Bugün farklı bir konu ele alacağım. Malum sivil toplum örgütlerinin sendika üye sayılarını teslim etmeye az günler kaldı. Bir çok sendika son hamlelerini yapmaya çalışırken, üye sayısı olmayan, yalan iftira dolu cümlelerle bende  varım diyen bir sendikanın hayret veren açıklamalarını okuyunca, sendikalardan önce, sendikacılıktan önce din görevlisi olduklarını  tekrar  kendilerine hatırlatmakta fayda gördüm.

 

Bugün dünyanın bir çok yerinde mazlumlar ağlarken, çocuklar yetim kalırken, ülkemizin içerisine döşenen paralel hatlarla ülkenin içine sirayet etmeye çalışan şer odaklarına karşı verilen mücadeleleri görürken, sırf birkaç üye elde etmek için seviyesiz cümleler kuran Tekbir sen yöneticisini öncelikle bir Müslüman olarak uyarmak istedim. Yalan ifadeleri ayet ve hadislerle güçlendirmeye çalışan bir insanın, menfaat noktasında ne kadar tehlikeli, ne kadar sıkıntılı olabileceği gördüm.

Sendika temsilcisi olduğunu söyleyen bu kişinin sendikaların neden var olduğunu anlamadığını düşünüyorum. Çünkü sendikaların teklif makamı olduğunu, icra makamının hükümet olduğunu anlamadan sendikacılık yaptığını sarf ettiği ifadelerinde gördüm.

Burada kendisine sendikacılık dersi noktasında üstüne basa basa tekrar etmem gerekirse şunu demem gerekiyor; Sayın Muharrem Aşçı; Sendikalar teklif makamıdır, icra makamı değil. 12 kolda yetkili olan sendikalar kendi alanlarıyla ilgili taleplerini KİK ve Toplu Sözleşme Görüşmelerine taşırlar. Bu görüşmelerde hükümete, yani icra makamı olan hükümete sunulan maddelerin onaylanması için mücadele  verirler. Bu güne kadar Diyanet alanında elde edilmiş kazanımların hepsine baktığınızda taleplerin altında şöyle bir ifade yazar; Talep eden Diyanet-Sen Genel Başkanı Mehmet Bayraktutar. Bu ismin altında da Genel Başkanın imzası yer alır. Bu durum yetkili olan Eğitim Bir  Sen içinde, Sağlık- Sen için de, Diyanet-Sen için de böyledir, böyle olmak zorundadır.

KİK görüşmeleri ve Toplu sözleşmelerde elde edilen bütün hakların yöntemi bu şekildedir. Senin aldığın maaşın oranını yine bu toplu sözleşme  belirler, senin temsilci olarak 4 saat olan izin hakkını yine bu Toplu Sözleşme belirler, Bayramlarda yaptığın izni ve ücretini yine bu toplu sözleşme belirler.

Bunun yanında şu kendi kendiliğinden  olan, yani devletin talepsiz, istemeden verilen kazanımlarını okurken alt taraftaki yetkili sendika  başkanının imzasını bence gözüne kazı. Çünkü yalansız, iftirasız sadece hayır için elinden geleni yapmaya çalışan sendikaların ömürleri uzun olur inşallah.

Sırf karalayarak bir yerlerde tutunmaya çalışanların sonlarını görüyor izliyoruz. Yetkili olan Diyanet-Sen´in hiçbir temsilcisi, hiçbir şube başkanı bu güne kadar sizin bu yaptığınız gibi karalamalarla, iftiralarla üyelik yapmadığını üye olan herkes çok iyi bilmekte, görmektedir.

Diyorsunuz ya büyüyen Türkiye, evet büyüyen Türkiye işte vatanı için mücadele veren, kırmadan, incitmeden, diklenmeden dik duran bu erdemli insanlar sayesinde büyümekte, ilerlemektedir.

Yaptığınız açıklamaları okurken, insansız  devlet modelinizin nasıl olması gerektiğini açıklamanızda fayda var. Devlet İnsan içindir, İnsan için mücadele verir, insanını yaşatır. Devlet şunu çok iyi bilir  İnsanını yaşatır ki devleti yaşasın.

Öncelikle oturduğunuz o masada klavye delikanlılığa soyunmadan evvel Din görevlisi kimliğinizi önceliğiniz olarak görmeniz gerekirdi.

Ne sendika, ne de şu senin kirli yollarla yaptığın iftiraların din görevlisi kimliğine yakışan bir tarafı yoktur, olamaz.

Bir yazı yazarken ben her şeyden önce din görevlisiyim demeni umardım, fakat siz daha ötesine gidip yalan ve iftiralarını ayet ve hadislerle güçlendirmenin derdine düşmüşsünüz.

Şunu öncelikle ispat etmeniz, ispat etmezseniz sizi müfteri ilan edeceğimi bilmenizi isterim. Diyanet-Sen´in hiçbir temsilcisi üye yaparken, Diyanet-Sen´e davet ederken tehdit içerikli cümleler kurmaz.

Çünkü Diyanet-Sen´in her bir bireyi hak için haksızlığa boyun eğmez. Fıtratı  ve duruşu bu kadar net iken sizin cümlelerinizin vebaline  sadece eyvah der…

Eyvah ki dünyalık hevesler için kendilerini bu hale sokan insanlara

Eyvah ki kendi çıkarları uğruna temsil ettiği makamı kirletenlere

Eyvah ki din görevlisi kimliğini, peygamber  varisi kimliğini yıpratanlara….

Diyanet-Sen´in ülke çıkarları noktasında nerede durduğunu bilen, sadece Türkiye değildir. Devletinin her zaman yanında olan, devletinin çıkarlarını her zaman gözeten, yakmadan, yıkmadan öncü olmayı  hedef edinen bu sendikanın terör örgütlerinin her çeşidine karşı duruşu bellidir, apaçık ortadadır. Sendikanın hizmet odaklı çalışmalarını itibarsızlaştırma girişiminde olduğunuz apaçık ortada olduğu gibi..

Hizmet edilmesi için alınan araçların ücretlerini Siyonist İsrail´e bağlamanız karşısında cahilliğinizin eksikliği olarak görüyorum. Ziraat Katılım Bankasının Siyonist İsrail bağlantılı olduğunu söyleyen o dilinizin altında devlet bankasının İsrail bankası olduğunu mu söylemeye çalışıyorsunuz?

Araçların markası hususunda yapmış olduğunuz bağlantıların ayrıca bir zeka faciası olduğu o kadar net ve açıktır; Hükümetimizin hizmet noktasında alınan araçlarına bakmanızı ısrarla önermekteyim. Siz hükümetin bankasını İsrail bankası yaptınız, Siz hükümetin filosunda kullandığı araçları İsrail malzemesi haline getirdiniz. Bu durumda Diyanet-Sen ile Hükümeti ve o araç markasını kullanan herkesi  İsrail´e hizmet eden yapılar, şahıslar  olarak mı gördünüz?

Fakat size güzel bir müjde  vermek istiyorum. Diyanet-Sen  ve Memur-Sen´e bağlı olan bütün sendikalar büyük bir özveri ile ülkesinin yarınları için mücadele  vermektedir. Ülkemiz savunma sanayisinde olduğu gibi, ilerleyen yıllarda yerli araçta da dünya devi olacaktır.

 O günlerin gelmesi yakındır. O günler geldiğinde devletimizin kullandığı makam araçlarının, güvenlik birimlerimizin kullandığı  araçların markaları yerli marka olacaktır. Bu konuda dertlenmenizi layıkıyla anlıyorum!

Sözlerinizin ehemmiyetine baktığımızda anlamsız, kendisini tatmin etmeye çalışan bir birey olduğunuzun farkındayım. Fakat Diyanet İşleri Başkanlığının atamalarına Diyanet-Sen´i getirecek kadar gelişmiş bir zeka yapısına sahip olduğunuzu görmekteyim.

Burada size şunu  hatırlatmayı uygun görüyorum; Diyanet-Sen yerini de, haddini de bilen, 80 Bin üyesi olan büyük bir sendikadır. Diyanet İşleri Başkanlının  hiçbir alanına sirayet etmeyeceği gibi, Diyanet İşleri Başkanlığın varlığından şeref duyar.

Din görevlilerinin hakları noktasında kurduğunuz cümlelere bakıldığında haksız olan bir bireyin savunula bileceğini ifade ediyorsunuz! Diyanet-Sen her zaman haklının yanındadır… Haklı olanın hakkını da söke söke alır! Gözlerini karartarak, sırf üye elde edebilsin diye haksız olanların hakkını savunmayı asla kabul etmez.

Diyanet-Sen İlitam-Rotasyon-Kuran Kursu Öğreticilerin hak arayışı- vekillerin hak arayışında mücadelesini sürdürecektir. Rotasyon mevzusunu yalan ifadelerle dillendirirken kurduğunuz her sözde Din görevlisi olduğunuzu size tekrar hatırlatmak isterim. 

Osman DOĞAN / Diyanet Sen Genel Başkan Basın Danışmanı