Bakanlık’tan bu konuda dün yeni bir açıklama daha geldi!.. “Okullar haziranda açılıyor” haberlerinin yeniden manşetlere taşınması üzerine, Milli Eğitim Bakanlığı şu açıklamayı yaptı:

“Okulların açılma süreciyle ilgili haberlerinizde, Sayın Bakanımızın 13 Mayıs 2020 Çarşamba günü yapmış olduğu açıklamanın dikkate alınmasını önemle rica ederiz...”

Peki, neydi o açıklama?

“Milli Eğitim Bakanı olarak kamuoyundan ricam, okulların açılmasına bir takvim olarak bakılmamasıdır. Okulların açılması demek, 18 milyon öğrenci ve 1 milyon öğretmenin evlerinden dışarı çıkması, sonra her birinin yeniden ailesiyle buluşması demek. Bu bir toplum sağlığı meselesidir ve bilimsel verilerle hareket etmek ön koşuldur. Her tarih için hazırlığımız tamam. Okullar ne zaman açılacak sorusunun şu an tek cevabı var: Çocuklarımız, öğretmenlerimiz ve ailelerimiz için en güvenli zamanda, en güvenli şekilde açılacak. Bu tarihi ve uygulama şeklini de bize bilimsel veriler söyleyecek.”

Görünen o ki bu konuda son sözü MEB değil, Bilim Kurulu söyleyecek ve şu ana kadar onlardan okulların açılmasına ve sınavlara yönelik resmi bir açıklama henüz yok!..

Peki, okullar açılır mı, açılmalı mı, bu riske girilmeli mi? Ya da kimilerince iddia edildiği gibi, kapalı kalmanın yarattığı sosyal travma, açılarak girilecek riskten daha mı büyük?

Bakan Selçuk’un da dediği gibi, Bilim Kurulu ne diyorsa o!

Zor karar!

İçinde bulunduğumuz

şu günlerde gece başını yastığa koyduğu zaman kolay kolay uyku tutmayanlardan biri de Ziya Hoca. 

Çünkü alınacak karar, hangi yönde olursa olsun, pek çok riski de beraberinde getirecek.

Bir çocuğumuzun, bir öğretmenimizin, bir Milli Eğitim çalışanımızın burnu bile kanasın istemez.

Yekta Hoca da farklı değil. Duygusal yönden, böyle ağır bir sorumluluğu tek başına üstlenmemekte haklılar.

Karar süreçlerinin bu kadar uzaması ya da sınav takvimlerinin sürekli değişmesi bu yüzden.

Peki, karar vermek Bilim Kurulu için kolay mı? Elbette zor ama ülkeyi yönetenlerin işi daha da zor. Çünkü onlar olaya çok daha farklı boyutlarda bakmak zorunda.

Eminiz ki alınan her kararın yaratacağı pedagojik ve sosyolojik her türlü ayrıntı uzun uzadıya tartışılıyordur. Tartışılmalı da...

Koronavirüs nedeniyle, her ne kadar süreci çok başarılı bir şekilde yürütsek de, bugüne kadar binlerce insanımız yaşamını yitirdi. Tevekkülle karşıladık ama okullar açıldığında ya da sınav nedeniyle bir öğrencimiz bile hastalık kapsa, bunun yaratacağı etki, emin olun hepsinden çok daha dramatik olacaktır!

Bunu asla unutmayalım!..

Daralma olur mu?

OECD, Kovid-19 salgınının turizm ekonomisi için “eşi benzeri görülmemiş” bir kriz olduğunu belirterek, virüs nedeniyle uluslararası turizm ekonomisinin 2020’de yüzde 45 daralabileceğini açıkladı.

Peki ya özel okul sektöründe ne kadarlık bir daralma bekleniyor?

Üçte bir oranında daralır, darboğaza giren çok olur ama kesin konuşmak için henüz erken.

Önümüzdeki birkaç ay çok önemli! Özellikle, sınavlar ve yeni eğitim takvimi görülmeden, yapılacak tüm öngörülerde hata payı çok yüksek olabilir!..

Hükümet diğer sektörlere sağladığı desteği, hatta fazlasını umarız eğitime de sağlar. Sağlamalı da. Çünkü çocuklarımız, velilerimiz ve öğretmenlerimiz mutluysa, ülkemiz mutlu demektir...

Özetin özeti: Bu zor dönemde dünyaya örnek gösterilen bir süreç yarattık. Aynen devam ettirip ve yine aynı özenle sonlandıralım...

Abbas GÜÇLÜ / Milliyet.com.tr