MEMURSEN ve Eğitim-Bir-Sen İstanbul İl Başkanı Talat Yavuz, sosyal medya hesabından her pazartesi yayımladığı ‘’Pazartesi’den Pazartesi’ye” başlıklı yazılarında bu hafta “Adalet Size Kaldıysa” başlıklı bir yazı kaleme aldı. Talat Yavuz yazısında; “…borsa endeksinin, tartışılan erken seçimin gündeme taşıdığı adalet reformu ile adalet aramak adalet istemek değildir; yapılan rakibi sıkıştırmak, seçmeni kandırmak, ABD başkanına selam göndermekten ibarettir.” ifadelerine yer verdi. Hükûmete siyasi yakınlığı ile bilinen MEMURSEN ve Eğitim-Bir-Sen’in İstanbul İl Başkanı Talat Yavuz’un bu açıklaması karşısında MEMURSEN ve Eğitim-Bir-Sen Genel Merkezi’nin nasıl bir tutum takınacağı merak konusu oldu. 18 yıllık Ak Parti iktidarı döneminde üye sayısını 18 binlerden 420 binlere çıkaran Eğitim-Bir-Sen ve 1 milyon üye sayısına ulaşan MEMURSEN’in İstanbul İl Başkanı’nın bu açıklaması şaşkınlıkla karşılandığı kadar, çok da tartışılacağa benziyor…

Burada Talat Bey’in açıklığa kavuşturması gereken birkaç husus var.

Birincisi, ‘Adalet Reformunu’ kim gündeme getirdi? Seçmeni kandırmayı ve ABD Başkanına selam göndermeyi amaçlayan kim?

İkincisi, adaletten kastettiğiniz; Haluk Bilginer’in canlandırdığı ve kendisine 2020 Uluslararası Emmy Ödülleri'nde 'En İyi Erkek Oyuncu Ödülü'nü kazandıran “Şahsiyet” dizisinin seri katili ‘Ağah Beyoğlu’ karakterinin dizinin finalinde bahsettiği hukuk ve adalet anlayışı ayrımı mı?

Yani hukuki kılıf giydirilen iş ve işlemler mi adalet? Hukuka uygun olanlar, adalete de uygun oluyor mu? Sendikacı olarak uzmanlık alanınız…

Okul müdürü atamaları, şube müdür atamaları –ki mahkeme kararıyla hukuka da uygun olmadığı görüldü- adalet kavramının neresinde yer alıyor Talat Bey?

İşte Talat Yavuz’un o yazısı:

***Pazartesi’den Pazartesi’ye***

•••ADALET SİZE KALDIYSA•••

Ekonomi ve hukukta reform yoğun bir şekilde tartışılıyor. Televizyon ekranlarında birileri, birileri için adalet talep ediyor, birileri bu talepleri yersiz buluyor. Her kesimin kendine göre adalet ölçüsü ve bu ölçülere göre adalet bekleyen mağdurları var, bir kavgadır gidiyor.

Bir tanıma göre adalet, her şeyin yerli yerinde olması demektir. Peki, ülkemizde olması gerektiği yerde kalan var mı ki adalete ulaşacağız? Bloklar karışmış, kolonlar kırılmış, omurgalar kaymış. Sanki deprem olmuş da altında kalmışlar.

Kavramlar anlamını yitirmiş, toplum vicdanındaki derin acılara saygı kalmamış, adaleti kim, hangi temeller üzerine bina edebilecek?

Siyasetin kimyası bozuldu. İktidara giden formüller; idealleri, ideolojileri, hayatlara mal olmuş kavgaları değersiz kıldı. Herkes sudan gerekçelerle bir yerlere savruldu. Geçmişiyle yüzleşmeye cesaretleri olmayanlar, bugün adalet istiyor, hukuk reformu istiyor.

Üst düzey bütün hâkim ve savcıların, darbeci generallerin karşısında esas duruşa geçtiği, brifing aldığı dönemlerdeki kıyımlara alkış tutanlar bugün adalet arıyor. Bugün adalet, bazılarına göre FETÖ’cülerin, bazılarına göre PKK’lıların, bazılarına göre de yer altı dünyasının kamuoyunda tanınmış temsilcilerini hapisten çıkarılacak düzenlemeden ibaret.

Ülkemizde adaletin, bireyin haklarını korumak için değil de devleti bireylere karşı korumak için konumlandırıldığı, milletin topyekûn potansiyel rejim karşıtı olarak görüldüğü yıllarda işlenen hukuk cinayetleri değil midir terörü, mafyayı doğuran sebep. Devamında FETÖ’nün alan açma mekanizması, bugün ise güvenlik politikalarının gölgesinde derken adalet, normal vatandaş için adliye önlerinde yıllarca çekilen çileden başka bir anlam ifade etmedi.

Vatandaş nezdinde adalet küçük ve basit işlemlerden oluşan, fakat hızlı çalışması gereken bir sistemdir. Tapudaki davası on yıllar sürmesin, açtığı davanın ilk duruşması kimlik tespiti ile geçiştirilip bir yıl sonraya gün verilmesin, bankalar hesap işletim ücretini ilk duruşmada geri ödesin, haksız kesilen ceza kolayca iptal edilsin, hakkını gasp eden, cana kıyan cezasını kısa sürede bulsun...

İdarenin yaptığı işlemin iptali için mahkemeye aynı anda sunulan dosyadan birinin iki ayda sonuçlandığı, kendi dosyasının iki yılda işleme bile alınmadığını gören bir çalışan için, hangi terör destekçisinin, hangi hukuk reformu ile kurtarılacağının ne anlamı vardır?

Ülkemizde ne zaman normal vatandaş için adalet talebi yükselirse o zaman umudumuz artacaktır. Mağduriyetlerin karşılıklı yarıştırıldığı, dış politika dengelerinin, siyasi hesapların, ekonomik dalgalanmaların, döviz kurunun, borsa endeksinin, tartışılan erken seçimin gündeme taşıdığı adalet reformu ile adalet aramak adalet istemek değildir; yapılan rakibi sıkıştırmak, seçmeni kandırmak, ABD başkanına selam göndermekten ibarettir. Her kesim adaleti önce kendisi için değil başkaları için istediğinde sonuç alabiliriz.

Hukuk reformunu, Kudüs programına afiş temin ettiği için on yedi yıl hapis yatan gazeteci üzerinden tartışmaya yüreğiniz yetiyorsa başarırsınız, yoksa iki yıl sonra tekrar başa dönersiniz.

Talat YAVUZ

Memur Sen İstanbul İl Başkanı

[email protected]