Fantastik Bir Hayal Mi, Ezoterik Bir Hakikat Mi?!..


Kızıl Elma..


Milletimizin, büyük devletler kurmuş, büyük önderliklerde bulunmuş, büyük badireler atlatmış tecrübesi ve genetik kodlarımızda bulunan cihangirlik ruhunu son zamanlarda ete kemiğe bürüyerek dünya sahnesinde ortaya koyması, İslam dünyasının umudunu Türkiye’ye bağlamasına, Küresel emperyalistlerin de kötü bakışlarını bize yoğunlaştırmalarına sebep oldu.

İslam dünyası ve dünya mazlumları, bu milletin, dünyada adaletin mümessili olarak yeniden güçlü bir duruş ortaya koymasını dört gözle bekliyorlardı. İslam dünyası, yüzyıldır dağılmış, parçalanmış, sömürülmüş, canı, malı, ırzı ayaklar altına almış durumda. Mazlum halkların gözleri, umut ışığıyla Türkiye’ye bakıyor. Türkiye, yeniden ayağa kalktığında İslam dünyası da ayağa kalkacaktı.

 

Zaman boyutuyla tarihi derinlikte ve mekân boyutuyla coğrafi genişlikte, milli kurtuluş ruhunun yeniden dirilişine şahitlik ediyoruz.

Türkiye’deki gelişmeler, yeniden doğuşun başladığını apaçık ortaya koyuyor. Bunu anlayan anladı zaten. Bu yeniden doğuş, sadece devlet aklıyla ve siyasi aktörlerle, büyüme ve olgunlaşma süreçlerine erişemez. Zaten böyle bir doğuş, hem mümkün değil hem de doğru değil. Devlet ve sivil siyasi aktörler yanında sivil toplumun da bu doğuşu destekleyecek ve olgunlaşmaya doğru evrilmesini sağlayacak katkı ve katılımı gerçekleştirmesi gerek.

Bu anlamda, sorumluluk alma konusunda artık hiç kimsenin duyarsız kalmasının mümkün olmadığı bir dönemdeyiz.

 

Hayatlarını belli idealler doğrultusunda yaşamak isteyen insanların yol göstericileri, “sorumlulukları”dır. Sorumluluklarını ve gerçekleri, kendine yol haritası yapanlar, kaybetme olasılığı en az olanlardır. Barış, adalet ve hakkaniyet temelli yeni bir dünya mücadelesi veren bir harekete destek, bu toprakların çocuklarına, kadim medeniyetimizin yüklediği sorumluluğun gereğidir. İnsanın haysiyeti de, sorumluluk şuuruyla ölçülür. Kıymetiniz, hizmetiniz kadardır...

Bir yandan donanımımız ve yetişmiş insan kıymetimiz yetersiz belki, toplumsal zaaflarımız, birbirimizi ötekileştirme, kategorize etme, sekülerleşme, konformist girdap, batı hayranlığı, sorumluluk ruhumuzu çürütmeye çalışıyor diğer yandan tüm şehvetiyle…

Ama fesada uğramış yeryüzünün ıslahı ve yeniden huzura kavuşması için dertlenenler olduğu sürece, insanlığa adalet merhamet sunacak yeni bir dünya için büyük hayaller kuranlar olduğu sürece, acılarımız büyük bir coğrafya, yaralarımız kör kuyular kadar derin olsa ne yazar?!..

 

Heyecanı, coşkusu, tsunami kadar büyük ve güçlü, umudu, Kaf Dağı'na varan simurg kadar kuvvetli yiğitler var.

Osmanlı'dan sonra dünya tarihi durdu. Yeryüzü kan ve gözyaşıyla doldu. Dünya iktidarını Osmanlı’dan devralan Küresel şeytanlara tarihinin en ağır yenilgilerinden birini yine biz tattıracağız.

Medeniyetimizin faziletli değerlerini inşa ederek en güzel şekilde temsil eden ceddimizin yüzyıllarca yaptığı gibi; İnsanlığa adaleti ve merhameti götürecek, Âdil ve Yeni Bir Dünya kuracak, kadîm medeniyetimizi yeniden ihya ve inşa edecek, dünya mazlumlarına umut ve güven olacak bir YENİDEN BÜYÜK TÜRKİYE derken;

Bu uğurda adanmışları, müstehzi ifadelerle "fantastik hayaller" kurmakla küçümseyen,  sekülerizmi dinleri haline getirmiş, kapitalizmin esiri olmuş, konformizmin idraklerini köleleştirdiği, para, şehvet ve makam prangalarında ruhları kelepçelenmiş, nemelazımcı, küçük hesaplar girdabında boğulan zavallılara VEYL OLSUN!

İnanarak hayaller kurmak, sevdalanmak, aşkın en samimi haliyle adanmak, özveriyle çalışmak, hiç bir kınayıcının kınamasına aldırmadan yürümek narsist bir romantizm değil, varoluşsal bir hakikattir!

 

Hayatta hayal olanları, hayalini kuranlar başarmışlardır.

Sevdası, davası olan ve hayatı, sevdası uğruna mücadeleyle geçen güzel insanlara,

Kaygısı, kavgası ve sevdası, yeryüzüne adalet ve merhamet medeniyetini inşa edecek YENİDEN BÜYÜK TÜRKİYE / KIZIL ELMA olanlara selam olsun!...