EĞİTİM ÜZERİEN – 5

 

Değerli dostlar, dünkü yazımda eğitimin ön şartının aile kurumunun sağlıklı teşekkülü olduğunu yazmıştım. Çünkü sağlam temeller üzerine oturmayan bir ailede çocuğun yaşaması gereken evreleri sağlıklı geçirmediğini biliyoruz.

Konuyu kısaca yazıp kapatmıştım ki bir okuyucumdan ibret dolu bir mektup aldım. Mektupta isimlerin kısaltılması ve bazı imla düzeltmeleri dışında değişiklik yapmadım. Birazdan sizlerle paylaşacağım.

Sorunlu bir aileden sorunsuz çocuk çıkması çok zordur. Onun için tekrar ediyorum: Evlilik okullarını zorunlu hale getirip, NLP uzmanlarını oradan uzak tutarak; doğru, yerli, medeniyet değerlerimize uygun eğitimlerle iyi anne baba olmanın ilk adımı atılmalı.

Bugün bir öneri daha getirmek istiyorum. Aileyi yıkmanın da cezası olmalı. Geçimsizlik falan değil belki ama özellikle aldatma hususlarında devletin bazı yaptırımlar uygulaması gerekiyor diye düşünüyorum.

Bu kadar kolay olmamalı. “Eski aşkımı buldum veya birine aşık oldum” bahaneleriyle yuvalar dağılmamalı. İffetsizliğin adı “aşk” olmamalı. Hele çocuk varsa devlet direk müdahil olmalı. Özellikle Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı…

İşte okuyucumun o mektubu. Lütfen dikkatle okuyunuz:

“Ben Sibel öğretmen. Toplumsal bir sorun olarak gördüğüm bir konuyu dile getirmek, mümkünse gündeme getirmek için yazıyorum.

Bu hafta Yen'i bir öğrencim kayıt yaptırdı. Ailesiyle tanıştım. Çocuğun annesi babasını aldatmış eşler ayrılmış. Baba Yen'i bir evlilik yapmış. Yeni eş de kocası tarafından aldatılmış onunda bir çocuğu var. Düşünün yetişkinlerin yaptıklarından dolayı iki çocuk birden mağdur.

Çocuk psikolojik olarak hiç bir şeyden mutlu olamıyor, motor gelişim ve diğer gelişim alanlarında da geride. Biz aileye Yen'i katılan anne ile durumu toparlamaya çalışıyoruz. Ne kadar başarılı oluruz zaman gösterecek.

Ben ve 6 yaşındaki kızım da aynı durumdaydık. Bu duyarlılıkla bu öğrencimin durumunu da öğrenince sosyal ve toplumsal olarak bir şeyler yapılması gerektiğini düşünmeye başladım.

Kızım da babası M.’nin lise grubundan platonik aşkı olan, evli ve bir kız annesi,  S. adlı kadınla aşk yaşaması sonucunda babasından ayrı yaşamak zorunda kaldı. Psikolojik olarak mahvoldu. Okulda bu durum öğretmeni tarafından da fark ediliyor.

Tabii ben bunları benim veya bazı kişilerin başına gelmiş münferit olaylar sanırdım. Ama yanılmışım. Avukatımla görüştüğümde önündeki boşanma davalarının yüzde sekseninin evli eşlerin aldatmaları sebebiyle açıldığını söyledi. Sizce de çok yüksek bir oran değil mi? Bu çiftlerin her birinde en az bir çocuk var.

Kadınlar veya erkekler iffetsizce birlikte oluyor sonuçta yuvalar yıkılıyor veya enkaz halinde devam ediliyor. Ardında psikolojik olarak mahvolmuş çocuklar kalıyor. Bu çocuklar yarının toplumunu oluşturacak bireyler olacak. Bu toplum nasıl sağlıklı bir toplum olacak.

Toplumun geleceği devlet tarafından veya biz değerlerine sahip çıkan insanlar tarafından bir kadın veya bir erkeğin ihtiraslarına bırakılmamalı. Evlilikte sadakat şarttır. Bu sadakatsizliğin adli yaptırımı olmalı ki yoksa bile toplumsal tepki ile bunu yapanların cezası verilmeli ki çocuklarımız bunlara özenip yanlış yapmasınlar. Aile yapımız sağlıklı kalsın ve çocuklarımız aile birlikteliğiyle büyüsün. Bu konunu gündeme gelmesinde

Aracı olursanız medyanın katkısını da almış oluruz. Teşekkür ediyorum. Saygılarımı sunuyorum.”