Söz konusu değişiklikle çocuklarımıza gereksiz, düzeylerinin üstünde bir bilgi yüklemesi yapmayacağız, derslerin tamamında sadeleşme olacak.  (Yusuf Tekin, Millî Eğitim Bakanı)

Eğitim sistemimizde yıllardır tartışılan konulardan biri de eğitim sisteminin omurgasını oluşturan müfredatın hiç kimsenin ihtiyacı ve beklentisine cevap vermediğidir. Milli Eğitim Bakanlığı tarafından belli aralıklarla yapılan Eğitim Şuralarında alınan kararlar arasında mutlaka derslerin müfredatının güncellenmesi yer alır ve buna yönelik düzenlemeler yapılması tavsiye edilir. Alınan kararlar doğrultusunda alan uzmanları ve karar vericiler tarafından yeni değişiklikler yapılır.  Müfredat değişiklikleri de bundan nasibini alır.  Müfredatta yapılan her yeni değişiklik yine yeterli bulunmaz ve bunu düzenleyen akademik ve siyasi karar vericiler, aralarında öğretmen, öğrenci ve velilerin de bulunduğu birçok kesimin eleştirisine maruz kalır. Ülkemizde herkesin her konuda olduğu gibi eğitimle ilgili söyleyeceği bir sözü mutlaka vardır. Eğitimle ilgili alınan kararların çoğunlukla yerinde olmadığı gerekçesiyle farklı öneri ve tespitlerin temelinde aslında müfredat yer almaktadır. Sihirli bir kelime olan müfredat her şeye çare mi? Müfredat sorunu çözülürse eğitimin sorunu çözülmüş mü olur? Bu sorulara cevap bulmak eğitimin sorunlarını ne kadar çözer?

Müfredatı Hazırlayanlar

Milli Eğitim Bakanlığı önümüzdeki yıldan itibaren okullarda kademeli olarak uygulamaya koymayı planladığı yeni müfredat çalışmalarının hazırlıklarını bitirmek üzere.  Okul öncesinden lise son sınıfa kadar her sınıf için düşünülen müfredat değişikliğinin yeni ve güncellenmiş halinin ihtiyaca cevap vereceği düşünülmektedir.  Bu çalışmaların dikkat çeken özelliği çalışma komisyonlarının tüm paydaşların yer alacağı şekilde oluşturulmuş olmasıdır. Buraya kadar bahsettiğim bilgiler medyadan duyduğumuz verilere dayanmaktadır. Her ne olursa olsun, atılan bu adımların ülkemiz ve geleceğimiz açısından olumlu ve verimli olduğunu değerlendirebiliriz.  Çalışma komisyonlarında yer alan paydaşlar arasında yer alan akademisyenler eğitimin akademik boyutunu, öğretmenler sahadaki uygulama boyutunu, eğitim yöneticileri de uygulamanın yönetim boyutunu çok iyi bilmektedir. Bu nedenle herkesin kendi bilgi ve tecrübesinin müfredat çalışmalarına olumlu katkı sağlayacağını söylemek mümkündür.  Bu süreçte öğrenci ve velilerden de görüş ve öneri alındığını düşünürsek sonucun memnun edecek düzeyde olabileceğini söyleyebiliriz.

MEB 2024 Türk Dili ve Edebiyatı (9,10,11 ve 12. Sınıf) Yeni Müfredatı MEB 2024 Türk Dili ve Edebiyatı (9,10,11 ve 12. Sınıf) Yeni Müfredatı

Bütüncül Eğitim

Şu ana kadar yapılan açıklamalar, hazırlanacak olan müfredatın öğrencinin akademik yönünü geliştirmek dışında sosyal, duygusal ve moral değerlerini geliştirmeye yönelik içeriğe sahip olacağına işaret etmektedir. “Bütüncül eğitim” yaklaşımının hedef alınacağı belirtilen yeni müfredatın iyi tasarlandığı taktirde her ders için etkisinin çok rahat hissedilebilmesi çok uzak değildir. Hepimizin yıllardır şikâyet ettiği konu, öğrencilerin ders yüklerinin ağır olması nedeniyle sosyal ve duygusal yönden gelişim gösteremedikleri, sadece akademik başarıya odaklandıkları olmuştur. Bu bağlamda öğrenciyi bir bütün olarak ele alan sadece akademik başarının değil sosyal, ahlaki, kültürel ve duygusal yönlerden de gelişiminin sağlanacağı bu yaklaşıma dayalı bir müfredatın öğrenciye sağlayacağı katkı göz ardı edilemez.  Bütüncül eğitim yaklaşımı hakkında detaylı bilgi ve eğitimdeki yeri ve önemi konusunu daha sonraki yazıya bırakarak yeni müfredat çalışmalarında önemli bulduğum bir diğer yenilik olan  “sadeleştirme” çalışmalarına değinmek istiyorum.

Müfredatta Sadeleştirme

Eğitimde birçok dersin müfredatında çok fazla konunun bulunduğu ve bu konuların ya tam öğrenilmeden veya öğretilemeden akademik takvimin son bulduğu sorunu yıllardır gündeme getirilen bir diğer önemli sorundur. Öğretmenler ve okul yönetimlerinin müfredatın bir akademik yılda yetiştirilebilmesi için kendilerini zorunlu hissetmeleri,  her konunun iyi anlaşılamadan başka bir konuya geçilmesini de zorunlu kılmaktadır. Ayrıca ilkokul, ortaokul ve lise ders müfredatında bazı konuların sonraki yıllarda da tekrar edildiği veya öğrenci seviyesine hem bilgi hem de gelişim düzeyi bakımından uygun olarak sunulmadığı gerçeği müfredat hazırlayan komisyonların cevap bulması gereken önemli sorunlar olarak karşımızda durmaktadır.  

Bu çalışmalarda bu konuların üzerinde titizlikle durulacağı ve gerekirse fazla veya gereksiz görülen konuların çıkarılabileceği ifade edilmektedir. Doğrusu olan da elbette ki budur. Bütün bunları göz önünde bulundurarak hazırlanan yeni müfredat çalışmalarının önemli bir adım olduğunu söyleyebiliriz.  Hem içerik, hem yoğunluk, hem de öğrenciye uygunluk açısından değerlendirildiğinde ihtiyaç duyulan derslerin müfredatında yapılacak olan sadeleştirme öğrenci ve öğretmenin öğrenme ve öğretme yükünü hafifletecektir. Böylece okul sadece öğretim değil aynı zamanda da eğitim faaliyetlerinin de etkili bir şekilde yürütüldüğü mekânlar haline dönecektir. Günümüzde bilgiye ulaşmanın çok kolay olduğu ve okulun sadece bilgi yükleme görevi olmadığı gerçeğini hatırda tutmalıyız. Bu nedenle yapılması planlanan müfredat değişiklikleri ile okulun eğitim ve öğretim faaliyetlerinin tam olarak yürütüldüğü bir mekân olması hedeflenmektedir. Bunun gerçekleşmesi demek okulun gerçek kimliğine kavuşması demektir.  

Tek Başına Müfredat Yetmez

Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yeni müfredat çalışmalarının kıymetli olduğunu vurgularken bunun tek başına yeterli olmayacağının üzerinde durmak istiyorum. Her müfredat mutlaka alanında uzman katılımcılar ve paydaşlar tarafından bütün yönleriyle dikkatlice hazırlanmakta, yeni gelişmelere ve ihtiyaca cevap verecek şekilde planlanmaktadır. Ancak eğitimde yapılacak her yeni uygulamanın, kullanılacak olan her yeni yöntemin veya materyalin tek kullanıcısı ve uygulayıcısının öğretmen olduğu gerçeğini unutmamak gerekir. Öğretmenin sahip çıkmadığı veya içeriğine vakıf olmadığı bir müfredat çok fazla etkili olamaz. Bu nedenle öğretmenlerin yeni müfredatı tam anlamıyla uygulayabilmeleri ve içselleştirmeleri için bilgi, beceri ve mesleki motivasyon açısından teşvik edilmesi kaçınılmazdır. Ayrıca, iyi bir müfredatın sürdürülebilir olabilmesi için uygulama kadar izleme faaliyetlerinin de sistemli olarak yapılması ve çıktılarının dikkatli bir şekilde analiz edilmesi önem arz etmektedir. Bütün bunlara rağmen yeni müfredat konusunda yapılan çalışmaların eğitim açısından ülkemize faydalı olması en büyük temennimiz.

Prof.Dr.İsmail ÇAKIR