin mektepçiliği ticaret edinen, muallimliği esnaflık haline koyan kültürsüz fukaranın işi olmadığını ve ruh işi olduğunu dile getiriyor.

Üçüncü bölüm Maarifin hayata mektebin mideye mağlup olması; talebeliğin diploma avcılığına; muallimliğin örnek adamlıktan boynu bükük bir memurluğa dönüşmesi, mekteplerin ilim yapmak yerini ilim tarihini alma ve ezberlemeye yönelme sürecini açıklıyor.

Gençlik, geleceğin tohumudur. Bu tohumun özüne bakarak yarınımızı keşfedebiliriz. Her devrin gençliği, kendi enerjisini harcayabildiği âlemde yaşıyor. Eski Mısır gençliği tabiatla çetin mücadelenin sahnesinde, Sümer gençliği tapınakta, Yunan gençliği olimpiyatlarda, Roma gençliği ise forumda kendi siması ile görünmektedir. İlk İslam dünyasının yaşattığı gençlik, insanlığa hayır ve hizmet yarışında iken Cengiz ve Moğol gençlerinin, kestikleri kafalardan kule yapmak hususunda yarıştıkları görülmektedir.

Ashap devri, İslam’ın ilk genç devridir. Osmanlılar, asırlarca yaşlanarak kocamış olan bu aşk ve iman ağacına yeniden gençlik aşısı yaptılar. Yavuz Selim sanki Hattabın oğlu Ömer’in tekrarlanan gençliğidir. İslam’ın ilk cihadı olan Bedir’in sevgisiyle harekete geçerek Medine dışında düşmanı karşılamakta ısrar eden ilk İslam gençleri Uhud’ da can verirken sekiz yüzyıl sonra üzerlerine lav gibi ateş akıtan Bizans’ın surlarına tırmanmak için “bugün şehitlik sırası bizimdir.” Diye şehitliği paylaşamayan Fatih askerlerinin gençliği oldular.

Hakikat aşkına sahip insanlar, cemiyetin içinde çoğalmadıkça, hakikat aşkı cemiyet içinde en yüksek ve muhterem yeri tutmadıkça ve hakikatin ihtirası cemaat içerisinde bir umumi cereyan, büyük bir hareket haline gelmedikçe, milli mektep gerçekten var olmayacaktır.

Millet ruhunu yapan maariftir. Maarifin düşmesi millet ruhunu yerlere serer. Maarife değer vermeyiş millet ruhunun yıkılışını hazırlar. Maarif hangi yönde yürürse millet ruhu da onun arkasından gider. Şu halde millet, maarifi demektir. Fertte olduğu gibi millet vücudunda da iki unsur birleşmiş bulunuyor. Birisi verasetle ecdattan getirdiği, öbürü maarifle getirdiği eğitimdir. Ecdadın veraseti tarih şuuru içinde saklıdır. Eğitim ise maarifin hizmetidir. Bizde ecdat ruhunu yaşatıcı tarih şuurunu besleyen ve canlı tutan maarif olduğu gibi, onu yıkan ve çürüten de yine maariftir.

Sonuç Topçu'nun Islam Rönesans'ının gerçekleşmesi için önerdiği eğitim sisteminde geleneksel eğitimi sürdüren medrese ve Batıyı taklit eden okuldan farklıdır. Topçu’nun eğitim sistemi her şeyden önce maneviyatçı bir anlayış ile yürütülen ve heyecanını dinden alan bir yapıyı içermelidir.(Kaçmazoğlu, 2002).Topçu’nun görüşlerini içeren Türkiye'nin Maarif Davası başlıklı eseri bugünün güncel tartışmaları içerisinde özellikle eğitimin tekniğe boğuluşunun yoğun yaşandığı, ruhun mekaniğe yenik düştüğü, bu yenik düşüşün özden yoksun çalışmalarla kapatılmaya çalışmasının beyhude olduğunu görebilmemiz için davası olan öncelikle biz eğitimcilerin okuması gereken bir çalışmadır. ([email protected])