Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli gündeme geldiğinde birçok değerlendirme yapıldı. Eleştiriler sıralandı. Eleştirilerin dikkate alınacağı söylendi ancak alındığına dair bir veri görülmedi. Geldiğimiz noktada üç gün boyunca yeni eğitim modeli ve yeni müfredat öğretmenlerimize eğitmen öğretmenler tarafından anlatıldı. Öğretmenlere müfredatla ilgili her branştan eğitim verildi. Öğretmenlerin bir bölümü bu eğitimi almak için üç gün boyunca gidiş dönüş 300 km yol katetmek zorunda kaldı. Bu süreçte birçok meslektaşımız bizlere ulaştı. Sosyal medyada gözlemlerini, yaşadıklarını dile getirdi. 10 yıl üzerinde çalışıldığı ve birçok görüş alınarak ortaya çıktığı söylenen modelde geldiğimiz nokta “Kervan yolda düzülecek.” oldu. Öğretmenler huzursuz ve ne yapacaklarını bilmez bir durumda sınıflarında olacaklar. Neden bu kanaat ortaya çıktı?  Açıklayalım.

O Öğrenciler Okuldan Atılacak! O Öğrenciler Okuldan Atılacak!

Yeni bir sistemin kabul görmesi, öğrenilmesi, özümsenmesi doğaldır ki zaman alır. Uyum süreci vardır. Her şeyin birden yerli yerinde olması beklenmez ancak söz konusu olan eğitim ve muhatap kitlemiz çocuklar, gençler ve aileleri. Yeni sistemi uygulayacak olan öğretmenlerin altına girdiği sorumluluk da işin en ağır kısmı. Eğitimde kaybedilecek zamana tahammül yok.Üstelik daha yeni müfredat tartışmaları devam ederken yeni sorunlar ortaya çıkmaya başladı.

Öğretmenlerimiz üç gün boyunca aldıkları eğitimi bizlere değerlendirdiler. Eğitim veren meslektaşlarımızın eğitim süreçlerinden başlayıp eğitim verecekleri güne kadar yaşadıkları zorluklar işin başlarken sorunlu olduğunu gösteriyor. Doğal olarak da eğitim verirken karşılaştıkları sorular cevapsız kaldı.180 sayfalık slayt okuma üzerine verilen bir eğitim süreci eğitim vereni de dinleyeni de memnun etmedi. Öğretmenin formlar dolduran, çıktı alan, birçok ölçek hazırlayan, kare kodla, kavram karmaşası ile uğraşan konumda olduğu bir müfredatla karşılaştıklarını belirten öğretmenlerimiz, tasarruf tedbirleri yazısıyla da oluşturulan birleştirilmiş kalabalık sınıflarda bu yükün altından nasıl kalkacaklarını bilemiyorlar. Öğrencinin hazır bulunuşluk düzeyinde olmasının beklendiği müfredatın uygulanmasının çok zor olduğunu belirtiyorlar. Öğrenci seviyelerinin farklı olduğu okullarda bu müfredatı uygulamanın nasıl olacağını kara kara düşünüyorlar. Çıkarım odaklı müfredatta öğretmenin pasifleştiğini söylüyorlar. Birçok branşta temel konuların ya kaldırıldığını ya da etkisizleştirildiğini belirten öğretmenlerimiz, daldan dala atlayıp konuları öğrencilere nasıl anlatacaklarını bilemediklerini ifade ediyorlar. Matematiğin algoritmaya dönüştüğü, fiziğin temel konularından olan kondansatörün çıkarıldığı, dilbilgisi konularının çok zayıflatıldığı, edebiyatta tema ağırlıklı konu işlerken  edebi dönemlerin bilgisinin verilmeden dönem isimlerinin geçtiği, tarihte siyasi tarihin yok sayıldığı, coğrafyada dünyanın hareketlerinin ne diye çıkarıldığının anlaşılmadığı, sınav sisteminin değişip değişmediğinin netleşmediği  ve bunun gibi bir çok başlığın tartışıldığı bir müfredatla karşı karşıya öğretmenlerimiz.

Okullar açıldığında olacak olan şey şu: Öğretmenlerimiz “Şimdi biz ne yapacağız?” sorusunu birbirlerine sıkça soracaklar. Kim ne anladıysa parçaları birleştirmeye çalışıp, noksan kalan tablonun büyük bölümünü kendileri tamamlamaya çalışacak. Whatsapp gruplarında kaynağı belli olmayan bilgiler dolaşacak. Bakanlık zamanlı zamansız bir sürü yazı yayınlayacak. Bazı uygulamaları belki kaldıracak ve ya değiştirecek. Nerden mi tahmin ediyorum. Çünkü daha geçen sene uygulanmaya başlanan  senaryolu sorular, ortak sınavlarla ilgili yaşananlar tazeliğini koruyor.

Öğretmenlerimizi zorlu bir dönem bekliyor. Ortak akılla hazırlanmayan, önce pilot bölgede uygulanmayan,eğitimin paydaşlarının ikna olmadığı bu müfredatın uygulaması da doğuşu gibi sıkıntılarla dolu olacak yani kervan yolda düzülecek.Ben yaparsan olur, mantığı bize yıllarımızı kaybettirecek.