Bakanlığımızın 23.10.2018’de ilan ettiği 2023 Eğitim Vizyonu belgesinde teftiş sisteminin yapısal ve işlevsel dönüşümüne ilişkin temel ilkeler belirlenmiştir. Buna göre teftiş sisteminde inceleme, araştırma ve soruşturma ile kurumsal rehberlik bileşenleri ayrılarak iki ayrı uzmanlı kalanı oluşturulacak; bakanlık müfettişlerine eğitim politika ve uygulamalarındaki uyumun sağlanması, izlenmesi ve raporlanmasına ilişkin yeni bir rol verilecek; teftiş sisteminde rehberlik işlevi okul gelişim modeline yönelik olarak yapılandırılacaktır denilmektedir. Eğitim ve yönetim anlayışında bilgi çağının gereği olarak yaşanan değişimler, bilgi toplumunun en önemli aktörlerinden olan eğitim kurumlarının değişen talep ve beklentiler doğrultusunda sürekli yenilenmesi/dönüştürülmesi kaçınılmaz olmuştur. Bu gibi gerekçelerle bakanlığımızda teftiş sisteminde yenilenme/dönüşüm yapmıştır.

Ancak: yapılan bu yenilenme/dönüşümde şu eksiklik ve yanlışlıklar yapılmıştır.

1. MEB bünyesinde bakanlık müfettişliği kadrosu tahsis edilmesi:

Bakanlığımız olaya kurumsal bakmayarak, mülakat yoluyla “ ağırlıklı olarak 2007 ve 2009 yılı müfettişliğe alınanlardan” yaklaşık 400 maarif müfettişine sınav kazandırılmıştır. Yapılan mülakat tamamıyla hukuksuz olduğu gerekçesizle danıştaya dava açıldı, Danıştayda bu başvurumuzu haklı bularak yapılan mülakatı tüm sonuçları ile birlikte iptal edilmiş, fakat bakanlık danıştayın kararına uymayarak hukuksuzluğu sürdürmektedir. Teftiş sistemini oluşturması liyakat ,ehliyet , mesleki başarılar ve teftiş alanında üniversite bitirilmesi, hatta yüksek lisans ve doktora yapılması yok sayılmıştır. Hukuki açıdan da son derece yanlış olduğu mahkeme kararıyla da ortaya konmuştur .

Oluşturulan teftiş sitemi de nicelik olarak da ülke gerçeği ile de örtüşmemektedir. MEB teşkilatı 1 milyonun üzerinde çalışanı ile 60.000 civarında kurum ve 16 milyonun üzerinde öğrencisine hizmet vermektedir. Böyle bir devasa yapının denetimi bakanlığa hukuksuz olarak alınan 475 müfettiş ile çözülmesinin mümkün olmadığı bu geçen süre içerisinde sayıştayın raporunda da net olarak ifade edilmiştir.

2. İllerde görev yapan maarif müfettişlerinin durumu:

Bakanlık denetim sisteminin nicelik olarak yetersiz olmasına rağmen şahsa bağlı kadro haline dönüştürülen illerdeki nitelikli maarif müfettişlerin denetim görevinin ve yetkilerinin ellerinden alınarak, ihtiyaç duyulan bir zaman ve ortamda , alanında okumuş ve uzmanlaşmış küskünler grubu haline getirilmişlerdir.

3. Yeni sistemin getirdiği sonuçlar:

Denetim , soruşturma,inceleme ve rehberlik alanında eğitim almış tecrübeli 1400 maarif müfettişinin yetkileri alınmıştır. Söz konusu görevleri okul , ilçe ve il milli eğitim yöneticilerine yaptırılmaya çalışılmaktadır. Müfettişlik bir kariyer mesleğidir. Teftiş hakkında hiçbir eğitimi ve tecrübesi olmayan idarecilerle yapılan iş ve işlemlerde verim alınamadığı gibi hukuki sonuçlar ortaya çıkmaktadır.

İl,ilçe ve okul yöneticilerin yetersiz olduklarını bildikleri halde verilen görevleri yerine getirmekte zorlanmaktadırlar. İş yükü fazla olan bu idareciler, görev tanımlarında olmayan eylemlerin yaptırılmasında yıpranmaktadırlar.

Bilimsel ve objektif uzak yapılan denetim ve soruşturmalardan çalışanlar mağdur edilmektedirler.

ÇÖZÜM:

Eğitimde kalite ve standardizasyonun sağlanması, akademik başarıyı etkileyen unsurların ve politikaların uygulama sonuçlarının sahada tespit edilmesi,

Yapılacak geri bildirimlerle eğitim politika ve stratejilerinin geliştirilmesi,

Ülkemizin ulusal ve uluslararası değerlendirme sistemleriyle ölçümlenen başarı düzeyinin yükseltilmesi için ihtiyaç duyulan denetim, değerlendirme, rehberlik, raporlama ve benzeri alanlardaki kapasite sorununun aşılması amacıyla teftiş sisteminin istikrarlı bir yapıya ve yeterli kapasiteye kavuşturulması için iller bünyesinde bulunan şahsa bağlı müfettişlerin değerlendirilmesi gerektiği,

1400 civarındaki maarif müfettişlerinin atıl kalmasından ülkemizin bir fayda sağlayamayacağı değerlendirilmektedir. Bu nedenle yaklaşık 1400 civarında şahsa bağlı müfettişlerin de liyakat ve adaletin tesisi için Türk Milli Eğitimini amaçları doğrultusunda çalıştırılarak değerlendirilmesi ülkemizin yararına olacağı kesindir.

Dr. Mustafa KAVLU

Türk Eğitim Sen İstanbul 7 No’lu Şb