Kişilerin genelde bir şeylere çaresizce üzülme sebebinin, onları sonsuza dek öyle sanarak kendilerini üzüntü duyulan şeyin içine hapsetmek olduğunu belirten Psikolog İrem Naz Kırım, “Sanki yaşanılan acı, milyonlarca kez tekrarlanacak ve yeni bir sayfa asla açılmayacak gibi hissettirmektedir. Hiçbir acı sonsuza dek sürmemektedir. Yaralar kapanır ve acılar eski yankısını yitirir” dedi.

Medical Park Ordu Hastanesi Psikoloji Bölümü’nden Psk. İrem Naz Kırım, acıyla baş etme yöntemleri ile ilgili bilgilendirmelerde bulundu.

Yaşanılan acılar denizdeki dalga gibidir

Kişilerin genelde bir şeylere çaresizce üzülme sebebinin, onları sonsuza dek öyle sanarak kendilerini üzüntü duyulan şeyin içine hapsetmek olduğunu söyleyen Psikolog İrem Naz Kırım, yaşanılan acıları denizde bir dalga gibi farz etmemiz gerektiğini belirtti. Psk. Kırım, “Bu dalgalar sizi önce içine katacak, en dibe çekecek ama çırpınmayı bırakırsanız siziyukarı çıkarıp bir kıyıya çıkana kadar size eşlik edecek. En dipte en çok acıtacak belki ama sonra sizi sahile bırakacak, üzerinizden geçip gidecek. Dalganın içindeyken, dalganın tadına varın” diye konuştu.

Yaşanılan acılar anlık

Psk. İrem Naz Kırım, yaşanılan acıların bütün hayatımız olmadığını hayatımızın sadece bir parçası olduğunu hatırlatarak şu bilgileri paylaştı:

“Sanki yaşanılan acı, milyonlarca kez tekrarlanacak ve yeni bir sayfa asla açılmayacak gibi hissettirmektedir. Yaşanılan acılar sadece anlık ve sadece tek bir dalga. Her şey şimdilik bu kadar can yakıcı. O ağlamalarınız, o uykusuz gecelerinizin tadına varın, anlarınızı kaydedin. Gözünüzden düşen yaşı, yüzünüzün ıslaklığını, sizi uykusuz bırakan şeylerin sizin hayatınızdaki yerini keşfedin. Kısacası, teslim olun. Perişan bile olsanız, dalganız geçecek. Fırtına dinince, güneşli bir sabah olacak. Ve tıpkı o filmlerde olduğu gibi, güzel bir adaya çıkacaksınız.”

Hiç bir acı sonsuza dek sürmez

Hiçbir acının sonsuza dek sürmediğini, yaraların kapandığını ve acıların eski yankısını yitirdiğini söyleyen Psk. İrem Naz Kırım, “Olumsuz bir şey yaşadığınızda kendinize, ‘hoop benim dalgam geldi’ deyin. Bunu okuduktan sonra hayatınızda zorlandığınız anlarınızı gözünüzden geçirin. Öncekileri, şimdikileri, gelecekte olmasından korktuğunuz şeyleri ve bu dalgayı hatırlayın. Kaç sefer dalganın en dibini görüp sonra kıyıya vurduğunuzda güneşli günleri gördüğünüz o güzel adaya çıktınız? Her acı sonsuza dek sürmez. Yaralar kapanır, acılar eski yankısını yitirir, üzerinde çiçekler açar sonra. O koca koca dalgalar rüzgârla büyür de büyür, sonra bir sahile atar kendini. İşte bu dalga kadardır çoğu acımızın ömrü. Tıpkı yaşadığımız, en büyük sorunum dediğimiz ve üstesinden geldiğimiz birçok anı ve acı gibi” şeklinde konuştu.

Acı çekmek bireyi olgunlaştırır

Ne zaman kendimizi gecenin karanlığında endişelenirken, ağlarken ya da korkarken bulursak, onlara sarılmamız gerektiğini ifade eden Psk. İrem Naz Kırım, “Çünkü o misafirler sadece bir dalganın kıyıya vuruşu kadar sizinle. Onu rüzgârla büyütürseniz sizi de, o güzel adanızı da alaşağı eder ama dalgayla sörf yaparsanız acının da tatlı yanını keşfedersiniz ve bu da sizi olduğunuz kişiden daha da olgunlaştırır” diyerek sözlerini sonlandırdı.