SÖZ-LEŞ-ME-Lİ ?

Abone Ol

Bir zamanlar ‘eşit işe eşit ücret’ diye bir kavram çalışanların gündemini bayağı meşgul etmiş, toplu sözleşme ve toplu görüşme süreçlerinde bu kavramın içinin doldurulması gerektiği üzerinde fikir birliğine varılmıştı ancak maalesef uygulama bu şekilde olmamış netice itibariyle aynı işi yapanların birbirinden farklı ücretler almaları devam edegelmiştir.

İş barışı dediğimiz olgunun tam anlamı ile gerçekleşmesinin en önemli koşullarından biri olan aynı işi yapanların aynı mali, özlük ve sosyal haklara sahip olması oldukça önem arz eden bir konu olarak önümüzde durmaktadır.

657 sayılı devlet memurları kanununa  bağlı olarak 4/A ve 4/B maddeleri kapsamında görev yapan kamu görevlilerinden aynı işi yaptığı halde değişik isimler ile farklı statülerde çalışmaktadırlar.

Sözleşmeli olarak görev yapanlar bu sözleşmelilerden ‘idari hizmet sözleşmesi’ ile çalışanlar, vekiller ve daha birçok farklı isim ve unvan ile çalışan kamu görevlerinin olması aynı kurum içerisinde karmaşık bir yapının ve gereksiz yere kırtasiye ve bürokrasinin ortaya çıkmasının zeminini hazırlamaktadır.

Bu durumun neticesinde neler mi olmaktadır.

Aynı kurumda aynı işi yapan bu kamu  görevlilerinin tabi oldukları yasal mevzuatın farklı olmasına maaş, Emeklilik hakları, İş güvenceleri, atama, terfi sosyal ve özlük haklarının birbirinden ayrı olmasına sebep olmaktadır

Eğitim öğretim hizmeti veren ve toplumun geleceğinin şekillenmesinde hiç şüphe yok ki çok önemli bir görevde bulunan öğretmenlerin uzun süre kadrolu, sözleşmeli, ücretli, vekil olarak ayrı isimler altında çalışmaları eğitimin en büyük sorunlarından biridir.

Aynı kurum içerisinde aynı işi yapan öğretmenlerin bir birbirinden farklı mali, özlük, sosyal haklara sahip olması eğitim öğretime vurulan en büyük sektelerden biridir.

Sözleşmeli öğretmenlik uygulamasına son verilmesi ve bütün sözleşmeli öğretmenlerin kadroya geçirilmesi gibi doğru bir iş yapıldı ancak aradan kısa bir süre geçtikten sonra bazı yerlerde öğretmen fazlalığının olması bazı yerlerde öğretmen eksikliğinin olması neden gösterilerek tekrar sözleşmeli öğretmenlik uygulamasına geçildi.

Öğretmen eksikliği olan yerlerdeki bu açığı gidermek için getirilen sözleşmeli öğretmenlik uygulaması maalesef bu güne kadar uygulananlar içinde en ağır şartları taşıyan sözleşmeli öğretmenlik uygulamasıdır.

Bu şekilde atanan öğretmenler 4 yıl boyunca atandıkları yerlerde atama başvurusu yapamıyor. 4 yılın sonunda kadroya geçmeye hak kazanıyor. Kadroya geçtikten sonrada 2 yıl daha burada çalıştıktan sonra tayin isteme hakkına sahip oluyor.

Öğretmen açığının olduğu yerlere öğretmenlerin gitmesi isteniyorsa buralar teşvik edilmeli mali, özlük ve sosyal haklar iyileştirilerek öğretmenlerin gönüllü ve istekli gitmelerinin yolu açılmalıdır.

Bu şekilde öğretmen açığının kapatılması eğitim öğretimin daha kaliteli hale gelmesini sağlayacak ve öğrencilerin aldıkları eğitimin niteliğini artıracaktır.