Zorlaşan Sınıf Yönetiminde Kusur Kimin?

Abone Ol

Bu gün sosyal medyada  bir meslek lisesinde sınıf ortamında yaşananlara ilişkin video yayımlandı.  Videoyu defalarca izledim ve her izlediğimde öfkeden ve çaresizlikten elim ayağım titredi. Paylaştığım videoya yapılan onlarca yorum bu konuda bir yazı yazmam gerektiğini ortaya koydu. Çünkü yorumların çoğu öğretmeni sabrından dolayı tebrik eden, öğretmeni çaresiz gören, o çocukların ailelerini suçlayan ve sınıf geçme veya disiplin mevzuatını müsebbip gören yorumlardı.

Bu olay öğrenci, veli, öğretmen, okul yönetimi, eğitim sistemi ve mevzuat açısından ele alınması gereken bir konudur.

En baştan belirteyim. Yeni nesille ilgili geçen yıl azmış olduğum “Duygusuz Nesil Tehlikesi” başlıklı yazımda işin öğrenciler ve aile boyutunu ele almıştım. Durumun vahametini gözler önüne sermiş ve ailelere duygulu, saygılı, merhametli nesiller yetiştirilmesi için tavsiyelerde bulunmuştum. Bu yazım milyonlarca kişi tarafından okunarak takdir edilmişti. Bu nedenle işin öğrenci ve aile boyutunu burada yeniden ele almak istemiyorum. Merak edenler öncelikle o yazımı okusunlar. Bana hak vereceklerdir (http://www.egitimajansi.com/haber/buyuk-tehlike-duygusuz-nesil-haberi-51046h.html).

Olayın öğretmen boyutunu değerlendirdiğimizde;  Şayet bu sınıf  dersine giren tüm öğretmenlere böyle davranıyor ise elbette öğretmenin bir kusurundan bahsedilemez. Ancak rehberlik ve denetim görevleri nedeniyle okulöncesi, ilkokul, ortaokul, lise ve yaygın eğitimlerde binlerce sınıf ortamını gözlemlemiş biri olarak net olarak söyleyebilirim ki  öğrenciler öğretmenine göre farklı tutum ve davranışlar sergilerler. Aynı sınıfta bir öğretmen disiplin sorunları yaşarken bir başka öğretmen hiç sorun yaşamaz. Burada öğretmenlerin karakterleri, mesleki yeterlikleri ve özellikle sınıf yönetim becerileri önemli etkenlerdir.

Şimdi kritik soruyu soruyorum. Elbette bu zıvanadan çıkmış sınıftaki öğrenciler suçludur ama bu olanlarda öğretmenin bir nebze de olsa kusuru yok mudur?

Durumu daha net görmek için videoda neler yaşanıyordu bir daha düşünelim.

1.      Aşama; gayet şık giyimli bir öğretmen sıra önünde pek anlaşılamasa da galiba İngilizce dersi işlemeye çalışıyor ama öğrenciler onu hiç dinlemiyor. Sınıf dersi hiç dinlemiyor, dersle ilgilenmiyorlar,  gürültü ve sıra dışı hareketler var. Birisi ıslık çalıyor. Biri yavaş olun beyler diye bağırıyor. Bir öğrenci ayağını masanın üzerine atmış.  Öğretmen sınıf geneline müdahale edip sınıfı kontrol altına almıyor ve derse yoğunlaştırmıyor. Öndeki çocukla konuşuyor

2.      Kırmızı kıyafetli öğrenci izinsiz öğretmenin yanına gidiyor, sınıfı dolaşıyor bazı hareketler yapıyor öğretmen onu görmezden geliyor. Öğrenci öğretmenin kravatına dokunuyor, öğretmen tepki vermiyor. Sonra dolaşıp ikinci kez dokunuyor.

3.      Öğretmen elleri havada ders anlatırken öğrenci gelerek elini indirmesi için hareket yapıyor. Öğretmen bu emre itaat ederek ellerini aşağıya indiriyor.

4.      Öğrenc,i öğretmenin kulağına dokunup bir hareket yapıyor, öğretmen yine tepki vermiyor ve kimse kendisini dinlemediği halde hala İngilizce bir şeyler söylüyor.

5.      Öğrenci iki kez daha öğretmenin kravatına müdahale ediyor herkes gülüyor. Öğretmen hala bir şey yokmuş gibi kimse dinlemediği halde alfabeyi okuyor.

6.      Öğretmen asıl tepki göstermesi gereken öğrenciyi bırakıp sırada oturan bir başka yaramaz öğrenciye vuruyor. Bu durum gülüşmelere yol açıyor. Vur, vur, sesleri geliyor.

7.      Öğrenci öğretmene yaklaşıyor, gülüşmeler arasında öğretmeni kucaklayıp havaya kaldırarak sınıfın köşesine götürüp bırakıyor (görünmüyor ama sesten çöp tenekesinin içine bıraktığı anlaşılıyor)

 

Öğretmenin sınıf yönetimi konunda yetersiz olduğu ortada. Sınıfta bir kaos ortamı var ama öğretmen sükuneti sağlamadan ders anlatmaya çalışıyor. Sınıfta hiç kimse sizi dinlemiyorsa ders anlatmanızın bir anlamı yoktur. Önce sükûneti sağlamanız gerekir. Bunu yapmadan derse devam etmek yanlıştır.

Öğretmen izin almadan yerinden kalkan daha sonra kravatına dokunan öğrenciye ilk anda tepki koymalıdır. Öğretmen onu ve yaptıklarını görmezden gelerek hata yapıyor. O öğrenci de bu hata nedeniyle daha kötü şeyler yapmaya cesaret buluyor. Burada öğretmen ne yapmalıydı? Sözlü olarak yerine oturmasını söylemeliydi. Oturmadığı takdirde dersin işlenişine engel olduğu için idarecileri çağırıp disiplin kurulunda işlem yapılmasını istemeliydi. Bunu yapmadığı için olumsuz davranışların ve hareketlerin daha da büyümesine neden olmaktadır.

Asıl tepki gösterilmesi gereken öğrenciye değil başkasına tepki göstermesi bir başka yönetim hatasıdır ki ecdat “Eşeği dövemeyen semerini döver” diye işi özetlemiştir. Bu öyle  yanlış bir davranıştır ki öğrencilerde şöyle bir algı yaratır. Ben şayet güçsüz olursam öğretmen bana tepki koyabilir ama çok güçlü ve asi olursam öğretmen benden korkar ve bana hiçbir şey diyemez. Öğretmenin bu hatası sınıftaki tüm öğrencilerin asileşmesine, kendilerini güçlü ve asi biri olarak göstermeye çalışmasına neden olur.

Öğretmen elleri yukarıda konuşurken öğrencinin gelip elini aşağıya indirmesi için öğretmene hareket yapması ve öğretmenin buna itaat ederek ellerini aşağıya indirmesi, öğretmenin öğretmenliğinin bittiği ve öğrencinin öğretmeni yönetmeye başladığı andır. Artık öğretmenin o sınıfta kalmasının bir anlamı yoktur ve kalması daha kötü sonuçlar doğuracaktır.

Nihayet öğrenci onca saygısızlığına ve hakaretine boyun eğen ve artık emrini dinleyen öğretmeni bir çocuk gibi kucağına alarak sınıfın köşesine götürüp çöpe bırakmıştır ki bunun anlamı “Senin bu sınıfta artık yerin yok, bu sınıfın patronu benim. Ben izin vermeden ders anlatamazsın” dır.

Bir öğretmenin bu hakarete maruz kalmadan önce hiç olmazsa sınıfı terk etmesi ve durumu idareye bildirmesi gerekirdi.

 

At sahibine göre kişner. Adım kadar eminim ki bu ülkede kendisini ve mesleğini bu şekilde aşağılatmayacak, öğretmenlik mesleğinin saygınlığını ayaklar altına aldırmayacak yüz binlerce öğretmenimiz vardır.

Olayı okul yönetimi açısından değerlendirdiğimizde; Sınıfların oluşumunda öğrenci dağılımı, şubelere öğretmen görevlendirirken öğretmenlerin sınıf yönetim yeterliklerinin gözetilmesi, ileride sorun yaratabilecek öğrencilerin alt sınıflardan tespit edilerek rehabilite edilmesi, okullarda şiddetin önlenmesine yönelik çalışmalara önem verilmesi, disiplin kurullarının çok iyi işletilmesi ve gerekli tüm cezaların uygulanması, idareciler tarafından yapılan öğretmen denetimlerinde sınıf yönetimi konusunda sorun yaşayan öğretmenler tespit edildiğinde bunların hizmet içi eğitim yoluyla eğitilmesi gibi yapılması gereken birçok iş vardır.

Olayı mevzuat açısından değerlendirdiğimizde; Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği incelendiğinde; yaşanan olayda olduğu gibi öğretmenin veya okuldan herhangi bir personelin görevini yapmasına engel olunması durumunda  öğrenciye örgün eğitim dışına çıkarma cezası verileceği yani okuldan atılacağı açıktır. Yapılan yorumlarda sanki mevzuatta böyle bir hüküm yokmuş gibi öğretmenlerin disiplin cezası verilmesi açısından çaresiz gösterilmesi doğru değildir. Mevzuat açıktır. Bunu uygulayacak eğitimcilerdir. Bu olayda öğretmenin durumu idareye bildirip disiplin işlemi başlatması halinde okul ortamını bozan ve öğretmene ders işletmeyen  öğrencilerin okuldan atılması gerekir. Mevzuat yetkiyi vermiştir. Bunu yetkililer uygulamalıdırlar.

Olayı eğitim sistemi açısından değerlendirdiğimizde; Ortaöğretime geçiş sistemi nedeniyle akademik başarısı çok düşük öğrenciler belli okullarda toplanmaktadır. Bu nedenle bazı okullarda hiç disiplin sorunu yokken bazı okullarda aşırı şekilde disiplin sorunu yaşanmaktadır. Zaten geçiş sistemine ilişkin yeni bir sistem getirilmektedir. Liselerde değişik başarı düzeylerinde öğrenciler olacağı açıklanmaktadır. Bakanlıkça, çıraklık eğitimi dediğimiz mesleki eğitim merkezlerinin zorunlu eğitim kapsamına alınması çok yerinde bir karar olmuştur. Örgün eğitime uyum sağlayamayan öğrencilerin açık öğretime yönlendirilmesi de mümkündür.

Doğan CEYLAN