Birleşik Kamu-İş Konfederasyonuna Bağlı Hepimizin Sendikası “Toplumsal cinsiyet eşitiği, bir çocuk istismarıdır ve pedofoli savunuculuğudur” açıklamasında bulunarak Eğitim Sen’i MEB’e şikayet etti.
"Cinsiyet eşitliği, her şeyden önce bir insan hakkıdır. Bu, tüm sınıf ve ırklardan kadınların, erkeklerin, oğlanların ve kızların eşit olarak katılımını ve eşit değere sahip olmasını gerektirir. Kaynaklara, özgürlüklere ve kontrol uygulama fırsatlarına eşit erişime sahiptirler.
Toplumsal cinsiyet eşitliği, bireylerin haklarının, sorumluluklarının ve fırsatlarının erkek veya kadın, engelli veya sağlam, genç veya yaşlı, beyaz veya siyah, kırsal veya kentsel yerleşimlerden olmalarına bağlı olmayacağı anlamına gelir.
Kadınlar onur, güvenlik ve emniyet içinde yaşama hakkına sahiptir. Kadınları ve kızları güçlendirmek, kalkınmayı ilerletmek ve yoksulluğu azaltmak için vazgeçilmez bir araçtır. Sağlıklı, eğitimli ve hayatlarından sorumlu kadınlar, tüm ailelerin, toplulukların ve milletlerinin sağlığına ve refahına katkıda bulunur."
“Eğitim Sen’in Cinsiyetsizleştirme Dayatmasına İzin Verilemez!” başlıklı açıklamasında “Toplumsal cinsiyet eşitliği 3 yaşından itibaren çocukların cinsel tercihlerini diledikleri biçimde yaşayıp, ifade edebileceklerini savunur. Toplumsal cinsiyet eşitliği, bir çocuk istismarıdır ve pedofili savunuculuğudur” dedi.
Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu içerisinde örgütlü olan Hepimizin Sendikası yine kendisi ile aynı konfederasyon da yer alan Eğitim-İş’in 8 Mart ile ilgili yayınladığı bildiride, “Eğitimde toplumsal cinsiyet eşitliği ilkelerinin güçlendirilmesi, kız çocuklarının okullaşma oranını artıracak önlemler alınması gerekmektedir. 4+4+4 eğitim sistemiyle kız çocuklarının örgün eğitimin dışına itilmesi, erken yaşta evlendirilme ve çocuk işçiliğinin artmasına yol açmıştır. Ders kitaplarındaki cinsiyetçi ifadeler ortadan kaldırılmalı, eğitimde laik ve bilimsel yaklaşım benimsenmelidir” değerlendirmesi üzerine bir değerlendirme yapmamıştır.
Birleşik Kamu-İş Konfederasyonuna bağlı Hepimizin Sendikası, “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği, biyolojik cinsiyetin reddi, cinsiyetsizleşmenin teorisidir. Toplumsal cinsiyet; İngilizcedeki “gender” kelimesinin Türkçe karşılığıdır ve kadın-erkek cinsiyetinin dışında her cinsiyeti, cinsiyet kimliğini ve cinsel yönelimi içeren bir kuramdır. Kişinin biyolojik cinsiyetine bağlı olarak toplumsal rollerini, cinsiyet rolünü veya kişinin cinsiyet kimliğine bağlı olarak da kendi cinsiyetini tanımlamasını ifade eder. Toplumsal cinsiyetin savunucularına göre hangi cinsiyetle doğarsanız doğun cinsel tercihiniz karşı cins veya bir insan olmak zorunda değildir. Cinsellik herkesle, her şeyle yaşanabilir. Sınırsız özgürlükler barındıran tamamen hazza odaklı bir yaşam şeklidir. Bireye çocukluktan itibaren cinsel kimliğini ve cinsel yönelimini tercih etme “özgürlüğü” sunar. Bu terim bir Emperyalist Batı uydurmasıdır. Toplumsal cinsiyet eşitliği 3 yaşından itibaren çocukların cinsel tercihlerini diledikleri biçimde yaşayıp, ifade edebileceklerini savunur. Toplumsal cinsiyet eşitiği, bir çocuk istismarıdır ve pedofoli savunuculuğudur. Hepimizin Sendikası Grubu olarak, okullarımızda çocuk istismarı propagandasına, çocuklarımıza cinsiyetsizliğin özendirilmesini kabul etmiyoruz. Üstelik bunun eğitimciler tarafından yapılmasını hiç kabul etmiyoruz” açıklamasında bulunmuştur.
Birleşik Kamu-İş Konfederasyonuna bağlı Hepimizin Sendikası Meslektaşlarına seslenerek "Bilim dışı bu safsatanın, bilim yuvalarında ders olarak okutulmasına izin verecek miyiz?" sorusunu sorarak uluslararası kabul görmüş bir gerçekliğe müdahale edilmesi çağrısında bulunmuştur.
“Toplumsal cinsiyet eşitliği kavramı bir aldatmacadır, kandırmacadır. Kadın ve erkeğin sosyal yaşamda eşitliği anlamı ile ilgili hiçbir ilgisi yoktur. Toplumsal Cinsiyet Eşitliği, Emperyalizmin, Türk milletini içerden çürütme planın aracıdır. Eğitim Sen bu projenin taşeronluğunu yapmaktadır. Çocuklarımız toplumsal cinsiyet eşitliği ile kadın ve erkeğin eşitliğini öğrenmeyecekler. Kadınlık ve erkeklik cinsiyetinin olmadığını öğrenecekler. Toplumsal cinsiyet eşitliği öğretmenlere ve anne, babalara çocuklarımıza “kızım ve oğlum” dememizin yanlış olduğunu savunuyor. Oje süren bir erkek öğrenci gördüğünüzde müdahale edemezsiniz diyor. Bu konuda yardımcı olmaya çalışan öğretmeni özgürlüğe müdahaleci olarak tanımlıyor. Biz öğretmenler bunları kabul edecek miyiz? Bilim dışı bu safsatanın, bilim yuvalarında ders olarak okutulmasına izin verecek miyiz? Bizim en büyük sorumluluğumuz bize emanet edilen öğrencilerimizi her türlü tehlikeden korumaktır. Çocuklarımızı istismar eden bu zihniyetten çocuklarımızı koruyalım ve bu çirkinliğin sınıflarımızda yaşanmasına izin vermeyelim. Eğitim Sen’in bu eylem kararının sendikal mücadele ile, hak arayışıyla, öğretmenlik mesleği ile ilgisi yoktur. Eğitim Sen yönetimini çürüyen emperyalist/kapitalist sistemin dayatması olan cinsiyetsizleştirme dayatmasına alet olmamaya, kararı geri çekmeye; Eğitim Sen üyesi eğitim emekçilerini bu karara katılmamaya davet ediyoruz. Cumhuriyet öğretmeni asla ve kat’a emperyalizmle birlikte olmaz, olamaz!” açıklamasında bulunmuş.
Birleşik Kamu-İş Konfederasyonuna bağlı Hepimizin Sendikası hızını alamamış Eğitim Sen’i “Millî Eğitim Bakanlığına Sesleniyoruz” başlığı altında şikayet etmiştir;
Sendika, “10 Mart günü tahtaları mora boyayarak ve bir ders saatinde toplumsal cinsiyet eşitliği dersi yapacaklarını ilan eden bu sendikanın bu çirkin eylemine müsaade edilmemelidir. Çocuklarımızın bedensel, manevî bütünlüğü, Millî Eğitim Bakanlığımızın sorumluluğundadır. Millî Eğitim Bakanlığı geleceğimizin teminatı olan çocuklarımızı tehdit eden bu eyleme karşı harekete geçmelidir” açıklamasında bulunarak Eğitim Sen’i itibarsızlaştırmak istemiştir.
TOPLUMSAL CİNSİYET NEDİR, NE DEĞİLDİR!
UNICEF (Birleşmiş Milletler'in bir kuruluşu) toplumsal cinsiyet eşitliğini "kadınlar ve erkekler, kız ve erkek çocukları aynı haklara, kaynaklara, fırsatlara ve korumalara sahiptir. Kız ve erkek çocuklarının veya kadın ve erkeklerin aynı olması veya tam olarak aynı şekilde muamele görmeleri gerekmez."
2017 itibarıyla, toplumsal cinsiyet eşitliği Birleşmiş Milletler'in on yedi sürdürülebilir kalkınma hedefi (SDG 5) arasında beşinci sırada yer almaktadır; toplumsal cinsiyet eşitliği, kadınlar ve erkekler dışında cinsiyetleri veya toplumsal cinsiyet ikiliğinin dışında kalan toplumsal cinsiyet kimliklerini içermemektedir. Toplumsal cinsiyet eşitsizliği, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı'nın İnsani Gelişme Raporları tarafından yıllık olarak ölçülmektedir.
Cinsiyet eşitliği, cinsiyete dayalı eşit fırsatlara veya resmi eşitliğe veya cinsiyet için eşit temsil veya sonuç eşitliğine, ayrıca maddi eşitlik olarak da adlandırılabilir. Cinsiyet eşitliği hedeftir, cinsiyet tarafsızlığı ve cinsiyet eşitliği ise hedefe ulaşmaya yardımcı olan uygulamalar ve düşünme biçimleridir. Belirli bir durumda cinsiyet dengesini ölçmek için kullanılan cinsiyet eşitliği, maddi cinsiyet eşitliğine ulaşmaya yardımcı olabilir, ancak kendi başına bir hedef değildir. Cinsiyet eşitliği, kadın haklarıyla güçlü bir şekilde bağlantılıdır ve genellikle politika değişiklikleri gerektirir.
Küresel ölçekte, cinsiyet eşitliğine ulaşmak ayrıca kadınlara ve kızlara yönelik zararlı uygulamaların ortadan kaldırılmasını gerektirir; bunlara seks ticareti, kadın cinayeti, savaş zamanı cinsel şiddet, cinsiyete dayalı ücret farkı ve diğer baskı taktikleri dahildir. UNFPA, "insan haklarını teyit eden birçok uluslararası anlaşmaya rağmen, kadınların hala erkeklerden çok daha fazla yoksul ve okuma yazma bilmeme olasılığı vardır. Mülkiyete, krediye, eğitime ve istihdama daha az erişimleri vardır. Bu kısmen, kadınların ailenin geçimini sağlayanlar yerine çocuk sahibi ve ev hanımı olarak etiketlenmesine ilişkin arkaik klişelerden kaynaklanmaktadır. Erkeklerden çok daha az politik olarak aktif olma olasılıkları vardır ve aile içi şiddet mağduru olma olasılıkları çok daha yüksektir."
İşte sendikanın o çağrısı