Çocukluğumuzun oyunlarını hatırlatan kitap: Harmanbiş

Dünya hayatı bir tür oyun ve eğlence midir? Siz bu konuda ne düşünürsünüz?

Oyundan kasıt elbette ki birilerinin başına çorap örmek, arkasından iş çevirmek, kendi çıkarları için insanları kullanmak değildir.

Eğlenceden kasıt da başıboş tevehhümler gölgesinde insani sınırları aşmak, alabildiğine ahlaksızlık yapmak, akli melekelerini devre dışı bırakmak olamaz.

Eskiden büyüklerimiz “biraz eğlen hele, geliyorum” derlerdi. Yani biraz sabret, beklerken oyalanacak bir şeyler bul, demek isterlerdi.

Küçüklüğüm köyde geçti. Onlarca çeşit oyun bilirim. Her biri bana kimlik kazandıran; yardımlaşmayı, karşılıklı sevgi saygıyı, paylaşmayı, başkasının hakkına riayet etmeyi, adaletli olmayı öğreten oyunlar…

Uzun kış gecelerinde neredeyse her akşam bir köy evinde toplanılıp oynanan oyunlardan tutun da gündüzleri oynanan oyunlara kadar; yazın serin ve yıldızlı gecelerinde oynanan oyunlardan tutun da eski geleneklere dayalı yarı şaka yarı ciddi, inanca dayalı oyunlara kadar…

Hiç unutmam, daha ilkokula bile gitmiyordum. Fırtınalı, kesif bir kış gecesiydi. Evde garip bir telaş ve anlaşılmaz bir hazırlık olduğunu hatırlıyorum. “köse geldi” diyorlardı, “kösenin karısı” diyorlardı, “kösenin düşmanları” diyorlardı…

Kimdir bu köse diye meraklanıp dururken gecenin ilerleyen saatlerinde kapının yumruklanırcasına vurulduğunu anımsıyorum.

Yanlış hatırlamıyorsam, Pakize halam kapıyı açmıştı. Tez canlı olmasından mıdır nedir, basmıştı çığlığı aynı zamanda. Annem korkmayalım diye beni ve kız kardeşimi kucağına almış bekliyordu. Babaannem ve halam kapıdakilerle cebelleşip duruyorlardı. Kavga mı ediyorlardı yoksa şakalaşıyorlar mıydı anlamak zordu. O akşam ne dedem ne de babam vardı evde. Korkup ağladım mı bilmiyorum ama kız kardeşimin ağladığını hatırlıyorum. (Biraz hava mı attım acep?!)

Bir ara dışarıdaki adamlardan birinin “yandım anam” diye bağırdığını duydum. Sonradan öğrendim ki kapıdaki gençlerden biri biraz abartınca oyunu, babaannem de sobanın üzerindeki sıcak sudan bir bardak alıp üstüne dökmüş, yakmış adamı…

O oyun ve onun gibi onlarca oyun ben büyüyene kadar yok olup gitti. Aklım erdiği zamanlarda da oynandığını hatırlarım. Kış aylarında (ki belli bir zamanı var her oyunun) köyün gençleri önceden hazırlıklar yapar, değişik değişik kostümler hazırlar ve evleri gezerek hem eğlendirir hem korkutur hem de un, şeker, yağ gibi malzemeler toplar, sonra da bir yerde bir araya gelip sabaha kadar yer içer eğlenirlermiş.

Oyunun belli kuralları, gelenek görenekleri ve zamanı vardı. Sadece gençlerin değil, bütün köylülerin önemsediği ve dâhil olduğu bir oyundu “Köse Geldi”.

Killi kırmızı çamurla, çelik çomakla, türlü türlü taşlarla, misketlerle oynadığımız nice oyunlar vardı…

 Her fırsatta dışarıdaydık, yeter ki oyun oynayacak birilerini bulalım.

Şimdiki çocuklara bakıyorum da okuldan eve evden okula… Sürekli bir sıkılma ve bunalım hali. Ortaokulu bitirene kadar hiç sıkıldığımı veya bunaldığımı hatırlamıyorum. “Sıkılmak” ne kara lüks ve ne kadar can sıkıcı bir kelime…

Yine uzattım lafı. Kusura bakmayın. Osman Bozdemir’in “Harmanbiş” isimli 9 kategoride 99 geleneksel çocuk oyunumuzu anlatan kitabını incelerken bunları düşündüm ister istemez. (Harmanbiş: Çocukların çamur ve toprakla oynadıkları bir çeşit oyun.-TDK)

Son zamanlarda Milli Eğitim Bakanlığının bu konulara önem verdiği bilmek ve bunu görmek gerçekten mutluluk verici. Çocuklarımızı sosyal bir etkileşim içinde geleneksel oyunlarımıza yönlendirmek değerler eğitim açısından da son derece önem arz etmektedir diye düşüyorum.

Osman Bozdemir eğitimci yazar olmasının yanında aynı zamanda ülkemizdeki nesli tükenmek üzere olan kanlı canlı meddahlardan. “Meddah” deyince şimdiki çocukların zihninde pek bir şey canlanmaz maalesef.  Yani kendisi de bir oyuncu olan Osman Bozdemir Harmanbiş isimli kitapta geleneksel oyunları bir anlamda koruma altına almış ve onların tekrar yaygınlaşmasını sağlamış oluyor.

Bu yazıyı okuyan çocuklarımız ve gençlerimiz için kısaca açıklamak gerekirse; “meddah” tek kişi tarafından oynanan bir halk tiyatrosudur. Son devrin meddahları kahvehanelerde yüksekçe bir yere oturup anlatırlardı. Bunlar halk arasında dolaşan veya yazılı edebiyattan alınma yahut kendilerinin zemin ve zamana uygun olarak uydurdukları hikâyeleri, kahramanlarının şivelerini taklit ederek türlü jest ve mimiklerle anlatırlardı. Meddah, bir tiyatro eserindeki bütün şahısları kendisinde birleştirmiş bir aktör durumundadır.

İşte “Harmanbiş” isimli geleneksel oyun kitabının yazarı Osman Bozdemir de ülkemizde yaşayan 5 meddahtan biridir. Dikkatinizi çekerim, ülkemizde yaşayan 5 Meddahtan biri…

Çelik-çomak, beş taş, körebe, dokuztaş, uzuneşek, taklalı kümbet, bilye-boncuk, taştan toprak, fincan oyunu, saklambaç, harmanbiş, mendil kapmaca, hımbıl, ip atlama, yedi kiremit ve yakar top… daha nice oyunlar koruma altına alınıyor bu kitapla. Oyunlarla ilgili görseller, oynanma şekilleri ve incelikleri anlatılıyor.

Konya İmam Hatip Lisesinden 1997 yılında mezun olan Osman Bozdemir, daha sonra yeni şafak gazetesinde çalışmaya başlamış. Burada çalışırken yazmaya, edebiyata ve sanata ilgisinin arttığını söylüyor.

Kendisi ile yapılan bir söyleşide şu ifadeleri kullanıyor: Milli Gençlik Vakfı’nın bir neferi olarak ortaokul yıllarımdan itibaren değişik kademelerinde hizmet etmeye çalıştım. 1997 yılında Konya devlet tiyatrosunda bir yıl süreyle tiyatro eğitimi aldım.2001 yılında SÜ. Beden Eğitimi ve Spor öğretmenliği bölümünden mezun oldum. Sekiz yıl bir özel okulda beden eğitimi öğretmenliği yaptıktan sonra Necmettin Erbakan Üniversitesine geçtim halen bu üniversitede uzman olarak çalışmaktayım. Oyun ve çocuk üzerine birçok çalışma yaptım. Liderlik eğitiminde oyun, yaratıcı drama, oyunlarla Türkçe öğretimi gibi eğitimler vermekteyim. Kısaca kendimi şu cümleyle ifade edebilirim. Osman Bozdemir, çocukları seven daima çocuk ruhlu olmayı kabul eden ve bu ruhu muhafaza etmeye çalışan bir kişi.”

“Oyun, çocuğun çocukluk döneminde sahneye koyduğu senaryonun ileriki hayatında bu rolü tekrarlaması ihtimalinin yüksek olduğu bir aktivite topluluğudur” diyen Bozdemir, “Çocukluğumuzun Oyunları Kaybolmasın” diyerek yazdığı “Harmanbiş” isimli kitabın tüm çocuklara ulaşmasını ve en önemlisi de çocukların bol bol bu oyunları oynamasını arzuluyor.

Kitabını imzalayarak bana hediye eden Sayın Bozdemir’e kültürümüze ve en önemlisi de değerlerimize sahip çıktığı için teşekkür ediyorum.

Şu anda o kadar çok şey yazmak istiyorum ki bu konuda, anlatamam. İşin özetinin özeti bu.

Son olarak şunu paylaşarak bitirmek isterim:

Fransız besteci, yazar, beş dil bilen bir eğitim uzmanı olan André Stern, hiç okula gitmeden bu becerilere sahip olduğunu anlatırken, çocuklukta oynanan oyunların bir tür okul görevi gördüğünü ifade eder.

André Stern: “40 sene önce beyinle ilgili bilimsel çalışmalar bu kadar ilerlememişti. Ancak bugün yapılan çalışmalar gösteriyor ki, doğarken oyun oynama içgüdülerini ve yaratıcılıklarını da yanlarında getiriyorlar. Yani oyun oynamak aslında öğrenmekle eşdeğer.”

Şüphesiz adamın söyledikleri doğrudur. Ancak o söyleyince büyük bir ciddiyetle dinleyen bizler; Türk Meddah, Eğitimci Yazar, Tiyatro Oyuncusu Ve Çocuk Oyunları Gönüllüsü Osman Bozdemir çok daha iyisini söyleyince de en az André kadar ciddiye almalıyız, diye düşünüyorum.

Selam ve muhabbetle kalın…