Siyaset Yapma Yasağı

657 sayılı Kanun’un 7’nci maddesi uyarınca kamu görevlilerinin siyasi partiye üye olmaları, siyasi faaliyette bulunmaları yasaktır. Siyasi partiye girmek memurluktan çıkarılma cezasını gerektirmektedir.

657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 7 nci maddesinde “Devlet memurları siyasi partiye üye olamazlar, herhangi bir siyasi parti, kişi veya zümrenin yararını veya zararını hedef tutan bir davranışta bulunamazlar; görevlerini yerine getirirlerken dil, ırk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din ve mezhep gibi ayırım yapamazlar; hiçbir şekilde siyasi ve ideolojik amaçlı beyanda ve eylemde bulunamazlar ve bu eylemlere katılamazlar” hükmü yer almaktadır.

Yine aynı Kanunun 125 inci maddesinde “Herhangi bir siyasi parti yararına veya zararına fiilen faaliyette bulunmak”, “kademe ilerlemesinin durdurulması” cezasını gerektirir bir disiplin suçu olarak tanımlanmıştır.

Ancak 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanununa göre faaliyet gösteren sendikaların yöneticileri olan –aynı zamanda devlet memuru olan- kişilerin siyasi partilerle ilişkilerini düzenleyen herhangi bir kanun hükmü bulunmamaktadır.

4688 sayılı Kanunun 20 nci maddesinde “Sendika ve konfederasyonlar kamu makamlarından maddî yardım kabul edemez, siyasî partilerden maddî yardım alamaz ve onlara maddî yardımda bulunamazlar. Sendika ve konfederasyonlar siyasî partilerin kuruluşu içinde yer alamazlar; siyasî partilerin ad, amblem, rumuz veya işaretlerini kullanamazlar” hükmü dışında sendika yöneticilerinin siyasi partilerle ilişkilerini belirleyen açık bir hüküm yoktur.

6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanununun 26 ncı maddesinin yedinci fıkrasında “Kuruluşlar siyasi partilerin ad, amblem, rumuz veya işaretlerini kullanamaz” hükmü dışında sendikaların siyasi partilerle ilişkilerini belirleyen başkaca hüküm bulunmamaktadır. 657 sayılı Kanun, sendika yöneticisi olsun ya da olmasın devlet memurları yönünden;

a. Herhangi bir siyasi parti, kişi veya zümrenin yararını veya zararını hedef tutan bir davranışta bulunulmasını,

b. Siyasi ve ideolojik amaçlı beyanda ve eylemde bulunmayı ve bu eylemlere katılmayı,

c. Siyasi partilere üye olmayı, yasaklayarak disiplin suçu olarak öngörmüştür.

Bu üç fiil işlenmediği müddetçe sendika yöneticisi olsun ya da olmasın hiçbir devlet memuru hakkında siyaset yasağından hareketle soruşturma açılamaz, ceza verilemez.

Öte yandan bu tür durumlarda üzerinde durulması gereken nokta; bu türden siyasi parti etkinliklerine “sendika”yı temsilen ve “sendika yöneticisi” sıfatıyla katılınmış olunmasının vurgulanmasıdır.

Sendikalar işlevlerinin bir gereği olarak siyasi işleyişin ve siyasetin içinde temel aktörlerden biridir. Zira siyaset sosyolojinde siyasal partiler, sendikalar, sivil toplum kuruluşları ve olağan üstü sosyal, kültürel ve ekonomik olayların her biri, bireyin siyasal toplumsallaşma sürecine etki eden ana unsurlardır. Kamu çalışanları ve ülke meseleleri ile ilgili konular hakkında sendikanın görüş ve önerilerinin dillendirilmesi ve kamuoyu bilinci oluşturulması amacıyla siyasi parti toplantılarına katılmak gayet doğal ve hukuka uygun olup suç unsuru olacak bir durum söz konusu değildir.

Siyasi parti toplantısına katılma fiilinin sendika yöneticisi sıfatıyla sendika adına gerçekleştirildiği vurgulanmalı; herhangi bir siyasi faaliyet teşkil etmediği, aksine üyelerimizin menfaatine uygun olarak destek sağlama amacıyla yani 4688 sayılı Kanunun izin ve yetki verdiği çerçevede hareket edildiği ifade edilmelidir.

Aynı şekilde toplantıya katılma amacına uygun şekilde siyasi partiyi destekler mahiyette hiçbir eylemde bulunulmamalı; hiçbir şekilde siyasi ve ideolojik amaçlı beyanda ve eylemde bulunulmamalıdır.

Nitekim Danıştay 12 nci Dairesinin 2007/2509 Esas, 2010/1244 Karar sayılı ve 09.03.2010 karar tarihli kararında “…sendikaların toplumsal sorunlara ilişkin konularda yapılan toplantılara katılması türünden faaliyetlerin sendikal faaliyet kapsamında olması ve suç olarak değerlendirilmesinde olanak bulunmamaktadır…” denilmektedir. Sendika üyesi, İl Temsilcilik Başkanı iken bir siyasi parti tarafından düzenlenen halk toplantısına yapılan davet üzerine katılması nedeniyle 657 sayılı yasanın 125/D-o maddesi uyarınca bir yıl kademe ilerlemesinin durdurulması cezasıyla cezalandırılmıştır. Bu cezanın iptali istemiyle açılan davanın Erzurum 1 inci İdare Mahkemesince reddi üzerine yapılan temyiz başvurusu üzerine Danıştay 12.Dairesi 9.3.2010 gün ve E: 2007/2509, K: 2010/1244 sayılı kararıyla davanın reddine karar veren idare mahkemesi kararının bozulmasına karar vermiştir. Anılan kararda sendikaların toplumsal sorunlara ilişkin yapılan toplantılara katılması türünden faaliyetlerinin sendikal faaliyet kapsamında olduğu ve suç olarak değerlendirilmesine olanak bulunmadığı belirtilmiştir.

Bu noktada Anayasa Mahkemesi’nin 2013/6152 sayılı bireysel başvuru kararına özellikle dikkat etmek gerekmektedir. Zira AİHM ve Danıştay kararlarında, kamu görevlilerinin siyaset yasağı kapsamında değerlendirilen faaliyetleri, sendika üyesi kamu görevlilerinin sendikal eylemleri bağlamında değerlendirilmekte ve sendika özgürlüğü/örgütlenme özgürlüğü ekseninde yorumlanmaktadır. Oysaki Anayasa Mahkemesi söz konusu kararında, başvurucu bir sendika yöneticisi olmasına ve sendikasını temsilen bir siyasi partinin basın açıklamasına katılması nedeniyle verilen disiplin cezasına ilişkin başvuruda, başvurucunun sendikal kimliğini değerlendirmeye almaksızın konuya salt kamu görevlilerinin ifade özgürlüğü açısından yaklaşmıştır.

Bahse konu kararda Mahkeme; “… İfade özgürlüğü devlet memurları söz konusu olduğunda görüşlerin dengeli ve siyaseten yansız olarak açıklanıp açıklanmadığını, kişisel tavırlar sergilenip sergilenmediğini ve tarafsızlıklarının güvence altında olup olmadığını tartışma konusu yapmaktadır. (…) Devletin kamu hizmetinde çalışan memurlarına bir bağlılık görevi getirmesi, ödev ve sorumluluklar yüklemesi memurların statüleri gereği meşru kabul edilebilir bir durumdur. Fakat devlet memurlarının da birer birey olduğu, siyasi görüş sahibi olma, ülke sorunlarıyla ilgilenme, tercih yapma gibi sosyal yönlere sahip olduğu ve bu nitelikleriyle AİHS’nin 10 ve 11. maddelerinden yararlanma haklarının bulunduğu şüpheden uzaktır. (…) Başvurunun bir devlet okulunda sınıf öğretmeni olduğu ve aynı zamanda sendika temsilcisi olduğu göz önüne alındığında devlet memurlarının ifade özgürlüğü kapsamında düşünceyi açıklama ve bilgiye erişim hakkından bütünüyle mahrum bırakılamayacaklarını dikkate almak gerekir. (…) İlk derece mahkemesi başvurucunun basın açıklamasına katılan grup içerisinde bulunma dışında başka bir eylemini tespit etmemiş ve basın açıklamasının sendikal faaliyetlerle ilgili olmadığını belirlemiştir. çimlerin bulunduğu bir ortamda bireyin gerek siyasi tercihlerini yapabilme amacının doğurduğu ihtiyacı gerek siyasal ve toplumsal olaylarla ilgili bilgi edinme merakı gözardı edilemez bir durumdur. Öte yandan başvurucunun eylemi sonucunda kendisine bir yıl süre ile kademe ilerlemesinin durdurulması cezası verilmiştir. Bu cezanın beş dereceli disiplin cezası sisteminde dördüncü dereceden ve nitelikli sayılabilecek bir ceza olduğu, başvurucunun memuriyet görevinin sona ermesine doğrudan sebep olmasa da tekerrür durumunda görevden atılmasına neden olabileceği ve bireyin haber ve bilgiye ulaşma kapsamında ifade özgürlüğünü engelleyecek niteliğe sahip olduğu anlaşılmaktadır.” gerekçelerine yer verilmiştir.

Eğitim Çalışanları İçin Hak Arama Rehberi - Eğitim Bir Sencin.com İnternet Sitesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.