Meslek kanunu ile ilgili önemli açıklamalar yapan Geylan, kariyer basamaklarının ilk olarak 2005 yılında yapılan yönetmelik değişikliği ile kamuoyunun gündeminde yer aldığını söyleyerek, 2006 yılında ise uzman öğretmenlik/ başöğretmenlik için sınav yapıldığını hatırlattı. O tarihten sonra bir daha sınav yapılmadığına dikkat çeken Geylan, 23 Ekim 2018 tarihinde dönemin Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk tarafından Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde kamuoyuna açıklanan Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun çıkarılacağının duyurulması ile birlikte öğretmenlerin kariyer planlamasının yeniden gündeme geldiğini söyledi.

Sendika olarak öğretmenlik mesleğinin saygınlığını artıracak ve koruyacak, öğretmenlik mesleğinin statüsünü yasal bir zemine kavuşturacak bir meslek kanununa 657 sayılı DMK’dan kaynaklanan haklarının baki kalması şartıyla ‘Evet’ dediklerini ifade eden Geylan, “Dört yıl süre içerisinde konuyla ilgili onlarca açıklama, görüşme ve raporlarla gündemi takip ettik. Ayrıca 31 Aralık 2021 tarihinde kanun teklifi TBMM’ye sunulmadan önce 81 ilde alanlara inerek, Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun hangi konuları içermesi gerektiği noktasında taleplerimizi dile getirdik. Peki, kanun meclise sunulduğunda kutudan ne çıktı? Hiçbir şey. Yani dağ doğura doğura fare doğurdu. Türk Eğitim-Sen olarak kanun teklifinin bu halini kabul etmediğimizi, eksik bulduğumuzu ifade ettik. Meclis komisyon ve genel kurul aşamasında da Genel Başkan Yardımcılarımız ile sürece müdahil olduk. Bugün gelinen noktada maalesef kanun kadük çıktı. Önümüzdeki süreçte sendikamızın en önemli ve öncelikli gündemlerinden bir tanesi bu kanunun adına yakışır şekilde içinin doldurulması olacaktır. Gayemiz ve çabamız bu yöndedir.” diye konuştu.

Kim daha fazla ‘yukarıya’ sirayet ediyorsa, o rektör olarak atanıyor ve maalesef bir kısım rektörlerimiz atandıktan sonra hangi lojistikle geldilerse, o lojistiğin rektörü oluyorlar.

Üniversitelerde rektör atamalarına değinen Genel Başkan Talip Geylan, mevcut sistemin sakıncalarına dikkat çekti. Daha önceleri üniversitelerde yardımcı doçent ve üzeri unvandaki öğretim üyelerinin oy kullandığını, sandıktan çıkan ilk 6 aday arasından YÖK’ün 3 kişiyi Cumhurbaşkanı’na gönderdiğini, Cumhurbaşkanı’nın da bir ismi atadığını belirten Geylan, bu sistemi demokratik bulmadıklarını, karşı çıktıklarını ancak yeniden getirilen sistemin eskisinden de arazlı olduğunu bildirdi. Geylan, şunları kaydetti: “Rektör seçimlerinin tüm üniversite çalışanlarının demokratik katılımıyla yapılmasını ve birinci çıkan ismin rektör olarak atanmasını istiyorduk. Yeni getirilen sistemde ise seçim dahi yok! Birtakım lobilerin lojistiğiyle yürütülen bir süreç var. Kim daha fazla ‘yukarıya’ sirayet ediyorsa, o rektör olarak atanıyor ve maalesef bir kısım rektörlerimiz atandıktan sonra hangi lojistikle geldilerse, o lojistiğin rektörü oluyorlar. Üstelik bu durum, tüm yönetim safhasına yansıyor. Yeni rektör ekibini de dışarıdan getiriyor. Bu, kurumun hafızası olan personele hakarettir. Hatırlarsanız Cumhurbaşkanı akademik yıl açılışında liyakat vurgusu yapmıştı. Şimdi bunun gereği olarak adım atılmalıdır. İlk adım ise akademik ve idare personelin katılacağı hür bir seçimle rektörlerin atanmasıdır” dedi.

Akademik kadro tahsisi ile ilgili de açıklamalar yapan Geylan, akademik yeterliliğini sağlamış herkese kontenjan ya da kota sınırı olmaksızın kadro tahsisi yapılması gerektiğini söyledi.

50/d statüsünde çalışanların kadro sorunu çözülmeli ve 33/a kadrosuna geçirilmelidir.

50/d statüsünde çalışan gençlerin gelecek kaygısından kurtarılması gerektiğini kaydeden Genel Başkan Geylan, “Gençler adeta doktorası bitmesin diye dua ediyor. Henüz akademik hayatının başında genç akademisyenler gelecek korkusu yaşarsa, bu gençlerden nasıl bilim üretmesini bekleyeceğiz? 50/d statüsünde çalışanlar, 33/a kadrosuna geçirilmelidir.” dedi.

13/b-4 yetkisinin üniversite çalışanları üzerinde keyfiyet, cezalandırma, telkin, tehdit, baskı aracı olmasını kabul etmiyoruz.

Geylan sözlerini şöyle sürdürdü: “13/b-4 yetkisi kurumlarımızın işlevselliği açısından idarenin sahip olması gereken bir ruhsat olabilir. Ancak 13/b-4 yetkisinin üniversite çalışanları üzerinde bir keyfiyet, cezalandırma, telkin, tehdit, baskı aracı olmasını kabul etmiyoruz” diye konuştu.

Merkezi Görevde Yükselme sınavının periyodik şekilde yapılmasını ve bütün üniversitelerin buna dâhil olmasını istiyoruz.

İdari personelin görevde yükselme probleminin çözülmesi gerektiğini bildiren Geylan,   “Bilindiği gibi pandemi öncesinde YÖK bir karar alarak, Merkezi Görevde Yükselme Sınavı yapmıştı. Bu uygulamaya 66 üniversite dâhil olmuştu. Bu uygulamaya sendika olarak destek verdik ve YÖK’e yazılı başvuruda bulunarak, bunun periyodik şekilde yapılmasını ve bütün üniversitelerin buna dâhil olmasını talep ettik.” dedi.

Üniversite idari personelinin nakil probleminin çözülmesi gerektiğinin altını çizen Genel Başkan, “Bu arkadaşlarımızın eş durumundan tayin hakları dahi yok. Konuyla ilgili YÖK’e yazılı başvuruda bulunduk. Bu noktada ivedilikle üniversite birliğini sağlayan nakil yönetmeliğinin çıkarılmasını talep ediyoruz. Unutulmamalıdır ki; eş durumundan tayin hakkının verilmemesi demek; Anayasa’nın 41’inci maddesinin ihlali anlamına gelir.” değerlendirmesinde bulundu.