Günümüzde öğretmen olabilmek için onca engeli aştıktan sonra okulun kapısından içeri girdiğinizde yaşadığınız heyecanı bir süre sonra yitirmeye başlamışsanız ve ilerleyen zaman diliminde yaptığınız iş size artık eziyet olarak gelmeye başlamışsa siz sanırım Türkiye’de öğretmenlik yapıyorsunuz demektir. Ülkemizde yalnız 24 Kasımlarda hatırlanan öğretmenler diğer çevrelerce tatili ile çalışma süresi ile hatırlanır. Evde iki çocuğu ile başa çıkamayanlar sazı eline aldığında öğretmenler ne yapıyor ki canım tarzı ifadelerle mesleğimizi tiye alırlar. Bazen bizi çocuk bakıcılarıyla karıştırırlar. Canı sıkılan, morali bozulan bize çatar. Bu memlekette eğitim yok, öğrenciler iyi yetiştirilmiyor diye basarlar vaveylayı.

“Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” felsefesi hâkim olamaya başlayınca okullarda kontrol güçleşti. Dünyanın her yerinde otoriteler sarsılırken sınıflarda ders vermekle görevli öğretmenler bu değişimden en fazla etkilenen kişiler oldular. Öğrencilere müdahale edildiğinde şikâyetler artmaya başladı. Şikâyetler artınca öğretmenler öğrencilerin olumsuz davranışlarına müdahale edemez oldu. Bu durumda okullarda disiplin sorunları artamaya başladı. Hatta okul idarecileri, öğretmenlere saldırılar çoğaldı. Vatandaş okulları stres atılan yerler olarak görmeye başladı. Öğretmen dövmek sıradan davranışa dönüştü. Veli baskısı çoğaldı, öğrenci öğretmeni takmaz oldu. Okulları bindirilmiş kıtalara dönüştürdük. Oluşan sorunların sorumlusu olarak öğretmeni hedefe koyduk. Mesleğin itibarı azalınca mesleği yapanlarında işi de zorlaştı.

İlk insandan günümüze peygamber mesleği olarak gördüğümüz ve kutsal olarak tanıttığımız bu mesleğin şu zaman zarfında düşürüldüğü acı durumdan yalnız mesleğin dışındakiler değil maalesef mesleği icra edenlerde sorumludurlar. Gerek okul içerisindeki uygulamalarda gerekse okul dışındaki sosyal hayatta var olan uygulamalarda bir çok yanlışa şahit oluyoruz. Okulda mesleğinin gereklerini yerine getiremeyen ve bu mesleği yapmak zorunda kalan meslektaşlarımızı değerlendirebileceğimiz başka bir alanımız yoktur. Yine mesleğini yaparken toplum içinde ilişkilerinde kişisel zaaflarını bariz gösteren ve bu sebeple yakın çevresi tarafında eleştirilen öğretmenlerin kişisel hataları meslek mensuplarına mal edilmektedir. Hatta bir öğretmen bir hata yaptığında yaklaşık bir milyon kişi zan altında bırakılmaktadır. Toplumun en dinamik yerleri, okullarda görev yapan meslektaşlarımız işlerinin gereklerini yerine getirmede daha hassas olmalı ve yapıcı eleştirilere duyarlı olmalıdır. Önceden beri öğretmenlere biçilen önder ve öncü olma rolünün en güzel biçimde yerine getirilmesine gayret edilmelidir.

Her mesleğin bir takım kolay ve zor tarafları mutlaka olacaktır. Fakat öğretmenlikte karşımızda direnen bir varlığa, öğrenciye hem eğitim hem de öğretim vermek oldukça zordur. Heykeltıraşlar kendine tabi olan taşı istedikleri gibi yontabilirken öğrenciler öğretmene karşı bilenmekte hatta karşı bir direnç geliştirmektedirler. Sınıflar sinir harbinin yaşandığı mekânlara dönüştü. Öğretmenlerin gün içinde tansiyonları bir iner bir çıkar oldu. Olumsuz örneklerin çoğaldığı bir dünyada gerek sanal, gerekse sokakta gördüğümüz manzaralar ümidimizi olumsuz etkilemektedir. Dünya ben merkezcil anlayışla çatışma ve kavgaya sürüklenmekte huzurumuz her geçen gün azalmaktadır.

Mutlu bir dünya için itibarı erozyona uğramış eğitimcilerin mutlaka kendilerini değerli hissedecekleri bir sistem kurulmalıdır. Bu yeni sistemin öznesi öğretmen olmalı ve öğretmenin çalışma hayatı kolaylaştırılmalıdır. Öğretmenlerin iyi yetişmeleri ve mesleki kariyerlerini geliştirmeleri eğitimin kalitesini artıracaktır. Yetkililerden iyi haberler almak için 24 Kasımların beklenmediği nice gelecek güzel yıllar diliyorum. Ebediyete göç etmiş eğitimcileri rahmetle yad ediyorum. ([email protected])