Biz kitaba inandık, inanmaya da devam edeceğiz

Abone Ol

“BİZ KİTABA İNANDIK, İNANMAYA DA DEVAM EDECEĞİZ”

Değerli dostlar, Eğitimci Yazar Hayati Koca ile yazmış olduğu kitaplar üzerine keyifli bir söyleşi yaptık. Aynı zamanda eğitim yöneticisi olan Koca şu anda Adana İl Milli Eğitim Müdür Yardımcılığı görevini de sürdürmektedir. Yoğun çalışma temposuna rağmen edebiyata ve şiire olan ilgisi ve eser vermesi dikkatimizi çekti. “Mustafa Miyasoğlu’nun Romanları ve Romancılığı” isimli kitabı ile edebiyatımızda köşe başı bir yere sahip bir şahsiyetin eserleri incelenip dikkatlere sunuluyor. Bir diğer eseri ise hayli ilginç aslında, “Futbolun Karakter Heykeli Trabzonspor.” Şu anda yayınlanma üzere olan “Masiva” ise okuduğum bölümlere bakılırsa çok konuşulacak gibi…

Bir kültür edebiyat sitesi olan www.defterk.biz için yaptığımız bu keyifli söyleşiyi siz değerli www.ajanskamu.net okurlarına da sunmak istiyorum:


“HAYATA KARŞI ROL YAPMAYIN”

İ. IRMAK: Sizi biraz tanıyabilir miyiz? Hayati Koca hayata nereden bakıyor?

H.KOCA:1976’da Yozgat’ta doğdum. İlk, orta ve lise öğrenimimi Yozgat’ta tamamladım.1998‟de Çukurova Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü bitirdim. 2002‟de aynı üniversitenin Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde yüksek lisansımı tamamlayarak “bilim uzmanı” unvanı aldım. Edebiyat ve sanat çalışmalarına lise yıllarında başladım; o günden bu yana şiir, deneme, makale, inceleme türünde ve sporla ilgili yazılar yazdım. Bu yazılar; Karanfil, Umuda Çağrı, İlayda, Berceste, Sarmaşık Kültür, Yedi İklim, Türk Edebiyatı, Ay Vakti, Hece-Öykü ve Trabzonspor dergisi gibi yayın organlarında yayımlandı. Eğitim alanında çalışmalarımı sürdürdüm, uzun süre Milli Eğitim Bakanlığına bağlı kurum ve kuruluşlarda yönetici ve Türkçe - Türk dili ve edebiyatı öğretmeni olarak görev yaptım, hâlen aynı Bakanlıkta yönetici olarak çalışmaktayım. Araştırma, inceleme, edebiyat ve sanat çalışmalarıma devam ediyorum.

Hakikat şu ki: Hayata içimden bakıyorum ya da içime bakıyorum, o da hayata yansıyor. Öğrencilerime hayata karşı rol yapmayın, derdim. Unutulmasın ki en iyi rol yapanlar sahne sanatçılarıdır, onlar da sadece sahnede rol yaparlar. Bizim için hayatın her yeri, her anı kıymetli. İçiyle barışık insanlar role ihtiyaç duymazlar. Bu durum sizi de hayatı da rahatlatır. Şairin de dediği gibi “kazmayı hep aynı yere vurursunuz”. Böylece de derinleşirsiniz.

İ. IRMAK: Sizi ifade eden en önemli kelime, hayatınızın kelimesi desek?

H.KOCA: İz bırakmak ve farklı bir bakış açısı sunmak.

“BİRAZ MADDE, DAHA ÇOK MANA: MASİVA…”

İ. IRMAK: Yayımlanan iki kitabınız var, onları konuşacağız ama merak ediyoruz, yeni çalışma var mı? Şiire merakınızı da biliyorum. Bir ara sosyal medyada bir parçasını yayınlamıştınız, “Mâsivâ” isimli şiir çok özgün mazmunlar içermesiyle çok hoştu bence.  Bu bir şiir kitabının habercisi olabilir mi?

H.KOCA: Evet! Bahsettiğiniz gibi yeni bir çalışmamız var. Sosyal medyada bazı bölümlerini gördüğünüz “Masiva” bir şiir kitabı olarak pek yakında yayınlanacak. Hatta sizin vesilenizle okuyucular duymuş olsun, “Mâsivâ”, matbaaya gitti. Farklı bir şiir, Mâsivâ. Uzun bir şiir, üç bölümden oluşacak. Mâsivânın görünmesi, Mâsivâ’nın öğretmesi ve Mâsivâ’nın kaybolması. Geniş bir ifadeyle yeni tarz bir mesnevi denemesi, modern bir aşk hikâyesi. Modernlikle kastım şekil ve kurgu sebebiyledir; yoksa aşk her zamanda, her dilde ve her gönülde aşktır. Biraz madde, daha çok mana; biraz dünya, daha çok öteler; madde- ruh ilişkisi; biraz kiracı için; ama daha çok gerçek sahiple ilgili. Mâsivâ, üzerinde düşünülmesi gereken bir kavram, öğrenilmesi ve düşünülmesi gerekiyor. Cezbedici; ama yasak. Engel; ama bilinmesi ve aşılması gerekiyor. Devamı “Mâsivâ”da.

“MİYASOĞLU, MİLLETE İÇERİDEN VE İÇTEN BAKAR”

İ. IRMAK: Yine kitaplara dönecek olursak, “Mustafa Miyasoğlu’nun Romanları ve Romancılığı” bir inceleme kitabı. Neden Mustafa Miyasoğlu? Mustafa Miyasoğlu Roman serüvenimizin neresinde? Miyasoğlu, edebiyatın farklı türlerinde (roman, şiir, hikâye, tiyatro) eser vermiştir; Siz romanlarını incelediniz. Okuyan kesim yeterince tanıyor mu sizce Miyasoğlu’nu? Neden Miyasoğlu’nun romanlarını okuyalım sizce?

H.KOCA: Genellikle akademisyenler biraz da araştırmacılar çalıştıkları dönem, eser veya şahıslarla kopmaz bir bağ, ünsiyet kurarlar. Mustafa Miyasoğlu’nu üniversitenin son yıllarında çıkardığımız bir dergi vesilesiyle tanıdım. Kitaplarını okumuştum. Derginin kapak konusuyla ilgili kendisiyle telefonda iletişim kurarak yazı istemiştim. İlgisi ve içtenliği beni ziyadesiyle etkilemişti. Daha sonra yüksek lisans tez danışmanım ( bu arada kulaklarını çınlatıp, selam ve saygılarımızı iletelim, Prof. Dr. Mustafa Apaydın) ne üzerine çalışacağımı sorduğunda Mustafa Miyasoğlu’nun romanları ve romancılığı da ihtimallerden biriydi, karar verip başladık.

Daha önce farklı yazılarımda ve Miyasoğlu ile ilgili kitabımda belirttiğim gibi Miyasoğlu; içinde yaşadığı toplumun temel sorunlarını, aksayan yönlerini, bireylerin aileye ve topluma olan tutumlarını ele alıp sorunların kültür ve inanç ekseninde çözüleceğini işaret eder. Miyasoğlu, sanatta yapmak istediklerini hep insan merkezli düşünmüştür. Edebiyatın farklı türlerinde birçok eser veren yazar, hep insani olguların peşinden gitmiştir. Bireyi, aileyi, toplumu, milleti, maddi ve manevi değerleri eserlerine farklı şekillerde konu etmiştir. Yaşadığı ve bildiği çevre başta olmak üzere bireyde ve toplumda gördüğü sorunları kurgulamalar geliştirerek eser bütünlüğünde sunmuştur. Miyasoğlu çalışmamızın odağını oluşturan romanlarında yaşadığımız dönemin şuurunu derinliğine hisseden nesilleri ve onların önceki nesille çatışmalarını ele almıştır. Miyasoğlu romanlarında aşk, kimlik bunalımı, şehir kültürüne yansıyan sosyal değişim ve geleneksel yapıları parçalanan ailelerin toparlanma çabalarıyla büyük bir tarihin sözcüsü olmanın doğurduğu sorumluluk duygularını anlatmıştır. Anadolu insanının ruh yapısını, yaşadıkları değişimleri, ailelerini ve çevresini romanlarının eksenine oturtmuştur. Kırk yıldan fazla sanat çalışmalarının içinde bulunan Miyasoğlu, romanı bir zaman sanatı olarak tarif eder. Romanda başta edebilik olmak üzere yenilik ve kendine özgülük şartını arar. Romanı her sanat eseri gibi bir keşif olarak değerlendirir. Mustafa Miyasoğlu’nun romancılığı Anadolu insanının portresi ekseninde yoğunlaşmıştır. Romanlarında bireyi ve toplumu inanç, tarih, kültür ve yaşam ekseninde değerlendirmiştir; insanımızın tarihini, yaşadığı coğrafyayı, içinde bulunduğu kültürel atmosferi, dini ve milli unsurları ön plana çıkarır.

Miyasoğlu, millete içeriden ve içten bakar. Bir derdi vardır, onu paylaşır. Sanat yapmak kolaydır; ama derdi sanatla anlatmak biraz zordur. Miyasoğlu, zor olanı seçmiş ve başarmıştır. Tüm bu sebepler Mustafa Miyasoğlu’nun tanınması ve okunması için yeterli sebeplerdir bence. 

İ. IRMAK: Gelelim “Futbolun Karakter Heykeli Trabzonspor” kitabına. Siz Trabzonsporlu musunuz?

H.KOCA: Evet! Trabzonsporluyum. Başlangıçta niye olduğumu bilmediğim; ama daha sonra iyi ki olmuşum dediğim şekilde bir Trabzonsporluyum. Futbolun karakter heykeli, dedim; çünkü Trabzonspor futbol sahasına sığmayacak kadar büyük bir anlamdır. Mesele uzun; ama sadece şu kısa aktarımı yapayım. Trabzon’da Akyazı’ya yeni bir stadyum inşa edildi ve bu stadyuma Şenol Güneş’in ismi verildi. Şenol Güneş şuan Beşiktaş’ın teknik direktörü. Bana bir başka kulüp gösterebilir misiniz, eski bir sporcusu rakip bir kulüpte görevliyken onu onure edecek bir iş yapmış olsun. Trabzonspor bunu yapmadan önce bir takımımıza on yıldan fazla emek vermiş bir futbolcu rakip bir takıma transfer oldu diye, doksan dakika boyunca aleyte tezavrat yaptılar. Trabzonspor’un karakter heykeli olarak bilinmesi için çok gerekçe var, ben de onları anlatmaya çalıştım.

“TRABZONSPOR SADECE TRABZON’DAN İBARET DEĞİLDİR”

İ. IRMAK: “Futbolun Karakter Heykeli Trabzonspor” bana göre dikkat çekici bir kitap. Bu konuda okuyucularımıza ne demek istersiniz?

H.KOCA: Trabzonsporlu olmanın ve kalmanın zor olduğunu bilerek koyulduk yola. Trabzonspor’un bir şehir takımı değil bir dünya takımı olduğu düşüncesini anlatmak ve yaymak istedik. “Bize Her Yer Trabzon” sloganının bu kadar benimsenmesi de bu yüzdendir. Birçok Trabzonspor gönüllüsünün ifade ettiği gibi Trabzonspor sadece Trabzon’dan ibaret değildir; Trabzonspor; tarihi, anlamı, mesajıyla büyük bir etki alanı oluşturmuştur.

Bu kitaptaki yazıların çoğu Trabzonspor dergisinde yayımlanan yazılardır. Bir kısmı da yeni kaleme alınmıştır. Elbette ki birçok tarih, sayı, isim değişmiştir; ama kader devam etmektedir.  Mesela resmi olarak şampiyon olamadığımız yıl sayısı artmıştır; ama şampiyonluğa olan inancımız ve şampiyonluk fikrimiz değişmemiştir.

Trabzonspor bir anlam yoğunlaşmasıdır. Bu anlam yoğunlaşmasının yayılmasına bir parça da olsa katkı sağlayabilirsek ne mutlu bize. Hayatın renklerle ve renkleri görüp anlayanlarla güzelleştiğine olan inancımız kadar sporun, futbolun da renklerin rekabetiyle güzelleştiğine inanıyoruz. Hak, hukuk ve adalet anlayışından ayrılmadan; kimsenin hakkını yemeyen kimseye de hakkını yedirmeyen bir mücadele ahlakını destekliyoruz. Futbolumuz da mücadelemiz de karakterimiz de bununla ilgilidir. İnsanın sevdiğiyle beraber olması gibi. Biz Trabzonspor’u seviyoruz, önemsiyoruz; şampiyon olsun diye değil, var olduğu için seviyoruz. İsmet Özel’in dediği gibi: “ Trabzonspor’la birlikte desteklenen şey ihmale uğramışların başarıya olan özlemleri değil, kendilerinde cevher bulunduğuna inananların iniyasitifi elden bırakmama kararlılığıdır”.

“YAZMAK BİR KEYİF, OKUMAK İSE İKİ”

İ. IRMAK: Kitaplarınızla ilgili dönüt alıyor musunuz? Ne diyor size okuyucu?

H.KOCA: Evet! Bir kitabın tahtını yazarı kurar; ama bahtını okuyucu belirler. Bunun temel göstergeleri vardır. Tanıtım, satış, eleştiri ve değerlendirme. Her ne kadar ben bu kitapları bu unsurlar için yazmasam da şimdilik bu göstergeler iyi.

İ. IRMAK: Biraz da okumak eylemine dikkat çekelim isterseniz. Okumak, başka insanlara, başka hayatlara, başka mekânlara ve düşüncelere bir yolculuk denemesi diyebiliriz. Yazar Hayati Koca’nın okuma-yazma çabası nasıl başladı?

H.KOCA: Olumlu anlamda klasik olsun diye söylüyorum. Kalbi ve beyni olan ve bunları orantılı olarak kullanan bir insanın başka çaresi de yok. Okuyacak, yazacak, çizecek, söyleyecek… Başka türlü yaşamak mümkün değil. Lise yıllarımda başlayan bu tutku üniversite yılarımla devam etti. Öğretmen olduktan sonra da öğretmenliğin bir gereği olarak bu eylemler sürdü.

Hayat ve edebiyat, insanın insanla ve insanın yüreğiyle hesaplaşmasıdır. Hayata yansıyan edebiyat, edebiyatı var eden hayat kadar önemlidir. Hayat da edebiyat da doğurgandır. “Hayat”ta olanlar edebiyatı hep önemsemiş, edebiyat da hayattakilerin eseri olmuştur. Tepeden tırnağa duygu ve düşünce olan insan; aşkını, ayrılığını, ölümünü, gurbetini, varlığını, yokluğunu, ilmini, hatıralarını edebiyata yansıtmıştır. İlk insandan başlayan hayat, duygu ve düşünceyle edebiyat olmuştur. Ben de bunun bir parçası olmaya çalışıyorum. 

İ.IRMAK: Kitaplar okuma ve kitaplar yazma çabanızda yaşadıklarınızı, unutamadığınız hatıralarınızı anlatır mısınız? Bazen “yaşamak” ve “yazmak” arasında kalır insan. Yaşamak ve yazmak eylemleri sizin için ne anlama geliyor?

H.KOCA: Ağlamazsam anlatayım. Lise onuncu sınıf öğrencisiyken bir okul dergisi çıkarılacaktı. O dergiye bir şiir verdim, şiirim değinin ilk sayfasında yayımlandı, çok sevinmiştim. Tatlı bela böyle başladı. Üniversite yıllarında bölüm kütüphanemize sevdiğim, takip ettiğim dergiler gelirdi. Onlara dokunmaktan, onları okumaktan büyük keyif alırdım. Çok sonra o dergilerin hepsinde yazılarım yayımlandı. Yazmak bir keyif, okumak ise iki. Bir de yüksek lisans tez konum olan Mustafa Miyasoğlu’nun “yazar, yazar” sözü unutamadıklarımdandır.

“BİZ KİTABA İNANDIK, İNANMAYA DA DEVAM EDECEĞİZ”

İ.IRMAK: “Kitaplarda buluşmak güzel” lakin günümüzde -maalesef- okuma oranları istenilen seviyede değil. Kitap okumayı sevdirmek, okuma bilinci kazandırmak için ne tür çalışmalar, etkinlikler yapılmalıdır?

H.KOCA: Okumak bir ihtiyaçtır. Buna ihtiyacı olanı engellemek mümkün değildir. Ancak her insanın fıtratı farklıdır. Herhangi bir baskı oluşturmadan bu fıtrata uygun bir yöntem belirlenmelidir. Eskiler “kitap oku, her kitapta bir yüz oku” demişler. Başka dünyaları keşfetmenin en iyi yolu okumaktır. Bir insan ancak okuyarak olur, olgunlaşır. Çiğ kalmak istemeyenlere kitaplar tavsiye edilmeli, hepsi bu.

İ.IRMAK: Son olarak söylemek istediğiniz bir husus var mı?

H.KOCA: Öncelikle kitaplara, okuma ve yazma eylemlerine gündem ayırdığınız için teşekkür ederim. Dünyanın ve ahiretin kitapla güzelleşeceğine olan inancımı ve fikrimi yineliyorum. Biz kitaba inandık, inanmaya da devam edeceğiz.

İ. IRMAK: Biz de teşekkür eder; edebiyat-kültür dünyamıza daha nice eserler kazandırmanızı dileriz.