Hiç bir özelliği olmayan, liyakat gerektiren hasletler dışında her numara ve yeteneğe sahip olan bir güruh var daima her alanda yükselen..
Emek vermeden, kişisel(!) "ilişki"lerle işini götüren ve hiç zahmet vermeden, çalışıp ter akıtmadan hoop zirveye ulaşanlar!

Oralara hemencik çıkıverdikleri için, yükseklik, vücutlarında büyük bir "alçak" basınç etkisi yaptı doğal olarak. Anlam veremediğimiz hareketler sergileyen acaip şeylere dönüşüverdiler! Her gün başkalaşımları devam ediyor..

"Yüksek idealler" pozları ve reklamları maskesiyle, nice "alçak işler" yapılıyor, görmeye, duymaya tahammül edemezsiniz!

Yüksekliğin dengelerini kaybettirdiği kifayetsizler, birer firavun edasıyla ihtiraslarının başdöndürücü yolculuklarına devam ederlerken;  kendilerinden adaletli davranmalarını, hakkaniyet yolunda yürümelerini beklemeyin sakın! Semirdikçe şımaran ve azgınlaşan nefis, gözleri bağlayıp, 'Hakikati', 'İmtihanı' ve 'Allah'ın rızasını' göstermez hale geldiği için, kalpleri manen komaya girenler, iyiliğin ve gerçek mutluluğun tadını hissedemezler artık!..

"Ene"lerinin sarhoşluk etkisi yaptığı ibişlerlerden de, anlamsız saçma tavırlarla kendilerini 'Kaf Dağı'nın tepesinde zannederken, tiksinç kibir torbalarına dönüşmüş eziklerden de, ne hizmet bekleyin ne de "vefa"! Davaya vefadan bahsediyorum, devlete, millete, ümmete vefadan..

Sürekli isteyen tipler bunlar. Ne alırlarsa alsınlar, yetmez, az gelir. Bu utanmaz arsızlara dikkat edin, sizin olanı da elinizden almaya çalışırlar!..

Yetenekleri sadece yakalıkla sınırlı olanlara, imkânlar, makamlar verdiğiniz vakit, meziyet ve şahsiyet sahiplerini tehdit olarak görürler. Onların önünü kesmek için ellerinden geleni yaparlar. Bunun örnekleri pek çoktur.

Belgesellerde izlediğimiz, akbabaların, sırtlanların ve çakalların menfaatleri gereği bir araya gelerek oluşturdukları “Leşciller dayanışması"nı, biz insanlar, artık çevremizde de şahid oluyoruz. Milletin vicdanında, camiamıza karşı nefret oluştu bunlar yüzünden!..

Bugün artık neden millet katında sevilen ve sayılan, karşılığı olan, gelecek için umut vadeden isimler birer ikişer operasyona maruz kalıyor daha iyi anlıyoruz?

İnsanlar belli hizmetler maksadıyla bir araya gelir ve sonra şartlar gereği ayrılabilirler. Normaldir bu. Ama; beraber yürüdüğümüz, çalıştığımız insanların hayatı, haysiyeti ve izzetiyle oynamak, itibar suikasti yapmak, bir daha ayağa kalkamayacak duruma getirmek bize mahsus işler olamaz. Bilhassa da başka kimselerin önünü açmak için.

İşte böyle emeksiz yükselen, zenginleşen kifayetsiz muhterislerin baş olduğu, suyun akışına yön vermeye çabaladığı bir toplumda; devletin millete hizmeti olan hiç bir işi doğru mecrasında gitmez, çuvallanır, dağ fare doğurur. Devlet hiyerarşisiyle birlikte, siyasi partiler ve stk larda yalakalık zirve yapar. Yalan ve haksızlık alır başını gider. Toplumu oluşturan fertler arasında itimat duygusu ve kardeşlik bağı her geçen gün zayıflar. Mutsuzluk ve bezginlik hızla yayılır, huzursuzluk arttıkça artar.

Bugün artık ölenleri güzelce anıyoruz. Yaşayan değerleri ise acımasızca düşürmenin, tesirsiz/etkisiz hale getirmenin peşindeyiz.

Bakalım bu gidiş nereye kadar?!

Bunca kötülükler, azgınlıklar artık sınırları aştı, dünya yaşanmaz hale geldi, toplum bozuldu, huzur kalmadı… Bunların sebebi ve tek suçlusu, bu kötülükleri yapanlar mıdır?..

Onlar elbette suçludur ama asıl suçlular, kötülüklerle ve kötülerle mücadele etmeden, onları engellemeye çalışmayan, bana ne deyip yan gelip yatan sözde iyilerdir. Kötüleri ve Kötülükleri engellemek için kıllarını kıpırdatmayanlar, ancak sözde iyidir, özde iyi değillerdir! Zaten böyle giderse, bu kötülükler, bir gün onları da mutlaka vuracak!

Korkum o ki; para kazanmak, devletin yüksek makamlarına gelmek için, helal haram ayrımı yapmadan her haltı yiyen, toplumu imar etme iddiasıyla erk, makam ve paralar talep edip, ele geçirince de; gençlik ve iman elden gidiyorken, en önemli işleri, yatak odalarındaki duşluklarını daha lüks hale getirmek olanlar, gayr-i meşru yaşamlarına birer kılıf bulan, üst makamdakilere ve erk odaklarına yalaka, el ovuşturan ‘evet efendimci’, altında çalışanlara ve millete karşı zalim ve kumpasçı şahsiyetsiz aşağılıklar yüzünden, nice bedeller ödeyerek elde ettiğimiz kazanımlarımızı, Allah’ın bizden alması!..

Türkiye Müslümanlarının geleceği nasıl olacak? Bu kafayla gitmeye devam edersek, Suriye Müslümanlarından daha zelil durumlara düşeceğiz hafazanallah! İlmin, irfanın, hikmetin ışığında ALLAH’A, Resulullah’a, Kur’an’a, İslam’a, Sünnet’e dönmez isek ivedi, Türkiye Müslümanları olarak istikbalimiz karanlıktır!

Bu dönüş ilmin, irfanın, bilgeliğin ışığında olmalıdır. Azan bir toplumun akıbeti tokat ve sille yemektir. Müslüman bir toplumda azgınlık yaygın, yoğun ve genel hale gelirse, emr-i bi’l-mâruf ve nehy-i ani’l-münker farzı terk edilirse; azap gelir ve kötülerin yanında iyiler de mahv u perişan olur.

İslam’a ve müslümanlara en büyük zararı verenler (Allah belalarını versin!), bizden görünüp bize zulmeden sömürücülerdir. Onları bilerek ve bilmeyerek desteklememeliyiz.

Hepimiz var gücümüzle büyük cihad yapmalı, yani kötülüğü çok emr eden nefislerimizle mücadele etmeliyiz.

Şeytanî holiganlıklardan, konfor düşkünlüklerinden, hemşericilik, cemaatçilik meşreb ve alt kimlik taassuplarından uzak durmalıyız.

Cahilî gerekçelerle ehl-i iman, ehl-i Tevhid, ehl-ı Kıble olanlara, Allah’ı ve Resulünü seven Müslümanlara düşmanlık etmemeliyiz.

Hakk’ın tarafında durup iyiliği istemekten başka hiçbir iddiası olmayan, sıradan bir kardeşiniz olarak bu yazıyı kaleme alma sorumluluğu hissettim ve de yazdım!

Hiç kimseyi kastetmedim ama kendim de dahil herkes üzerine alınabilir!