S-400’ler çoktan satın alındı.

Tartışması bile abes.
Türkiye’yi işgal etmeye kalkışan uluslararası terör örgütü FETÖ’nün darbe girişiminin, halkımızın çıplak elleri ve bedenleriyle durdurduğu günün; 15 Temmuz 2016’nın yıl dönümünde.
En az yarısı şu anda cezaevlerinde bulunan FETÖ köpeklerinin iplerini elinde tutan uluslararası emperyalist şebeke, ülkemizi bölüp parçalama niyetinden vazgeçmiş değil. Suriye’nin kuzeyinde ABD tarafından çılgınca silahlandırılan YPG-PKK varlığı, Doğu Akdeniz’deki Rum şirretliklerinin artarak devam etmesi, Yunan Başbakanı Aleksis Çipras’ın AB’den Türkiye’ye yaptırım uygulanmasını isteyeceğini açıklaması, İsrail-ABD iş birliğinin İdlib’deki oyunları, tehditler, kumpaslar bu niyetin öncü belirtileri olarak tezahür etmekte.
Kaleyi içten çökertmek üzere yıllardır sakladıkları uyuyan ajanlarını teker teker ortaya çıkarıyorlar bu arada. Kimileri siyasetçi oluyor kimileri de belediye başkan adayı.
Bu anlamda Fetullah Gülen iblisinin intihar girişiminin ardından “sapasağlam ayakta olduğunu” kanıtlamak için önceki gün yaptığı konuşmada ilk kez kullandığı “siyasetteki arkadaşlar”ın kim olduklarını tahmin ediyoruz ama ispat edemediğimiz için demokratik adabımız gereği susuyoruz.
Onlar hep birlikte “böl-parçala-yönet” gibi bas-it, klişe bir tiyatro oyununun 100 bilmem kaçıncı tekrarında rol alıyorlar figüran olarak. Aslında o siyasetçi arkadaşlarının yanında iş adamı arkadaşlarını, gazeteci arkadaşlarını da eklemek gerek.
15 Temmuz 2016 son değildi. Durmayacaklar, yeniden deneyecekler.
S-400 işte bu yüzden önemli ve özellikle 15 Temmuz’un yıl dönümünde ülkemize gelmesi ciddi bir mesaj olacak.
ABD S-400 olmasa da Patriot vermeyecek. F-35 gibi daha bitmeden arızaları ortaya dökülen bir uçağı teslim edip etmemesi ise kendi bileceği iş. Türkiye uluslararası ticaret hukukundan doğan haklarını kullanır, yatırdığı 1 milyar doları geri ister. Yüklendiği parçalarını yapmaktan da vazgeçer olur biter. 
Kötü komşu insanı ev sahibi yaparmış. Kötü müttefik de Türkiye’yi savaş uçağı sahibi yapar. Yıllar önce “Hayalet İHA” olarak tanımlanan Predatörleri Türkiye ABD’den istediği hâlde alamamıştı. İsrail de Heron’ları vermeyi binbir şarta şurta bağlamıştı. Şimdi duruma bakın. Ülkemiz İHA ve SİHA’ları ile gurur duyan bir ülke hâline geldi. Savunma sanayiinde tankından çıkarma gemilerine, helikopterinden zırhlı araçlarına kadar her şey yerli malı olarak TSK envanterine katılmakta.
S-400’ler ise Türkiye’nin Akdeniz havzasına ve Güneydoğu’suna konuşlandırılarak havadan gelen saldırılara karşı savunma kalkanı oluşturacak.
ABD karşıymış. Keyfi bilir. Bize saldırmaya niyeti yoksa onları ilgilendiren bir yanı yok zaten.
Ama öte yandan bu S-400’ün “derdi” İYİ Parti ile HDP’yi gerdi. Malum CHP ve SP yarım ağız S-400 konusunda ABD’yi “haklı bulmadıklarını” ifade ettiler ama diğer iki parti fena hâlde bunalımda.
HDP’nin sıkıntısı S-400 nedeniyle güneyde silahlandırılan YPG’nin ilerideki olası saldırılarına karşı Türkiye’nin savunmasız kalmayacak olması. İYİ Parti’ninkini bilemiyorum. Belki de 'Hocaefendi’den çekiniyorlardır.
Bu arada önceki akşam Binali Yıldırım ile karşı karşıya gelen CHP adayı Ekrem İmamoğlu’nun da S-400’ler konusunda bir çift laf etmesini bekliyorum. Yoksa eksik kalır diplomasimiz. Sondaj ve petrol arama çalışmaları yapmak üzere Fatih gemimiz Akdeniz’deyken, Rumlar mürettebatımızı tutuklamak için kıt akıllarıyla sözde yargı kararı çıkarttırmaya hazırlanırken kendisinin KKTC’ye gidip Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ile görüşmesi, Cumhurbaşkanı özel defterini “İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı” yazma görgüsüzlüğü içinde olması ve ardından bir konuşma yapıp “Kıbrıs’ı bir barış adası yapmalıyız” sözleriyle sevgi pıtırcıklarını konfeti gibi saçması nedeniyle bu beklentim.
Yunan gazetelerine verdiği röportajları ve atılan manşetleri de bir kenara koyuyoruz.
İşte Binali Yıldırım İstanbul için proje üstüne proje anlatırken kendisi Akdeniz ile ilgili yine iri iri laflar edince acaba S-400’lerin 15 Temmuz’un yıl dönümünde getirilmesi için de bir çift “fikri” var mıdır diye sormak istedim.
15 Temmuz 2016 gecesi kendisinin attığı tweetlerle halkı, darbecilere direnmemeye davet etmesi, eşinin darbecilere direnen halkı geri zekâlı olarak niteleyip hakaret etmesi gibi sayfaları yeniden açacak değilim ama Binali Yıldırım’ın tartışma gecesi söyledikleri de aklımdan çıkmıyor bir türlü:
“İBB’nin kozmik odasına girip verileri kopyalamak FETÖ taktiğidir!..”
Dikkatlerden kaçtı ama Binali Bey FETÖ duruşmalarında FETÖ’cü teröristlerin ısrarla ve kör gözüm parmağına nasıl yalan söylediklerini hatırlattı nedense.
Herkes istediği gibi bir sebep-sonuç ilişkisi çıkarabilir. Lâkin yalancılık bir hastalıktır. Keşke sadece hastalıkla sınırlı kalsa. Sonuçta tedavi yolları aranır. Ama ya hastalık değilse?
Neyse, sonuçta S-400’ler geliyor.
Hem de 15 Temmuz’da...