Mesleki eğitim, bilgi beceri ve tutum kazandırma yoluyla bireyi, bir ya da daha fazla kategoride ele alınabilecek mesleklere hazırlayan ve yönelten bir eğitim türü olarak görülebilir. Mesleğe ilişkin olarak ayrım yapmayı sağlayan temel dayanak ise, bilgi, beceri ve tutumlarda uzmanlaşma ve farklılaşma yaratmaktır. Bu anlamda daha önceki yıllarda uzmanlaşma ve farklılık yaratan bilgiler daha sonraki dönemlerde her birey için önemli hale geldiğinde, mesleksel olmaktan çıkıp “genelleşmekte” ve mesleki eğitim değil genel eğitimin bir parçası olmaktadır.

Mesleki eğitim genel eğitimin bir parçası olarak düşünülebileceği gibi, mesleki eğitimde de genel eğitimden yararlanılması zorunludur. Bu şekilde ortaya çıkan mesleksel olanla genel olan arasındaki ayrışmanın zaman içinde değişmesi durumu, mesleki eğitime de yansımakta ve mesleki eğitimin içeriği, yapılanması, genel eğitimle ilişkisini de sürekli gözden geçirmeyi gerektirmektedir. Bu anlamda, tüm zamanlar için geçerli bir mesleki eğitim prototipi (kalıbı) çıkarıp buna bağlanmak yerine, mesleksel olan ve genel olan ilişkisi içinde bireylerin farklılaşmasının sınırlarını, verili toplumsal, ekonomik ve teknolojik çerçeve içinde dinamik olarak tanımlamak ve yeniden gözden geçirmeye açık olmak gereklidir.

Türkiye’de geleneksel işgücü yetiştirme sistemi, örgün eğitim kurumlarında sürdürülen meslek eğitimi dışında, mesleki eğitim merkezleri ve çıraklık sözleşmeleri yoluyla da sürdürülmektedir. İşyerlerinin meslek eğitiminden beklentilerini gösteren nitelik tanımlamaları, kamu sistemi yoluyla sürdürülmesi gereken çok boyutlu eğitim içeriğinden “tek boyutlu” iş eğitimine doğru gelişmiştir. Örgün ortaöğretim düzeyinde gerçekleşen meslek eğitimi, ağırlığını işyerlerinde gerçekleştirilen uygulamaların öğrenilmesine kaydırmıştır.

Eğitim programları ve mesleki yönlendirmede yaşanan eksiklikler, öğretmen yetiştirmeden kaynaklı sorunlar, işgücü ihtiyaç ve beceri analizinin yapılmaması, beceri ve staj eğitiminde yaşanan yetersizlikler, öğretim programlarındaki eksiklikler, işletmelere verilen düzenli teşvikler, yetersiz rehberlik hizmetleri ile yaygın ve örgün eğitimde uygulanan programlarla uyumsuzluk gibi sorunlar ön plana çıkmaktadır.

Mesleki eğitim kurumlarında, geniş tabanlı bir mesleki-teknik eğitim yerine dar kapsamlı “iş eğitimi” ile işgücü yetiştiren, ancak istihdamı konusunda en küçük bir garanti ya da destek sunamayan bir süreç gerçekleştirilmiştir. Bu da, örgün mesleki eğitimden beklenen gerek toplumsal-ekonomik rolün (ekonominin becerili insan gücü gereksinmesini karşılama ve kaynakları insanların ihtiyaçları kadar kullanma) gerekse bireysel – ekonomik rolün (yüksek istihdam olasılığı, insanca yaşayacak ücret) yerine getirilemediğini göstermektedir.

Ekonomik sisteme yönelik olarak örgün eğitim kurumlarında gerçekleştirilecek meslek eğitiminin sınırlılıkları ve sorunları dışında, demokratik toplumlarda eğitime yüklenen anlam ve beklentilerin mesleki eğitimi de içerecek şekilde genişlemesi söz konusudur. Bu çerçeve, mesleki – teknik eğitim ve genel eğitimi birlikte ele almayı gerektiren önemli bir gelişme sunmaktadır. Mesleki eğitim kendi başına, teknik uzmanlık ile tasarlanabilen ve gözlenebilen bir eğitim türü olmaktan çok, birey, toplum ve ekonomik yapı ilişkileri içinde ele alınacak ve değerlendirilebilecek bütünlüklü bir eğitim olarak kabul edilmelidir.

Türkiye’de resmi olarak 4 bin 69 mesleki ve teknik ortaöğretim kurumunda, 1,5 milyon öğrenci, 135 bin öğretmen bulunmaktadır. Son yıllarda özellikle kamu kaynaklarının özel okullara aktarılması politikalarının bir sonucu olarak özel mesleki ve teknik eğitime yöneliş artmıştır.

MESLEKİ VE TEKNİK EĞİTİM MERKEZLERİ

Eğitim Yılı    MEM Sayısı    Öğrenci Sayısı    Öğretmen Sayısı
2011/’12    99    43.809    3.041
2012/’13    97    39.804    3.252
2013/’14    108    38.290    3.375
2014/’15    98    39.538    3.326
2015/’16    96    36.619    3.454
2016/’17    415    128.601    7.771
2017/’18    322    136.274    4.746
2018/’19    323    92.266    5.014
2019/’20    329    115.000    5.354
Türkiye’de özellikle son yıllarda mesleki eğitim merkezlerinin sayısında belirgin bir artış yaşanmıştır. On yıl önce 99 mesleki eğitim merkezinde 44 bine yakın öğrenci ve 3 bin öğretmen varken, 2019-2020 eğitim öğretim yılında mesleki eğitim merkezi sayısı 329’a, öğrenci sayısı 115 bine, öğretmen sayısı ise 5 bin 354’e çıkmıştır. 2016/’17 eğitim öğretim yılından itibaren öğrenci sayısında yaşanan yoğun artışa paralel olarak öğretmen ataması yapılmadığı görülmektedir.

Türkiye’de sayıları her yıl farklılık gösteren mesleki eğitim merkezlerinde çok sayıda sorun yaşanmaktadır. Bu merkezlerde okuyan çırak öğrenciler; aile, işveren ve çalışma şartları gibi nedenlerden dolayı çalışma hayatına uyum sağlamakta güçlük çekmektedir. Mesleki eğitim merkezlerinde öğrencilerin ve öğretmenlerin yaşadığı sorunların çözümüne yönelik yıllardır gereken adımlar atılmamaktadır. Özellikle altyapı eksiklikleri, atölyelerin durumu ve ekipman eksiklerinden dolayı nitelikli bir eğitim yapılamamaktadır.

Kamuya ait mesleki ve teknik liseler ciddi altyapı sorunları, bütçe ve kadro yetersizliği ile boğuşurken, özel meslek liselerini bölüme göre değişen miktarlarda ve öğrenci başına ödemeler yapılmakta, özel öğretim kurumlarının bütün talepleri anında yerine getirilmektedir

Özel Mesleki ve Teknik Ortaöğretimde Okul, Öğrenci ve Öğretmen Sayısı

Eğitim Yılı    Özel Ortaöğretim Sayısı    Öğrenci Sayısı    Öğretmen Sayısı
2011/’12    45    4.348    689
2012/’13    126    17.854    2.181
2013/’14    426    54.153    7.472
2014/’15    429    75.890    7.660
2015/’16    419    99.217    8.604
2016/’17    372    111.720    7.771
2017/’18    383    109.113    8.873
2018/’19    413    107.228    9.278
2019/’20    401    108.918    8.881
Eğitimde 4+4+4 öncesinde, 2011-2012 eğitim öğretim yılında Türkiye’de sadece 45 özel meslek lisesi varken, son sekiz yıl içinde kamu kaynaklarıyla yapılan doğrudan destek ve teşvikler sonucunda okul sayısı 9 kat artmış ve 2019/’20 eğitim öğretim yılı sonu itibariyle bu sayı 401 olmuştur. Aynı dönemde özel meslek liselerine giden öğrenci sayısı ise yaklaşık 25 kat artış göstererek 4 bin 348’den 108 bin 918’e yükselmiştir. Özel meslek liselerinde ve teknik liselerde okul sayısı 9 kat artarken öğrenci sayısının 25 kat artmış olmasının en temel nedeni, MEB’in özel mesleki eğitime yönelik okullaşma politikasının yanı sıra, özel mesleki ve teknik liselere giden öğrenci başına değişen miktarlarda doğrudan parasal destek sunulmasıdır.

MEB, eğitimin gittikçe daralan kamusal niteliğini tamamen ortadan kaldırmaya çalışırken, öğrenci ve velileri açıkça özel okullara yönlendirme politikasını sürdürmektedir. Özellikle 4+4+4 düzenlemesi sonrasında, velilerin ekonomik koşullarını zorlayarak çocuklarını özel okullara göndermesi, teşvik politikaları ile özel okul sayılarının ve bu okullara giden öğrenci sayısının ciddi anlamda artmasını beraberinde getirmiştir.

UZAKTAN EĞİTİM SÜRECİNDE MESLEKİ EĞİTİM

Uzaktan eğitim sürecinde canlı derslere öğrenci katılımı meslek liselerinde oldukça düşüktür. Çevrimiçi derslere katılımın üçlü beşli sayılarla ifade edildiği bir durum söz konusudur. Öğrencilerin bir kısmı akıllı telefon, tablet, bilgisayar olmadığı için bir kısmı ise İnternet olmadığından dolayı derslere katılım sağlayamadıklarını belirtmektedir.

Meslek liselerinden mezun olan öğrencilerin sadece %20’sinin eğitim gördüğü alanla ilgili bir işte çalıştığına dair genel tespitlerin yanında bir de uzaktan eğitim sürecinin mesleki eğitime verdiği zararları da göz önünde bulundurduğumuzda bu alanda eğitimden kopuş oldukça yüksek düzeye ulaşmıştır. Ancak yaşanılan sorunun temelinde meslek liselerindeki öğrencilerin istihdam sorunu, gelecekleriyle ilgili belirsizlikten dolayı hedef belirlememeleri ve beklentilerinin çok zayıf olması yatmaktadır. Bu durum meslek liselerini hem öğrenci hem de öğretmenler için dezavantajlı konuma getirerek, meslek liselerinde yaşanan mesleki doyumu azaltmakta ve motivasyon eksikliğine neden olmaktadır.

ÖZEL EĞİTİM MESLEKİ EĞİTİM SORUNLARI

Özel eğitim öğrencileri, velileri ve öğretmenlerinin bir an önce aşılanması talebi en yoğun taleplerden biridir. Özel eğitim meslek okulu öğrencileri hafif düzey engel raporu olan öğrencilerdir. Ancak bu süreç en başından hatalı yönetildiği için okulun politikasına uygun öğrenci sayısı çok az olmaktadır. Bu durum öğrenicilere bir meslek kazandırmaktan çok öğrencilerin makinalara dahi yaklaştırılamamasına neden olmaktadır.

Bu okullardaki öğrencilerimiz engellilere yönelik KPSS’ye girmekte ve buradan edindiği puanla memur olabilmektedir. Ancak bu sınavda bedensel engeli olan kişi de zihinsel engeli olan kişide aynı sorulara tabi tutulmasından kaynaklı özel eğitim meslek okulu öğrencilerinin şansını çok azaltmaktadır. Bu sınavda okulda ders olarak görmedikleri birçok dersten de sorumlu tutulmaktadırlar. Bu okullarda meslek edindirme atölyeleri çocukların düzeyinden çok uzak durumdadır.

STAJ VE İŞLETMELERDE UYGULAMALI EĞİTİM SORUNLARI

Mesleki eğitim merkezlerindeki öğrencilerin işletmelerde beceri eğitimleri için 12 kişiden oluşan öğrenci grubuna işletmenin en az bir eğitici personel veya usta öğretici görevlendirme  zorunluluğu bulunuyordu. Yönetmelik değişikliği ile “12” ibaresi “40” olarak değiştirildi. Böylece bir usta öğretici bulunan işletmelerde beceri eğitimine 40 öğrencinin birden alınabilmesinin önü açıldı. Bir usta öğreticinin 40 öğrenciyi aynı anda kontrol edebilmesi mümkün değildir. Bu durum işletmelerde iş kazalarının artmasının önünü açacaktır. İşletmelerde yapılan staj ve uygulamalı eğitim süreçlerinin nitelikli ve verimli geçebilmesi için bu değişikliğin geri alınması gerekmektedir.

Staj yapan öğrencilerimize net asgari ücretin %30’u ödenmekte bununda üçte ikisi devlet tarafından işletmelere aktarılmaktadır. Burada suiistimallerin önlenebilmesi için direkt öğrenciye aktarılması ve öğrencilerimize ödenen ücretin net asgari ücretin %50’si olarak yeniden düzenlenmesi gerekmektedir.

İşletmelerin mesafelerinin uzaklığı özellikle vasıtası olmayan öğretmenler için sıkıntı yaratmaktadır. İşletmelerde yeterli donanıma sahip elemanların olmayışı devam-devamsızlık takibi, dekontların toplanması vs. konular da öğretmen için sorun oluşturmaktadır. Bu sorunların gündeme alınarak gerekli düzenlemelerin öğretmen lehine yapılması gerekmektedir.

İşletmelerde beceri eğitiminin işletmelerde ya da bir takım imkânsızlıklar sebebiyle okullarda yapılmasına bakılmaksızın ek ders olarak değerlendirilmesi ile ilgili düzenlemelerin yapılması gerekmektedir. Ek ders yönetmeliğinin Koordinatörlük azami ek ders saati ile ilgili düzenlemesinde yer alan yerleşim yerinin küçük şehir-büyük şehir olmasına bakılmaksızın 24 saate kadar şeklinde düzenlenmesi hem adaletsizliklerin önüne geçecek hem de özellikle öğretmen sayısı yetersiz olan okullarda farklı arayışların önünü kesecektir.

MESLEKİ EĞİTİMDE YAŞANAN GENEL SORUNLAR

Eğitim sisteminde, genel eğitim ile mesleki eğitim arasında bir bütünleşme sağlanamamıştır. Kurumlar ve çalışanlar arasında “kültürcü-meslekçi” veya “genelci-teknikçi” söylemleriyle bunun dışa vurulduğu gözlenmektedir.
Meslek liselerinde cinsiyet ayrımına dayalı eğitim devam etmektedir.
Mesleğe yöneltme ve rehberlik hizmetlerinde yetersizlikler sürmektedir. Bu sayılardaki lise çeşitliliği karşısında sağlıklı bir yönelmenin gerçekleşmemesi doğal bir sonuçtur. Mesleki teknik eğitim meslek seçimiyle başlar. Öğrencinin doğru karar verme ve seçme özgürlüğü çok iyi bir rehberlik hizmeti ve desteklemeyle gerçekleşebilir. Oysa meslek seçimi ya puanlama ya da kontenjan yerleştirmesi şeklinde yapılmaktadır.
Eğitimde de özelleştirme zihniyeti sonucu özellikle son yıllarda yetersiz bütçe, ödenek eksikliği, kadrolu personel yetersizliği ve yeni teknolojik yatırımların yapılmaması sonucu mesleki ve teknik eğitimde nitelik kaybı artarak sürmektedir. Öyle ki, çoğu işletmeler ihtiyaç duydukları ara kademe insan gücünü kendi kaynaklarını kullanarak güncel teknolojiye uygun eğitmeye çalışmaktadır.
Mesleki eğitimin sadece meslek liseleri ile sınırlı kalmaması, genel liselerde de öğrencilere bazı temel mesleki becerilerin kazandırılması gerekir. Bu temel becerileri alan kişilerin daha sonra mesleki eğitimle meslek sahibi olmaları daha kolay olacaktır. Bunun için genel liselere seçmeli bazı meslek dersleri konulabilir. Nitekim ABD, İngiltere gibi ülkelerde mesleki eğitim yüksekokulda verilmekte, ancak ilk ve orta öğretimde öğrencilere meslekler tanıtılmakta el becerileri geliştiren bazı dersler verilmektedir.
Mesleki ve teknik eğitim programlarının ve fiziki-teknolojik koşullardaki yetersizlikleri bu okulları işlevsiz duruma getirmiştir. Çalışma yaşamından kopuk ve yoksul kesimlerin çocuklarını önemsiz bir ekonomik hayata hazırlayan alanlar konumundadır.
Mezun edilen niteliği zayıf tekniker ve teknisyenler piyasada çalışamamakta, birçoğu alanı dışında düşük gelirli işlerde çalışmaktadır. Her tür araç-gereç donanımı, ders kitapları ve programlar güncellenmeden kullanılmakta, sadece merkezi kararlarla yeni dersler eklenip çıkarılmıştır. Bu koşullar altında öğrenim gören öğrencilerimizin eğitim sürecinden uzaklaştığı görülmektedir.
İşletmelerde beceri eğitimi gören öğrenciler, ucuz işgücü olarak görülmüş, çalışma saatleri, koşulları, ücret, davranış, olumsuz çalışma kültürü ve yaptırılan işlerin niteliği açısından tam bir istismarla karşı karşıyadır. Aynı durum yaygın eğitim için söz konusudur. Okul programlarıyla gelenekçi ve ustaya her koşulda itaati öğreten işlevsiz ve dağınık bu eğitim alanı “çırak” adıyla tam bir çocuk ve genç emeği sömürüsü merkezleri konumundadır.
Nüfusu belli sayının altında ve alanında sektör bulunmayan yerleşim yerinde açılan meslek liselerinin en büyük sorunu işletmelerde beceri eğitimin özüne uygun şekilde yapılamamasıdır. Bu durumda kasaba ilçe gibi işletmelerin az olduğu hatta olmadığı yerlerde öğrencileri bu eğitimi okulda almakta bu da bu dersin amacına ulaşmasında bir engel olmaktadır. Bu nedenle siyasi kaygılarla her yerleşim yerinde bu okulların, alan ve dalların açılmaması gerekmektedir. Bölgenin iş istihdam analizleri incelenmeli ve iş istihdam olanağı yüksek yerlerde açılmalıdır.
Mesleki teknik orta öğretime giren öğrencilerin büyük bölümü toplumun düşük gelirli, eğitim düzeyi düşük ve kırsal kökenli ailelerin çocukları olduğu görülmektedir. Çalışma hayatının “ara eleman” ihtiyacını bu okullardan karşıladığı, mezunların yetersiz eğitim sonucu işsiz veya düşük gelirli işlerde çalışabildikleri görüldüğünden ve toplumsal yapısı incelendiğinde bu okulların ayrımcı bir işlev üstlendikleri söylenebilir.
Eğitimin tüm süreçlerinde olduğu gibi mesleki ve teknik eğitimde de yeterli toplum duyarlılığı ve bilinci gelişmemiştir. Başta eğitim sendikaları, ilgili dernekler, meslek odaları, işverenler ve veliler taraf olmamakta veya katı merkezci yönetim anlayışı sonucu taraf kabul edilmemekte, öğretmenler kurulu görüş ve kararları da dikkate alınamamaktadır.
Meslek dersi öğretmenlerinin özlük haklarında ciddi eksiklikler ve sorunlar vardır. Mesleki eğitim veren öğretmenler maaş karşılığı 20 saat zorunlu ders okutmak zorundadır. Bu durum ise Genel Kültür dersi öğretmenlerinde 15 saattir. Buna karşılık meslek dersi öğretmenlerinin derse hazırlık planlama ek ders ücretleri de genel kültür dersi öğretmenleri gibi 10 ders saatine karşılık 1 ders saatidir. Fakat meslek dersi öğretmenleri uygulama dersine hazırlanırken atölye ortamlarını derse uygun hale getirmek, öğrencilerin uygulamada kullanacakları malzemeleri, araç ve gereçlerini düzenlemek, atölyenin temizliği, arızalanan makine ve teçhizatın bakım ve onarımı, iş güvenliği önlemleri almak gibi zorunlulukları vardır. Meslek dersi öğretmenlerinde Alan ve Atölye şeflerine verilen Planlama Bakım Onarım görevinin en az 4 saat olarak verilmesi ve ek ders olarak ödenmesi gerekmektedir. Yardımcı ve destek personel tarafından yapılması gereken bir çok uygulama Meslek öğretmenlerine ve öğrencilere yaptırılmaktadır. Hatta okulun bakım, onarım, bilgi-işlem vb işlerinde de meslek öğretmeni ve öğrencilerinden faydalanılmaktadır. Bu da işlerinin artmasına yol açmaktadır. Bu alanda daha fazla kadro istihdam etmek yerine daha az insanla işi yapma anlayışının sonucudur. Ders saatleri düşürülmeli aynı zamanda kadro sayısı arttırılmalıdır. Öğretmenlerin görev tanımı içinde olmayan iş ve işlemler yaptırılmamalıdır.
Meslek liselerini tercih eden öğrencilerin sayılarındaki ciddi düşüşler yaşanması öğretmenlerin norm kadro fazlası olmalarına neden olmaktadır. Genel kültür dersi öğretmenleri gibi o ilde okul seçme hakkı sınırlı olan hatta hiç olmayan öğretmenler bu durumda ciddi sıkıntılar yaşamaktadır. Bu durumu ancak mesleki eğitimin niteliğini güçlendirme çalışması içinde yer alan uygulamalı derslerdeki öğrenci gurup sayılarını yeniden düzenlenmelidir.
Teknik öğretmen yetiştiren fakültelerdeki yetersizlikler de mesleki ve teknik eğitim kalitesinde önemli belirleyici bir noktadır. Öğretmenlerin sosyal ve özlük hak kayıpları, ücretlerindeki yetersizlikler, meslek alanındaki bilimsel ve teknik gelişmeleri takip edememe ve bu yönde hizmet içi eğitimin eksikliği gibi birçok neden de doğrudan eğitim seviyesine olumsuz yansımaktadır.
Teknik eğitimi yapan personel atölye koşullarında meslek hastalıkları ve iş kazalarıyla karşı karşıya bulunmaktadır ve yıpranma payı gibi kazanılmış hakları da ellerinden alınmıştır. Atölyede çalışan öğrenciler de aynı risklerle karşı karşıyadır.
Mesleki eğitimde öğretmen ve öğrenci niteliği düşmüş, mezunların kendi alanlarındaki istihdam oranı daralmış, bu okullar amacı doğrultusunda eğitim verememeye başlamış ve bu okullara gelen öğrencilerin sayı ve niteliklerinde düşüş olmuştur.

Devlete ait mesleki ortaöğretim kurumlarında bu sorunlar yaşanırken, kamu kaynaklarının özel okullara aktarılması politikasının bir sonucu olarak özel mesleki ve teknik ortaöğretim kurumları sayısında yaşanan artış sürmüştür. Mesleki ve teknik eğitim konusunda bütünlüklü politika üretilmesine ve mesleki eğitimin niteliğinin arttırılmasına ihtiyaç vardır. Mevcut politikalarla mesleki ve teknik eğitimde yaşanan sorunlara kalıcı çözümler üretmek mümkün görünmemektedir.

Mesleki ve Teknik Eğitim mevcut iktidarın bakış açısıyla piyasanın ihtiyaçlarını gözeten bir noktadan yapılandırılmaktadır. Nihayetinde özel sektörün payının giderek arttırılması hatta doğrudan rol üstlenmesi sürecin piyasacı bir mantıkla ele alındığını göstermektedir. Yine bu kurumlarda öğrencilerin akademik gelişimine katkı sağlayacak uygulamalar giderek azaltılmaktadır. Mesleki ve Teknik Eğitim başarı durumu ‘yetersiz’ öğrencilerin bir mesleği olsun mantığıyla çoğu zaman velilerin öğrencileri zorla gönderdiği kurumlara dönüşmeye başlamaktadır. Sistem açısından ucuz, sanatsal ve estetik yönü zayıf ve itaatkâr işgücü çıktısı yetiştiren kurumlardır. Mesleki eğitimde piyasacı değil, kamusal eğitim anlayışıyla, öğrencilerin ve toplumun üstün yararına odaklanan köklü değişimler gerekmektedir.