Koronavirüs salgını ülkemizde 18 milyon ve dünya çapında 1.6 milyar öğrencinin eğitimini olumsuz etkileyen bir süreci başlatmış oldu. Koronavirüs salgını nedeniyle birçok ülkede olduğu gibi ülkemizde de yüz yüze eğitime ara verilerek 23 Mart 2020 tarihinde uzaktan eğitime geçildi. 22 Ocak 2021’de uzaktan eğitim gerçekleştirdiğimiz 2. eğitim öğretim dönemini de geride bırakmış olacağız.
 
Ülkemizde uzaktan eğitim sürecinin belirli bir plan ve program dâhilinde işletilememiş olması, uzaktan eğitimin yeni bir “öğretim tasarımı” üzerine inşa edilememiş olması, çok ciddi teknolojik altyapı ve donanım eksikliğinin de etkisiyle okul öncesinden yükseköğretime kadar öğrencilerimizde telafisi güç öğrenme kayıplarına sebep olmuştur. Öğrencilerimizin öğrenme kayıpları her geçen gün artmaktadır.
Uzaktan eğitim öğretim sürecinde öğrencilerimizin eğitim öğretime erişimlerinde imkân ve fırsat eşitliği geçen uzun zamana rağmen halen sağlanamamıştır. Ülkemizde halen 3 milyonunun üzerinde öğrencinin internet erişimi bulunmamaktadır. Uzaktan eğitime erişimi olmayan öğrenciler için oluşturulan “EBA Destek Odaları” ise sembolik ve ihtiyacı karşılamaktan çok uzaktır. Yine öğretmenlerimizin ve öğrencilerimizin uzaktan eğitim için gerekli teknik donanım ihtiyacı halen karşılanamamıştır.
 
İSTİŞARESİZ ALINAN KARARLAR YENİ SORUNLAR DOĞURMUŞTUR!
Milli Eğitim Bakanlığı, sürecin başından bu yana olağan dönemin mevzuatına göre olağanüstü bir süreci yönetmeye çalışmıştır.  Milli Eğitim Bakanlığı tarafından hazır olduğu söylenen A, B, C, D planları yerini belirsizliğe ve son dakika kararlarına bırakmıştır. Süreç boyunca bir milyon öğretmeni ve on sekiz milyon öğrenciyi ilgilendiren kararlar son dakika alınıp, son dakika açıklanmıştır. Sürecin yönetimine ilişkin belirsizlikler; öğrencilerimizi, velilerimizi ve öğretmenlerimizi her yönüyle fazlasıyla yormuş ve yıpratmıştır.
 
Milli Eğitim Bakanlığının uzaktan eğitim öğretim sürecinin yönetimine ilişkin; paydaşlarla istişare etmeden ve akademik çevrelerin görüşlerini almadan, patır kütür atmış olduğu adımlar ve almış olduğu tedbirler yetersiz kalmıştır. İstişaresiz, yel yeperek yelken kürek alınan kararlar; yeni sorunlar sonucunu doğurmuştur.
  
EĞİTİM SÜRECİ PAYDAŞLARLA YÖNETİLMELİ,
“EĞİTİM BİLİM VE İSTİŞARE KURULU” ACİLEN KURULMALIDIR!

Milli Eğitim Bakanlığı'nın en yüksek danışma kurulu olan, eğitimle ilgili tavsiye niteliğinde kararların alındığı ve 4 yılda bir toplanması esas olan Milli Eğitim Şurası; bilindiği üzere en son Aralık 2014’te toplanmıştır. Diğer bir ifadeyle; Milli Eğitim Bakanlığı, 2014 yılından bu yana kimseye danışma ihtiyacı hissetmemektedir. Ancak bilinmelidir ki; koronavirüs salgınının ülkemizde 18 milyon öğrencinin eğitim öğretim hayatını olumsuz etkilediği bir dönemde okul öncesinden yükseköğretime kadar eğitim öğretim uygulamalarına ve eğitim yönetimine ilişkin her türlü kararın daha sağlıklı alınabilmesi için Milli Eğitim Bakanlığı'nın danışmaya, istişareye ve ortak akıla her zamankinden daha fazla ihtiyacı vardır. Koronavirüs salgının başından bu yana Milli Eğitim Bakanlığı’nın en büyük eksikliklerinden biri budur.
 
Olağanüstü bir dönemden geçtiğimiz şu günlerde Milli Eğitim Bakanlığı; eğitime ve eğitim yönetimine ilişkin yıllardır konuşulmayan ve çözüm bekleyen tüm konuları, pandeminin eğitim öğretim üzerindeki olumsuz etkilerini, pandemi sonrası yüz yüze eğitimi ve öğrenme kayıplarının telafisini, eğitimde imkân ve fırsat eşitliği konularını başta eğitim sendikaları ve akademik çevreler olmak üzere paydaşları ile tartışmalı ve bu konularda paydaşlarına danışmalıdır. 

Bu amaçla; Milli Eğitim Bakanlığı tarafından acilen “Eğitim Bilim ve İstişare Kurulu” kurulmalıdır. Eğitime yönelik olarak alınan ya da alınacak her karar, pedagojik, psikolojik, sosyolojik açıdan da değerlendirilmek üzere bu kuruldan geçmelidir! Böylesi bir kurul, pandemi döneminde; öğretmenlerimiz, öğrencilerimiz, velilerimiz ve ülkemizin geleceği için çok önemlidir. Ülkemizde bu kurulda görev alabilecek alanında uzman, öngörülü, çok değerli bilim insanlarımız mevcuttur. Yine eğitim sendikalarının görüş ve önerileri sürecin sağlıklı yönetilebilmesi açısından büyük önem arz etmektedir.
 
Öğretmen ve velilerimiz gibi öğrencilerimizin de pandemine dönemine yönelik çok önemli soruları var. Uzaktan ya da seyrekleştirilmiş yüz yüze öğretim ile eğitime yönelik sorunların bir kısmını çözüyor gibi gözüksek de, yarattığı travmaların açtığı derin yaralar, çok uzun süre kapanmayacaktır! Örneğin ekran bağımlılığı, sadece fiziksel değil psikolojik pek çok sorunu da beraberinde getirecektir! Pandemi süresince, birbiriyle çelişen ya da sürekli değişen çok kararlar alındı. Alınmaya da devam ediyor...
 
Özetle; ani kararlar yerine ortak akıl harekete geçirilmeli ve eğitim süreci tüm paydaşlar ile birlikte yönetilmelidir. Kurulacak bir Eğitim Bilim ve İstişare Kurulu, zikzaklı kararlar için de bir anlamda filtre görevi üstlenecek ve en doğru kararların alınması için tavsiyelerde bulunacaktır. Maarif Çalışanları Sendikası (MAARİF-SEN) olarak, oluşturulacak kurula katkı vermeye hazır olduğumuzu vurgulamak istiyorum.
   
Mustafa DAĞAŞAN
Maarif-Sen Genel Başkanı