İnsanların ilgisini, teveccühünü, desteğini kazanmanın şart olduğu çalışma alanları vardır. Sendikal çalışmalar bu alanların başında gelmektedir. Bir üye yapabilmek için şehir merkezine 200 km uzaktaki bir köy okuluna gidip öğretmeni ziyaret ettikten sonra o öğretmenin problemleriyle ilgilenerek o öğretmeni sendikasına üye yapmanın zorluğunu ve hazzını yaşadı ilk dönem sendikacıları.

Hepinizin malumu olduğu üzere 2022 yılının başında Öğretmenlik Meslek Kanunu Meclisten geçti. ÖMK, beklentileri karşılamasa da özellikle 3600 Ek Gösterge ve kariyer basamakları uygulamasının tekrar gelmesi yıllardır dile getirilen taleplerin karşılanması anlamında önemliydi.

Öğretmenlerin uzman ve başöğretmen olması için 2006 yılında yapıldığı gibi sınav yapılacaktı.

Tam da burada uyanık sendikacılar, algı mühendisleri, hazırcılar devreye girdi. 16 yıl boyunca hemen her öğretmenin “uzmanlık sınavı neden 1 kere yapıldı başka yapılmadı, bir an önce sınav açılsın” talepleri ters algıyla “neden sınav yapılıyor, uzmanlık, başöğretmenlik sınavsız verilsin”

 diyen sosyal medya sendikacıları tarafında manüpile edildi.

“Sınavla asla Olmaz, Sınavı Kesinlikle Kabul etmiyoruz” takımı sanki uzmanlık sınavı kendi yetkili oldukları dönemde yapılmamış gibi sahanın psikolojisinden yararlanarak epeyce üye yaptı. Burada işte etik kavramı devreye girmeliydi. Sadece akademik çalışma yapanlar için tasarlanan kariyer basmakları uygulaması yetkili sendika Eğitim Bir Sen tarafından 650 bin öğretmeni kapsayacak şekilde genişletildi. Fakat algı mühendisleri havayı tersine çevirerek hazıra kondu emek vermeden yüzlerce üye yaptılar.

Basına yansıyan ibret verici bir olaya şahit oldu eğitim camiası. Türkiye Gazetesinden Mahmut Özay’ın haberi aynen şöyle: Protesto için öğretmenleri sınava girmemeye davet eden Eğitim-İşin eski başkanı Orhan Yıldırım, polise zorluk çıkarmış, arbede sonrası gözaltına alınmıştı. Aynı Yıldırımın, Ankara Anıttepe Lisesinde öğretmen kariyer sınavına girip başöğretmen unvanını aldığı ortaya çıktı.

Orhan Yıldırım meydanlara inmiş ve sınavın boykot edilmesini istemişse sınava girmemeliydi. Neredesin ey ahlak, doğruluk, etik, hümanizm, yoldaşlık…

Acaba sınava girmeyin yaygarası koparıp da binlerce öğretmeni etkileyen ve onların sınava girmemelerine sebep olan fakat kendisi sınava gizlice giren başka çakma sendikacı var mı? Varsa bu sendikacılar hak, adalet, özlük, özgürlük mücadelesi yaparken “varsa” vicdanları az da olsa sızlamayacak mı?

Üye sayısı yüzlerle ifade edilen küçük sendikalar ve yetkili olma hayaliyle sosyal medya sendikacılığı yapan sendikalar; mücadele ederek, proje geliştirerek, kazanım elde ederek, ilkesel davranarak, başkalarını kötülemek ve karalamak yerine emek sarf ederek, ter akıtarak, kafa yorarak üye yapma yolunu tercih etseler daha iyi iş yapmış olmazlar mı?

Emek veren ve işin hakkını veren tüm sendikaları ve sendikacıları tebrik etmek ve hakkı teslim etmek herkesin ahlaki sorumluluğudur.