GİZLİ VE AÇIK EVET

       Toplumların yapısında sosyal ortamda sergilenen ile özelde yaşanılan hayatın doğal farklılığı söz konusudur. Mahremiyet değildir kastımız. O daha özeldir. Seçimlerde oyların gizliliği ilkesi de bundan ileri gelmektedir. Daha doğrusu kim kimin ne oy kullandığını bilemez. Beyan esastır.

       Ancak bu beyanlar bazen gereğinden fazla renk kaybı yaşar. Bu da çağımızın menfaat düşkünlüğü hastalığının bir ürünüdür. Eskiden olsa korkuyor denirdi ya şimdilerde böyle bir korkuyu mucip bir durum bulunmuyor hamdolsun. En son seçimde % 50 üzeri oy almış bir siyasi yapı mevcuttur ki kendileri bu teveccühün ürünü olarak iktidardadır.

       Kamuoyu araştırmaları aslında iyi yapıldığında en sağlıklı sonuçları verecek önemli bir ölçüttür. Şu dönemlerde referanduma kilitlenmiş vaziyetteler. Sadece bir görüşün çoğunlukla yaşadığı bir bölgede araştırma yapan bir şirket ancak o fikre yakın siyasi partiyi memnun eder ancak seçime kadar tabi. Bunun bazı örnekleri halen yaşanabiliyor. Ancak bu araştırmaları gerçekmiş gibi kullanan liderlerden çok bunlara inananlar siyasi bir başarısızlık abidesi olmaya hak kazanırlar.

       Makul oranda kararsızların dağıtıldığı bir oylama öngörüsünün ışık tutabileceği bir çok şey söz konusu olacaktır. Bu da yararlanmasını bilene. Güçlü bir iktidarın ortaya çıktığı bir seçimden sonra piyasada o partiye oy verdiğini söyleyenlerin bir kaydı tutulabilse ki bu imkansız bir şey maalesef, oyların gerçek sonuca göre en az %10 ila & 20 arası farkla yüksek çıktığı görülecektir.

       Ancak bu tipleri tespit etmek akıllı insanlar için çok ta zor bir şey olamasa gerek. Birkaç örnek verebiliriz. Herhangi bir kriz olduğunda ucu da kendine dokunduğunda hemen iyot gibi açığa çıka bu tipler.

       -Yahu biz de oy verdik kardeşim olmaz ki şimdi böyle. Bu ve benzeri cümleler çok hızlı çıkar ağızlarından. Ya da bir kazanım temini söz konusu olduğunda yaptığının ne kadar ayıp olduğunu aklına bile getirmeden

       -Ben de size (biz demeyi bile beceremez ya da partinin adını eksik ve ya alışılmışın dışında ifade ederek) oy verdim deyiverir. Halbuki samimi bir partili seçmen, partisine oy vermesinin karşılığında bir beklentiye girmez ancak kendisinin bilinirliğine ve aidiyetine dayanır. Ya da aslında pek bir şey de istemez. Başı sıkışınca bir çare arar belki o kadar.

       Şimdi bir de seçmeni üzerinde tesir gücü ile iktidar ya da muhalefet olma ilişkisi üzerine söz söyleyelim. Bir çok seçmen kutuplaşmaların öne çıkarılmadığı dönemlerde ya da yerel yönetimlerde daha fazla yakın akıl kullanımına gider. Uzak akıl mensubiyet hissettiği siyasi oluşumla ilgilidir. Yakın akıl ise kendi düşünce, bilgi ve gözlemleridir.

       Bana göre şu anda Referandumdan EVET çıkmasını isteyen çok hayırcı var. Çünkü yakın akıl dediğimiz öngörüleri buna zorluyor onları. Partili Cumhurbaşkanlığı sisteminin Türkiye açısında her hangi bir mahzuru olamayacağın, hatta çok yararlı olduğunu düşünen bir çok kişi uzak aklın tesirinde. Evet cephesi bu ve benzeri seçmeni çok iyi algılamalı ve özellikle gergin ve itici dilden uzak bir yöntemi son güne kadar korumayı başarmalıdır.

      Kan içti kızılcık şerbeti yuttum dedi sözü bu tür donanımlı siyasetçiler için kullanılır çoğunlukla. Kendisine yakın siyasi anlayış sahibi bir siyasi parti Evet demeyeceğini açıklarken onlara en küçük bir söz ile bile dokundurmayan Cumhurbaşkanı bunu yapmış oluyor zaten. Hatta diğer kesimin seçmenine dahi seslendi ve Evet' e davet etti. İşte onun bu lider tavrı ister istemez o tabanda yakın aklı yüzeye çıkarıyor. Ancak bu referandum sürecinde Sayın Cumhurbaşkanı ve Bahçeli dışında anlaşılmaz bir boş vermişlik dikkatlerden kaçmıyor.

       Toplumsal tepkiler koca oluşumlara bile şekil vermeyi başarmıştır. Bu açıdan bakıldığında son günlerde Evet karşıtı olan bir partinin kampanya yapmayacağız açıklaması bir anlamda Gizli Evet ‘in önünü açmaktadır. Seçmenine diyor ki ben alana çıkmayacağım sen de bildiğin gibi yap.

       Bu bir niyet okuma mıdır? Olabilir. Burada merak edilmesi gereken bu değil bence. Asıl mesele Evet’ e destek olmayacağını açıklamamış olsaydı bu parti kaç gün gündemimizde olacaktı. Verilen tüm tepkilere rağmen biz varız ve bizim fikirlerimiz var ve bunların ülke açısından önemi var demeyi ve seslerini duyurmayı başarmış oldular.

       Bir çok kişi yaşadığı çevrenin mecburiyetleri ile Evet demeyebilecektir. Çünkü o tarafta ki mahalle baskısı bize nazaran daha fazla. Ve daha etkili. Genel kabulün dışına çıkanları ne hale koydukları ortadadır. Rahmetli Ahmet KAYA; kendi çevresinde ki eski dostlarının aforozu dolayısıyla uğruna mücadele verdiği vatana hasret ile bu dünyadan göçmüştür.

       Sağ, sol ayırt etmeden EVET için çalışmaya herkese ulaşmaya devam edelim. Hayır’a doğru kimseyi itmeyelim. Yerlerini perçinlemeleri ve uzak aklın tesirine daha çok kapılmalarına müsaade etmeyelim. Rahmeti Erbakan Hocamızın bir sözü vardı. Biz hiçbir parti ve ona oy verenlerin hain olduğunu bu ülkeyi sevmediklerini söylemiyoruz. Biz iyi niyetlerini sorgulamadan sadece aldandıklarını söylüyoruz, metotlarının, yollarının yanlış olduğunu söylüyoruz.

       Biz sevgi iklimini insanlarıyız. Kolaylaştırın zorlaştırmayın, Müjdeleyin nefret ettirmeyin buyruğunun gölgesi altında herkesi kucaklamalı ve yanımıza almalıyız. Biz Evet diyerek kabulü, uyumu seçiyoruz. Diğerleri Hayır diyerek reddi ve uyumsuzluğu seçiyor. O zaman bunu gösterelim ve tüm Türkiye’de her anlamda kaynaşmayı ve rekorları konuşalım inşallah.

       Biz daha derin anlamıyla davetçileriz. Biz başkasını örnek almayız, başkasına örnek oluruz. Davetimiz çok daha geniş kapsamlıdır.

       Unutmayalım, Hatırlatalım…

       Vesselam...

Not: Referandum ile ilgili söylenecek çok şey oluyor doğal olarak. Sonraki yazımız müfredat ile ilgili beklentiler üzerine olacaktır.

Selehattin DUMAN

Eğitim Bir Sen Bir Nl. Şb. Bşk. Yrd.

24.02.2017 01:30