Bir ülkenin bireylerine verdiği eğitimin kalitesi ile o ülkenin istikbali  arasında yakın bir ilişki vardır.  Eğitimin kalitesini etkileyen unsurların belkide en önemlisi, eğitimin tepe yönetiminin, alandaki  uygulayıcılarına kazandırdığı vizyonundur.

Bir mefkurenin yaşama ve yayılma durumu,  ilk talebelerinin inançlarına bağlılıklarına ve bu inançları uğruna nelerini feda ettiklerine bağlıdır. Olağan üstü dönemler, olağan üstü insanların çıkmasına vesile olur.  Zor koşulların ortaya çıkardığı,  bir inanç uğruna herşeyini feda eden insanların  misyon bilinci ve geleceğe olan inançlarını, bu günün eğitimcilerinden beklemek safça olacaktır. Ancak bu günün eğitimcileri arasında da mefkure sahibi eğitimcilerin olduğunu unutmamak lazımdır. 

Ülkemizin maddi ve manevi imkanları, bütün vatandaşlarının, aynı kalitede eğitim almasını sağlayacak düzeyde olmadığı bir gerçek.  Bu durumda, her ne kadar insani görünmese de, bir seçimin yapılmasını, nitelikli öğrencilerle, daha az özellik arz edenlerin bir elemeye tabi tutularak ayrılmasını doğal karşılamak gerekir.

Bu ülkenin geleceğini, serbest piyasa ekonomisinin ürettiği, kendi zevkinden başka bir şeyi düşünmeyen, egoist, paylaşmanın ne demek olduğunu bilmeyen, kendinden ve dünyadan bihaber  insanlara bırakmak vatana ihanetle eş anlamlı olacaktır. 2023 hedeflerine odaklanan bir Türkiye, bu hedeflerine sıradan eğitim almış insanlarla ulaşması mümkün değildir.

Geleceğin dünyasında lider ülke olarak iyi bir yer edinmek istiyorsak ütopik okullar kurmalıyız. En idealist, çalışkan, iderlik özellikleri temayüz etmiş gerçek eğitimcileri bu okullarda çalıştırmalıyız.

Bu okullar, belli illerde kurulmalı,  ortaöğretim düzeyinde, odaklandığı ülkenin dilini ve kültürünü bütün yönleri ile  öğretecek şekilde müfredatları düzenlenmelidir.   Bu okulların öğrencilerine başta kendi kültür, örf, adet ve ananelerimiz öğretilmeli, öğrencilerin milli değerlerimizi bütün yönleri ile benimsemeleri sağlanmalıdır. Tarihi ile barışık, öz güveni tam, diklenmeden dik durabilen bir neslin yetiştirileceği bu okullar, kesinlikle yatılı olmalıdır. Sivas'ta İspanyolca ve ispanyol kültürü, Diyarbakır'da Japonca ve Japon kültürü, başka bir ilde, başka bir milletin dili, kültürü, tarihi bütün ayrıntıları ile öğretilmelidir.  Bu öğrenciler eğitimlerinin bir kısmını dil ve kültürünü öğrendikleri ülkelerin okullarında almalıdır. Dil ve kültürünü öğrendikleri milletlerin güçlü ve zayıf yönlerini, o ülkedeki fırsat ve riskleri öğrenmeli ve analiz edebilmelidirler.

Kurulacak okulların binaları, eğitim alanları, teknolojik alt yapıları da en ileri düzeyde olmalıdır. Hatta en iyi özel okullardan bile ileri olmalıdır. Öğretim müfredatları özel olarak hazırlanmalı ve çok yoğun olmalıdır. Öğrencilerin bütün kabiliyetlerini ortaya çıkaracak, ekip olma, ekip halince çalışma, grubun eksiklerini tamamlama yetenekleri en üst düzeye çıkarılmalıdır.

Özel olarak kurulacak bir üniversite ile farklı illerden gelen, farklı dil ve kültürleri öğrenmiş bu öğrencilerin arasına normal devlet ve özel okuldan gelen, en yetenkli öğrencileri de katarak, birbirlerinin deneyim ve tecrübelerinden faydalanmaları sağlanmalıdır.

Bu sayede sadece kamunun değil özel sektörün ihtiyaç duyacağı nitelikli lider ihtiyacı da karşılanmış olacaktır.