OPUS DEİ FETÖ ve ZONA

Abone Ol

 

     Bu üçleme çok önemli bir birlikteliği tüm ayrılıklarına rağmen içermektedir. Özellikle ortak noktalarının sinsilik ya da diğer adıyla gizlilik olduğunu söylemekle yetinelim şimdilik. Aslında tabii ortamında ve normal şartlarda bir değeri ya da önemi olmadığı düşünülebilen ama çok ta hafife alınmaması gereken üç virüsten bahsediyoruz. Burada uzun uzun Opus Dei’den bahsedecek değiliz. Meraklıları internet ortamında herhangi bir arama motorundan detaylı bilgi alabilir. Kısaca bir özelliğinden bahsedelim bize yeter.

     Basit bir papaz olan kurucusunun gizli bir örgütlenme ile teşekkül ettirdiği bu yapı Ekonomi, Eğitim ve toplumun kılcal damarlarına sirayet edebilecek her kanalı kullanma yeteneğine ve hızla büyüme kapasitesine sahiptir. Tarikata mensup kişiler bulundukları ülkelerin yönetimini kontrol etmek için her yolu denerler, başarılı oldukları da bilinmektedir. Bu sayede Vatikan resmi bir tarikat olarak tanıma zorunda kalmıştır. Ve bir çok kirli işin de sorumlusu oldukları düşünülmektedir. Sanıyorum bu kadar yeterlidir.

     Şimdi Fetö yapılanması ile zona hastalığının ortak özelliğinden de bir miktar söz edelim. Yıllarca bedende gizlenmiş bir virüs hiç beklenmedik bir anda ortaya çıkar ve ölüm riski olan bir hastalığa dönüşür. Çocukluk döneminde geçirilmiş bir hastalığın daha sonra böyle bir tehdit olacağı kimsenin aklına gelmez doğal olarak. Ama risk her zaman vardır ve bünyenin zafiyetini dikkatle takip etmektedir.

      Bu alçak ve hain yapı sadece devlete sızmamış muhatap olduklarının ruhlarına da sirayet etmişti. Mensuplarına tesir ettiği kadar olmasa da toplumun tamamının değerlerini tarumar etmiştir. İnfak, ihlas ve samimiyet, fedakarlık, teslimiyet ve ahiret yurduna dair ne kadar manevi kavram varsa içini boşaltmış, değersizleştirmiştir. Mensuplarının ve toplumun inanç kodlarını hedef alan bu yapı üyelerinin ise inanç genlerini bozmuştur.

      Yıllar önce yaşadığım bir yerde samimiyetlerinden emin olduğum bir vakıf tarafından kurulmakta olan bir öğrenci yurdu için bir tanıdıktan destek istemiştim. İstediğimiz eşyanın bir kısmının da üreticisi olan o tanıdık için hiç te zor olmayan bir şeydi. Durumu iyiydi. Cevaben benim verdiğim yerler var dedi. Ben de olsun buraya da ver deyince. Ama ben yüz liralık yardım ediyorum beş yüz liralık ta satış yapıyorum onlara demişti.

     Daha dünyada iken yaptığı hayrın karşılığını peşin alma ve bu menfaat ilişkisi olmazsa hayrın da devamlılığının olamayacağı gibi bir algıyı gözleme imkanı bulunabilir. Topumun dini hassasiyeti olan insanlarını kendi hırsları ve yapının emelleri uğruna her şeyin yapılabilirliğinin önünü açmıştır. Bu gün yaşadığımız bir çok sorunun arkasında bu dejenerasyon yatmaktadır.

     Yapılan hayrın bile karşılığını bir an evvel alma hırsı ve hedefe ulaşmak için takiyye ile Müslümanları bile aldatmanın cevazına hatta ve hatta gerekirse dini emirlerin terkine bile işin vardırılmış olması tıpkı Opus Dei tarikatının güzergahını ortaya koymaktadır. Yeni çıkan bilgiler çerçevesinde kelime-i Tevhid’in tahrifi vb. durumlar ise bire birlik arz ediyor.

     Şimdi gelelim bunlarla yapılan mücadeleye. Merak etmiyorum, endişe de. Devletime güveniyorum ve dua ediyorum muzaffer olması için. Ancak şu anda inlerine çekilmiş, pusuya yatmış bir sürü mAHLUK kendilerine vaat edilen anları iple çekerek bekliyor. Belki de devletin kurumlarında, siyasette, belediyelerde, özel statülü bir çok mevki ya da noktada pişmiş kelle gibi sırıtarak bu hengameyi seyrediyorlar.

     Onların bozuk inanç genleri her an moral ve motivasyonlarını sağlamaya yetecektir. İman ve inanç DNA’ları bozulan bu zevatı en önemli özelliği her ne pahasına olursa olsun bir diğerine sahip çıkmak ve korumaktır. Kendileri dışında ki tüm İslami oluşumlara mensubiyeti olanları tam bir sapkın inançlı olarak reddederler. Çevrelerinde işe yarar kimseyi barındırmama konusunda çok başarılıdırlar. En önemli silahları olan yalan ve iftira ile itibarsızlaştırmayı Nobel adayı olabilir denecek kadar başarılı yaparlar. Hem de bunu çevrede ki diğer saf niyetli insanları da kullanarak yaparlar. Oynadıkları oyun HD kalitede izleyiciye sunulur ve Oscar’lık bir performans ile servis edilir. En ağır hakaretleri etmekten asla imtina etmezler. Çünkü onlara göre bu gibi işler vak’a-i adiyedendir.

      İtibar suikastları ile bitiremezlerse çevrede ki insanlara baskı yaparak irtibatsızlaştırırlar. Eğer bunu istedikleri gibi yapamazlar ise ya da hedefledikleri üzere netice elde edemezlerse daha aşağılık yöntemlerden çekinmeyeceklerini ve neler yapabileceklerini hem büyükelçi Karlov suikastında hem de diğer terör örgütleri ile işbirliği yapmaktan geri durmadıklarında olduğu gibi göstermiş oldular.

      Netice itibariyle asla vazgeçmeyecekler. Gerekirse vasıf değiştirip sonuna kadar devam edecekler. Hatta onlar olduğunu bile kimse düşünemeyecek. Onların elinde olmayan bir yönü de var artık. Hem Opus Dei hem Moon tarikatı hem de Fetö nün arkasında CİA ve FBI varolduğuna göre işimiz çok zor.

     Tümüyle bitmeleri ise neredeyse imkansız. Çünkü hiç bilinmeyenleri var. Hiçbir kayıt altında ulaşılamayacaklar var. Milyonda bir de olsa vazgeçenler var. Ama vazgeçtim diyenlerin takiyye yapmadığını nerden bileceğiz. Hz: Peygamber Hel Şekakte Kalbeh diyor ama bunların kalbini yarsanız o bile sizi yanıltır. Çünkü bunların hem fiziki dimağları hem manevi DNA ları, inanç genleri bozulmuştur. Bu bozuk yapıya Allah Belanızı Versin demekten başka çare kalmaz ama lanet ve bela okumak ta onların meziyetidir.

      Tek açıkları ise kibirleridir. Ama bu kibirleri sadece Müslüman şahıslara karşıdır. Kendilerine aşırı güvenleri dolayısıyla 15 Temmuz da çuvalladılar. Tabi bir de Allah’ın bu millete merhameti ve bu mücahid milletin fedakarlığı sayesinde. Yapılacak olan Referandum belki bu yönü ile ayrı bir hayatiyet içeriyor olabilir. Geleceğimizin ve onların geleceğinin çatıştığı bu ortamda her yol ve yöntemi kullanarak kafa karışıklığı oluşturmaya çalışacaklar.

      İnşallah olmaz ama yaşam biçimi üzerinden toplumsal karmaşa oluşturma, provokasyonlar, suikast ve sair terör eylemleri ve sosyal medya vb ortamlardan akla hayale gelmeyecek alçakça saldırılar, siber saldırılar konusunda çok daha dikkatli olunmalı. Referandum sonrası sanıyorum bir kez daha darbe almış olacaklar ama asla ve asla vazgeçmeyecekler. Allah yar ve yardımcımız olsun.

Selehattin DUMAN

Eğitim Bir Sen Bir Nolu Şube Bşk. Yard.

02:00 20.02.2017