Ziya Selçuk’un Milli Eğitim Bakanlığı’ndan istifa ettiğine dair haberler, geçtiğimiz ayın ikinci haftasında çıkmıştı.

Bu haber, resmileştirme yetkisindeki merciden teyit ettirilemediği için, medya rivayetinden ibaret kalmış; Akdeniz Bölgesi’ndeki yangınların gündemde birinci sırayı işgal etmesi nedeniyle, onu deşeleyen de çıkmamıştı.

Söz konusu haber, geçtiğimiz hafta kuvveden fiile çıktı; Ziya Selçuk’un istifası kabul edildi ve yerine Mahmut Özer yeni Milli Eğitim Bakanı olarak atandı.

Hem yangının gündemdeki ilk sırasını koruması, hem de yeni Bakan Özer’in zaten üç yıldır Milli Eğitim Bakan Yardımcısı olması nedeniyle, mezkur değişikliğe mahsus ayrıntılı haberler fazla üretilmedi ve bu sayede, mevcut yönetim sisteminde büyük bir öneme sahip bulunan Bakanlıktaki değişiklik, yatay bir şekilde –kendi normal seyrinde- gerçekleşti.

Bakan Mahmut Özer’i tebrik ederek, geçmiş görevlerinde olduğu gibi Bakanlık görevinde de başarılı olmasını temenni ettiğimi öncelikle iletmeliyim.

Çünkü Bakan Özer’in başarısı öğrenci, öğretmen ve veli ilişkisini de ihtiva ederek, doğrudan toplumun tümüne yayılacak bir hizmetin ifası olması bakımından son derece önemlidir ve bu bağlamda Bakan Özer’in güçlü iradesinin, isabetli kararlarının, doğru uygulamalarının Rabbimiz tarafından hayır ve iyilik üzere bereketlendirilmesi yegane temennimdir.

Bakan Özer, özgeçmiş bilgilerinden de anlaşılacağı üzere, son günlerde dillere fazla dolanan liyakat ve ehliyet bakımından ziyadesiyle göz dolduran ve dolayısıyla atandığı makamı hak eden biridir.

Bu manada Bakan Özer’den yana benim hiçbir endişem yoktur; akıl ve idrak sahiplerinin de bu yönde bir endişelerinin olması bence mümkün değildir.

Benim endişem, her şeyden önce Bakan Özer’in, yalan üretmeyi maharet bilen, yalanları ortaya çıkarıldığında kendilerini utanmaktan muaf sayan bir muhalefet ortamında görev yapacak olmasıdır.

Üstelik bu öyle bir muhalefettir ki, eğitim camiasını iktidardan yana olanlar ve olmayanlar şeklinde peşinen ikiye ayırarak, iktidar umutlarını bu yöndeki bir kutuplaşmaya bağlamıştır.

Henüz külleri bile soğumamış yangınlardaki katkılarını bile fitneye ayarlayan, bir derde derman olmak için değil, devlete güçsüzlük izafe etmek, halkı iktidara karşı kışkırtmak üzere yangın mahallerinde musibet ve şer avcısı rolüne soyunan böylesi bir muhalefetin, toplumun tamamını ilgilendiren talim ve terbiye konusunda da iyi niyetli bir tarassut içinde olmayacağı, bilakis önem arz eden meselelere göre sinek hükmünde olan hususlar üzerinden tasallutu marifet bilecekleri aşikardır.

Yine siyaset cümlesinden bu bağlamdaki bir diğer endişem, Bakan Özer’in meslek planında eğitimi de bilecek şekilde son derece iyi yetişmiş bir teknokrat olarak, yeni siyasi yönetim şartlarında, idarî dengeyi kurarken, milletvekilleri cihetinden muhatap olabileceği zorluklardır.

Çünkü iktidar milletvekilleri, bölgelerinde hizmet verecek il ve ilçe milli eğitim müdürleri ile öğretmenlerin yetkinliğini, azami surette faydalarını gözetme konusunda, kendileri cihetinden haklılık arz eden bir müdahaleyi, velev ki dolaylı yönden de olsa, talep edeceklerdir.

Üçüncü endişem, içinden geçerken halen çok zorlandığımız salgın ortamında, onun ürettiği zorunluluklar nedeniyle şirazesi –şükür ki henüz kopmayan ama- büyük orandan kayan eğitim ilişkilerinin, Kovid’in dayattığı yeni normalden, kendi doğal normaline döndürülmesindeki zorluklardır.

Bu konudaki muhtemel zorluklar teknik planda kolay çözülebilir bir nitelikte olsalar da, öğretmen ve veli konumundaki herkesin bu konuda özel bir görüşünün bulunması ve bu görüşlerin, günümüz şartlarında handiyse bir nifak çukuruna dönüşmüş bulunan fondaş medya ile sosyal medya ortamına taşınabilir olması da bir diğer endişemdir.

Yüz yüze eğitimin tekrar başlatılması veya başlatılmaması kararı, kültürden ekonomiye, fert psikolojisinden aile alışkanlıklarına kadar ilgili her durumu kılı kırka yararcasına inceleyecek kurullara ve yetkili kişilere ait iken, sosyal medya üzerinden başlatılmasını ya da başlatılmamasını isteyenlerin dil savaşı şimdiden başlamıştır.

Benim ilgili şahsi endişe tablomun biraz fazla gri olduğunu farkındayım.

Ancak, her şeyden önce ferasetiyle maruf olan Başkanımız Recep Tayyip Erdoğan ile, basiret / şuur sahibi öğretmenlerin ve velilerin Bakan Özer’e destek olacaklarını umuyorum.

Yukarıda da söylediğim gibi Bakan Özer’in bu destekle kat edeceği başarı yolu, hepimizin yoludur.

Faydayı, hayırlı olanda aramaksa görevimizdir.

Ömer LEKESİZ / Yenişafak