Eğitim sisteminin sorunları konuşulurken sorun alanı olarak görülmeyen, tartışmasız bir ön kabulle eleştiriden azade kılınan fakat devletin eğitim üzerindeki tekelini ve ideolojik eğitimi muhkemleştiren, çoğulculuğu dışlayan yönleriyle sorunların temel kaynağı olan Tevhidi Tedrisat Kanunu, Prof. Dr. Mustafa Gündüz’ün ,”96. Yılında Tevhidi Tedrisat ve Merkezilik”  başlıklı sunumuyla masaya yatırıldı.


“Osmanlı Eğitim Mirası”, “Maariften Eğitime”, “Eğitimci Yönüyle Ahmet Cevdet Paşa”, “Kronolojik ve Tematik Türk Eğitim Tarihi” başta olmak üzere çok sayıda önemli çalışmayla kendisine dert edindiği Türkiye’nin maarif davasına değerli katkılar sunan, çalışkan ve üretken bir eğitimci olan Mustafa Gündüz, Tevhidi Tedrisat Kanunu’nu tüm yönleriyle ele aldığı etkili sunumuna böylesi önemli bir konuyu gündemine aldığı için Özgür Eğitim-Sen’e ve katılımcılara teşekkür ederek başladı. Eğitimin doğası gereği problem üreten dinamik bir alan olduğunu, dünyada da eğitim sorununu tamamıyla çözmüş bir ülke olmadığını ancak bizim ülkemizde sorunlar belli ilkeler dâhilinde çözülerek yeni sorun alanlarına geçilemediğini, son yüz yıldır sorunlar çözülmeksizin çığ gibi büyüyerek devam ettiğini, asıl sorunun da bu olduğunu belirten Gündüz’ün sunumundan öne çıkan vurgulardan bazılarını şu şekilde belirtebiliriz:

“Eğitimle ilgili ülkemizde konuşulmak istenmeyen, değinmekten kaçınılan iki sorun alanı söz konusu. Birbiriyle iç içe geçmiş olan bu iki konu; din eğitimi ve eğitimde laiklik. Bu iki konuya dair 1950’lerden bu yana ciddi anlamda akademik veya politik herhangi bir çalışma olmamıştır. Tevhidi Tedrisat bu iki konuyla ilişkilendirilse de garip şekilde Tevhidi Tedrisat’ın her iki konuyla da bir ilişkisi yoktur. Kanunun metninin ve içeriğinin din eğitimi ve laik eğitimle ilişkisi olmamakla birlikte uygulamada bütün etki ve önemini bu iki alan üstünde gösteriyor.”

“Eğitimde birlik modern ulus devletin vatandaş yetiştirme arzusuyla başlamıştır. Modernizmin eğitimdeki tezahürlerinden birisi standartlaşma, tektipleştirmedir. Okul, öğrenci, ders kitapları, müfredat bakımından… Modernleşmenin standardizasyon sürecinin bizim açımızdan başlangıcı 3 Mart 1924’te çıkarılan Tevhidi Tedrisat Kanunu’dur. Ancak bu kanunun temelini Osmanlı’nın son dönem eğitim sistemindeki reform arayışlarında aramak gerekir…”


“Kanun, Mecliste hiçbir şekilde tartışılmadan, itiraz edilmeden kabul edilmiştir.”

“İsmet İnönü, kanuna ve uygulamalarına yönelik tepkilere nasıl baktığı sorulduğunda: ‘İnkılaplar kâdir ve kahhârdır’ cevabını veriyor. Özellikle Allah’ın iki sıfatı kullanılıyor. Kanunun adı olan tevhid ise İslam’ın özünü teşkil eden bir kavramdır. Carter V. Findley diyor ki ‘Tevhidi Tedrisat Kanunu olarak adlandırılması reformcuların eski düzenin kavram ve simgelerini yeni düzenin kavram ve uygulamalarına uyarlama konusunda ne kadar saldırgan olduğunu göstermektedir. Müslümanlara göre tevhid her şeyden önce Allah’ın birliğinin ve mü’minin buna şehadet etmesini ifade eder. Tevhid kavramının din karşıtı bir reformu ifade etmek için kullanılması cesurca bir materyalist saldırıdır.’ Bu kanunun bu kadar çok önemsenmesinin nedeni belki de bu kadar cesur olmasıdır.”

“Tüm okulları tek bir merkeze bağlama amacında olan Kanunun birinci maddesi ‘Türkiye dâhilindeki bütün müessesatı ilmiye ve tedrisiye Maarif Vekaletine merbuttur.’ iken ilginç şekilde 1948’de Maarif Vekaleti’ne bağlı olmayan 12 okul türü var. Askeri liseler, emniyet işleri ile ilgili okular, sağlık, tarım, meteoroloji, ulaştırma, tapu kadastro vb okullar Maarif Vekaleti’nden bağımsız. Aynı esneklik din eğitimine dair okullarda uygulanmamış.”

“Medreselerin kapatılmasının aslında metinle hiçbir alakası yokken Maarif Vekaleti tamamen metinden aldığı güçle, kanun metninin ardına sığınarak medreseleri kapatmıştır. Yani şöyle söylenebilir. Eğer Maarif Vekaleti ülkenin geleceğini İslami okullarda görseydi pek tabii Maarif Vekaleti’ndeki okulları İslami okulların uhdesine alarak devam ettirebilirdi. Tevhidi Tedrisat iktidara böylesi esnek bir imkân tanıyor. Kanundan güç alarak yapılan önemli bir uygulama da gerek sivil din eğitiminin gerekse örgün din eğitiminin kademeli olarak azaltılmasıdır.”

“Tevhidi Tedrisat, laik eğitiminin başlangıcı olarak görülüyor. Peki laik eğitim ne? Bir eğitim ortamının laik olması için ne lazımdır?…”

Sunumun ardından katılımcıların katkı bağlamındaki yorumları ve konuyu derinleştiren soruları ile devam eden sohbet, Özgür Eğitim-Sen Genel Başkanı Abdulbaki Değer’in kapanış ve teşekkür konuşması ile son buldu.