16 Nisan’da Yeni Türkiye tescillenmiştir. Yeni bir dönem başlamıştır. Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminden, ülkemizin bütün problemlerinin çözümü beklenmemelidir. Tek başına sistem değişikliği çok anlam ifade etmeyecektir. Bundan sonra millet olarak yapacaklarımız çok daha önemlidir.

                Yapılan açıklamalara bakılırsa bu seçimin kaybedeni yokmuş. Kaybeden hayır cephesi daha coşkulu görünürken, kazanan evet cephesi daha temkinli durmaktadır. Bu durum, kaybedenler umutlanmış, kazananlar tedirgin olmuş demektir. Buradan ülkemiz kazançlı çıkacaktır. Her iki kesim de gerekli dersleri çıkarırsa, geleceği daha güzel inşa etme şansımız olacaktır.

                Seçimin ardından çıkan tartışmalar, Yüksek Seçim Kurulunun uygulamalarını, yapısını ve işleyişini esaslı bir sorguya çekmeyi gerektirmektedir. Sandık başkanları seçilirken neden öğretmen ve memurlar dururken, okuma yazması bile olmayan vatandaşlara görev verildiğini anlayan varsa bize de anlatsın, öğrenelim.

Ortada hesap verilmesi ve açıklığa kavuşturulması gereken bir durum var. Bu kadar sık seçim yapılan bir dönemde bu kadar basit hatalar nasıl yapılmaktadır? Seçim yapmaya yeni mi başladık? Mühürsüz oy pusulası ve zarfla oy kullandıran sandık kurulları incelemeye alınmalı, telefon görüşmeleri incelenmeli, nasıl bir oyunun planlandığı açıklığa kavuşturulmalıdır. Yoksa bir sonraki seçimde biz aynı tartışmaları yapmaya devam ederiz.

Seçimde milletimiz ne demiştir? Çok farklı sonuçlar, yorumlar, öngörüler, tespitler, suçlamalar dinliyor ve okuyoruz. Herkesin başkaları için çıkardığı dersin hiçbir anlamı yok. Bu sonuçlardan, benim uğraş alanımla ilgili dersler nelerdir? Yeni sorumluluklar, yeni avantajlar yeni zorluklarım neler olacaktır diye bakmak daha anlamlı olacaktır.

Yeni yönetim sisteminden en büyük beklenti istikrarın sağlanması olacaktır. Eğitim alanında en büyük eleştiri de bu başlıktan gelmektedir. Sürekli reform, sürekli sistem değişikliği yaşadık. Aynı partinin bakanları bile birbirinin tam zıddı uygulamalar yapmıştır. Eğitimciler, eğitim politikalarının devlet politikası olarak daha köklü olmasını istemektedir.

Yeni yönetim sisteminde, hem politikalarda hem de kadrolarda bir istikrarın yakalanması umudu doğmuştur. Beş yıllığına görev alan hükümet, bürokraside ekip halinde çalışan, aynı yöne bakan, paylaşan ve hesap veren bir kadro ile başarılı olmak zorunda olacak, değilse bürokratlar, çeşitli siyaset dengeleri ile yerini koruma çabası içine giremeyecektir. Üst düzey yönetim kademeleri bu mantıkla yapılandırıldığında, bir il veya ilçe milli eğitim müdürü, daire başkanı, genel müdür vs. uzun süren vekâletlerle çalışmanın ezikliğini yaşamayacaktır. Son yıllarda şahit olduğumuz uygulamalar devam edecekse, bütün umutlar boşa çıkacak demektir.

En büyük beklentimiz, ara dönemlerin oluşmamasıdır. Milletimiz nezdinde karşılığı olmayanların tek umudu, bu belirsizliklerin yaşandığı dönemlerdir. Değil yeni kazanımlar elde etmek, sahip olduklarımızın da bir gecede eridiği, hükümetlerin altın tepside hak etmeyenlere sunulduğu dönemlerden geçtik. Kirli koalisyonlar, paylaştıkları kurumlarda menfaat kavgası vermekten çalışanların problemlerine eğilmeye zaman bulamamaktadır. Bizlerin, ana kaynağı korumayı, onu emeklerimizle büyütmeyi ve hakça paylaşmayı öğrendiğimizden beri, ara dönem kahramanlarına fırsat doğmayacaktır. Yeni dönemden bu yüzden umutlu olmak istiyorum.

Talat YAVUZ

Eğitim Bir Sen İstanbul 4 No’lu Şube Başkanı