6 Şubat tarihinde meydana gelen depremlerin, büyük bir alanda gerçekleşmesi üzerine ortaya çıkan barınma sorunu birçok tartışmayı beraberinde getirmiş, çadırların yetersiz kalması gündemi sallamıştı.

İsrail ile işbirliği iddiaları: Bakanlıklardan art arda açıklama İsrail ile işbirliği iddiaları: Bakanlıklardan art arda açıklama

Çadır tartışmaları gündemde yerini korumaya devam ederken, elem felaketin üçüncü gününde Kızılay'ın yurt dışı için üretilen 2050 çadırı, Ahbap'a satması yeni bir tartışmanın fitilini ateşledi.

Çadır satışının doğrulanması üzerine açıklamada bulunan Kızılay Başkanı Kerem Kınık, meselenin büyütülecek bir hadise olmadığını, çadırların yine Türkiye için kullanıldığını belirtti.

Gündemi sallayan satışın ardından Ahmet Hakan bugünkü yazısının"Felaketin tam göbeğinde çadır satmak da nedir?" başlığını atarak, eleştirilerini dile getirdi.

Hakan, normal zamanlarda 'rutin işlem' olarak görülebilecek çadır satışının, deprem felaketinin tam ortasında gerçekleştirilmesinin kabul edilebilir bir yanının olmadığını belirtti.

Ahmet Hakan'ın kaleme aldığı yazı:

"Depremin üçüncü gününü göz önüne getirelim: Afet büyük. 11 ilde perişanlık var. Enkazlardan canlar kurtarılıyor. Barınma için acil çadıra ihtiyaç var. Millet perişan. Göz gözü görmüyor.

Böyle bir ortamda Kızılay’ın çadır şirketinin, kendisinden çadır isteyen AHBAP’la 'Ver parayı / al çadırı' ilişkisine girmesi çok yadırgatıcı.

Normal zamanlarda bu tür işlemler, 'rutin işlem' olarak görülebilir. Ama söz konusu zaman, normal bir zaman değil ki. Afetin en zirve yaptığı bir günden söz ediyoruz.

Böyle bir günde eldeki tüm çadır stoklarının acilen deprem bölgesine sevk edilmesi gerekmez mi? 2 bin 50 çadır, ne diye elde tutuluyor ki? 'Yurt dışı için hazırlanmış çadır stoku' da nedir?

Ülke, yüzyılın en büyük felaketine maruz kalmış. Yurt dışıymış, stokmuş... Hiç bakılmaz, acilen deprem bölgesine sevk edilmez mi?"