28 Şubat döneminde Kur’an kurslarını kapatan, memurların Cuma namazı kılmalarını engelleyen, başörtülü kızların eğitim haklarına darbe vuran, ilahi okuyan öğrencilerden tedirgin olan bağnazlar; dün de “Oruçsuza öğle yemeği yok” yaygarası kopardılar.
Yüce dinimiz İslâm’ı hedef almayı ve dindarları karalamayı alışkanlık hâline getiren seküler yobazlar, Ramazan ayında da yalan dolana ara vermiyorlar. 28 Şubat döneminde Kur’an kurslarını kapatan, memurların Cuma namazı kılmalarını önleyen, okul damında ibadet yapma durumunda kalan liselileri afişe eden, başörtülü kızların eğitim haklarına darbe vuran, ilahi okuyan öğrencilerden tedirgin olan bu bağnazlar; dün de “Oruçsuza öğle yemeği yok” palavrasını ortaya atarak seküler cenaha baskı yapıldığı intibaını uyandırma cihetine gitti.
PERSONEL AZLIĞI ÇARPITILDI
Sinop İl Sağlık Müdürlüğü’nde, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü’ne bağlı birimlerde Ramazan ayında yemek servisi almak isteyen personel sayısının yetersiz olduğu hakikati es geçirilerek dillendirilen palavra Cumhuriyet gazetesi eliyle yayıldı. Gazetenin sürmanşetten ‘Fikir, din ve vicdan hürriyeti ihlal ediliyor” savına yer verdiği manipülatif haber öfkeyle karşılandı. Toplumun önemli bölümü “Mobbingde mahir olan azgın azınlığın laiklik başına vurmuş olacak ki mübarek ayda oruç tutmayanlara tazyik uygulandığı iftirası atacak kadar küçülüyor” çıkışında bulundu.
KİMSEYE PRES YAPILMIYOR
Konuya ilişkin Akit’e konuşan Sosyolog İsmail Öz, şu değerlendirmelerde bulundu: “Birincisi şirketlerde de kamu kurumlarında da talep varsa Ramazan’da öğle yemeği yenir. İkincisi yemek servisi yapılmıyorsa para ödemesinde bulunulur. Kimseye ‘Neden oruç tutmuyorsun’ sorusu sorulmaz. Kimseye pres yapılmaz. O nedenle ‘Oruçsuza öğle yemeği yok’ başlıklı haber külliyen yanlıştır. Çünkü oruç tutmayana baskı yoktur. Manipülatif haberde toplumun bir bölümüne ‘Sekülerlere tahammül edilemiyor’ kanaatinin aşılanmaya çalışıldığı nettir. Alt okuma yaptığımızda karşımıza 28 Şubat kafası çıkmaktadır. 1990’larda kamu görevlerinin cuma namazını eda etmelerini önleyen, hem Kur’an kurslarını hem de İmam Hatip Okullarını kapatan bu kafanın İslâm toplumunu, muhafazakâr halkı karalamak için didindiği ortadadır. Bir dönem dindarları baskılayan sekülerler, şu anda kendilerine aynı muamelenin yapıldığına toplumun belli bölümünü ikna etmeye çalışıyorlar. Ancak ülkeyi bir dindarın yönettiğini, bir müminin de başkalarının inançlarına ve hayatlarına müdahale etmekten kaçındığını unutuyorlar. Sekülerler şu anda sıkıntılı. Bir holdingin CEO’sunun Ramazan ayıyla alâkalı çıkışı onları terletti. Bu nedenle kontratak yapma gayretindeler. Şu da kati ki CHP’de marjinal sekülerler, makul cümlelerle lafa giriyorlar akabinde dayanağı olmayan sözler sarf ediyorlar. Örneğin belediyelerle ilgili bir skandal patlak veriyor. Bunu hatırlatınca ‘Tama da sizin belediyelerinizde de şu var’ iddiasını üretiyorlar. Anılan iddiayı ispat etme davetinde bulununca da susup kalıyorlar. Bir algı oyunu çökertilince, diğerini başlatıyorlar.”
MÜSLÜMANA HİÇ HASSAS DEĞİLLER
Gazeteci-yazar Ekrem Kızıltaş ise şunları söyledi: “Ramazan ayında ibretlik ithamlar, yalanlarla karşı karşıya kalıyoruz. Bunlardan biri de ‘Oruçsuza öğle yemeği yok.’ Böyle bir haber olabilir mi? Anlaşılan o ki burada niyet iyi değil. Amaç bağcıyı dövmek. Konunun din, vicdan hürriyetiyle de alâkası yok. Burada ilk gaye, seküler ya da oruçlu olmayan cenaha mağdur süsü vermek yani devletin bu cenaha baskı yaptığı intibaı uyandırmak. Diğer gaye de inancından ötürü yemeyi içmeyi bırakan kesimi rahatsız etmek. Bu yapılanın özünde din değil, İslâm düşmanlığı var. Nedendir bilinmez kendini seküler olarak tanımlayan arkadaşlarımız Hristiyanlara ve Yahudilere karşı çok hassaslar. Müslümanlara karşı ise değiller. Mütedeyyinlere karşı acayip işler yapmaktan da geri kalmazlar. Onun için bunların fikirlerine itibar etmemeliyiz. Onun için bunların Ramazan ayında çıkardıkları kuru gürültülere aldırış etmemeliyiz. Ne yazık ki Ramazan ayında sekülerlerce kuru gürültü koparma ve mağduriyet rolüne bürünme huyu terk edilmiyor. Bu role bürünmenin nafile olduğu kuşkusuz. 500 çalışanı olan bir yerde 475 oruç tutan vara 25 oruç tutmayana yemek verilmez, para ödenir. Zannediyorum, Cumhuriyet’in temennisi 25 çalışanın 475 çalışanın karşısında yemek yemesi. Cumhuriyet’in haberi veriş şekli de hatalı. Bir kere talebe göre yemek çıkarılmamasının laiklikle yahut din ve vicdan özgürlüğüyle bağdaştırılması saçma.”
Buğra KARDAN / Yeni Akit