Bir yerde küçük insanların büyük gölgeleri varsa, orada güneş batıyor demektir.Konfiçyüs'ün bu meşhur sözü, usulsüzlük ve tam kanunsuzluk gerekçesiyle yenilenen İstanbul seçimleri bana bunu hatırlattı.

 

16 Temmuz'da gerçekleştirilen, AK Parti İBB Başkan Adayı Binali Yıldırım ile CHP Adayı Ekrem İmamoğlu açık oturumu, net olarak şunu ortaya çıkarmıştır:

Bir tarafta ortaya koyduğu projeler ve vaatlerle bir tecrübe ve donanım ile Binali Yıldırım,

Diğer tarafta ise, bir kesimin makyajı ve gazı ile ortaya çıkarılmış proje bir aday…

 

CHP Adayı- tarihe hileli olarak adını geçirecek- bu açık oturumda, jest ve mimikleri arasında vaat(?)lerini  yedirirken, satıraralarında kime hizmet edeceğini saklamayı başaran bir karakter olarak çıktı karşımıza.

Hile ve arka kapıda planlanan,dizilimi bile değişmeyen sorulara verilen cevaplar eşliğinde ortaya çıkan bas-itlik ve kravatının  renginin saklayamadığı bir zihinsel kod.

 

Bu saatten sonra açık oturumu tekrar değerlendirecek değilim.Derdim, seçime ramak kala, tarihe kayıt düşmek ve vicdan muhasebesi yapıp, tüm kırgınlıklarımızı ve kızgınlıklarımızı- niçin-  bir kenara koyarak hareket etmemiz gerektiğine ilişkin son bir uyarıdır.

 

Yapılan eylemin ve takınılan tavrın, 'kimin işine yaradığını' hesap ederek karar vermek, dışarıda olup bitenlere bakarak içeride kimin veya kimlerin yanında saf tutmamız gerektiğini öngörebilmek önemlidir. Yunan basınında yer alan 31 Mart seçimlerine ilişkin zafer naralarını,  belki etnik köken üzerinden tartıştık; lakin istikameti belirleme açısından ne Yunan gazetelerindeki haberleri, ne de Avrupa ve ABD'li siyasetçilerin ve medya kanallarının Ekrem İmamoğlu lehine yazdıklarını konuşmadık. S 400 füzelerini, Akdeniz'de yapılmak istenen oldu-bittii'lerin arkasındaki isimlerin,İstanbul seçimlerini niçin  bu kadar dillerine pelesenk ettiklerini yeterince analiz etmedik.

 

İçimizdeki müzmin muhalif arkadaşlar, Sayın Cumhurbaşkanının, İstanbul seçimlerine  bu kadar müdahil olmasını eleştirirken, ABD'li ve Avrupalı sermaye baronlarının ülkemizde Türkçe yayın yapan medya organlarının güç birliği yaparak bir araya gelmesini ve Ekrem İmamoğlu lehine çalışmalarını gündemine  bile almadılar.

 

Bizim geleneğimizde 'kol kırılır yen içinde kalır!' Elbetteki yapılan hataları, yanlış uygulamaları ve kimi politik figürlerin tevazudan uzaklaşan aymazlıklarını eleştirecek ve hesabını soracağız.

Ancak bugün ne eleştirme günü ne de hesap sorma günü!.

Bugün evimize, şehrimize ve  ülkemize sahip çıkma günü.

Bugün bütün derdimiz ve mücadelemiz,kendi aralarındaki bütün farklılıklara/ kavgalara rağmen bir araya gelmiş ve  CHP lehine konsolide olmuş; 'adı millet, sonu zillet ve kastı güç odaklarına ülkeyi peşkeş çekmek'  olan bu zihniyete geçit vermemek olmalıdır.

 

Aksi durumda, Gezi vandalizminin rövanş alma hevesine, 15 Temmuz darbe ve işgal suçlusu FETÖ'nün ağzının sulanmasına, İBB önünde verdiğimiz şehitlerin bastığı yerlerde, bu güruhun sarhoş naralarına kapı aralayacak bir sonuçtan hepimiz sorumlu oluruz.

 

 Kırgınlıkları ve ders verme arzumuzu bir kenara bırakarak,İstanbul feraseti ve mü'min basireti ile 23 Haziran seçimlerine bakmalı ve aklı selim üzere karar vermeliyiz.

 

Seçimleri kazanmanın sadece oy vermekle mümkün olmadığına ilişkin acı tecrübeden çıkardığımız dersle, sandıklara  her zamankinden daha fazla sahip çıkmalıyız.

 

İnanıyorsak güçlüyüz;

üzerimizdeki yalancı karabulutlardan korkacak değiliz.

Sahte gülücüklü balon aday üzerinden, İstanbul semalarında Yunan Teyyareleri'ne izin vermeye  müsade edecek değiliz.

Boşuna heveslenmeyin beyler!..

İstanbul,

'Zulüm 1453'te başladı' diyenlere geçit vermeyecek, '94 ruhuyla yeni nesil belediyecilik'  için kararını yerli ve milli olandan yana;

 Binali Yıldırım lehine verecek  ve

#DahaGüzelOlacak!..

              İdris Şekerci

Eğitim Bir Sen İstanbul 6 Nolu Şube Başkanı