EĞİTİM ÜZERİNE – 13

Dünkü yazıda mekân tasarımları üzerine somut düşüncelerimizi yazmaya başladık. Bugün bu konuya devam edelim.

Aslında hepsi birbiriyle iç içe konular ama müfredat, ders programları, öğrenci ve öğretmen seçimleri konularına ayrı değinileceğinden onları atlıyoruz burada.

Felsefesi olmayan milletin mektebi olmaz, diyor Türkiye’nin maarif davasının büyük düşünürü. Ve bunu söylerken söylediğini sağlam temellere oturtarak şöyle açıklıyor okulun nasıl olması gerektiğini:

Bize bir insan mektebi lazım. Bir mektep ki, bizi kendi ruhumuza kavuştursun; her hareketimizin ahlaki değeri olduğunu tanıtsın; hayâya hayran gönüller, insanlığı seven temiz yürekler yetiştirsin; her ferdimizi milletimizin tarihi içinde aratsın; vicdanlarımıza her an Allah’ın huzurunda yaşamayı öğretsin…” (Nurettin Topçu-TMD)

Özetle, ilk yazıda dediğimiz gibi, bizim eğitim felsefemiz nedir?

Biz nasıl bir insan yetiştirmek istiyoruz?

Modelimiz ne?

İşte okul binalarını, eğitim alanlarını, uygulama tesislerini buna göre oluşturmalıyız.

Planlamalar ona göre yapılmalı ve bu ülkenin tek bir ferdinin dahi heba edilemeyeceği bir sistem kurulmalı.

Dünkü yazıda çok özetle bahsettiğimiz, düşünce planında sunduğumuz alanların oluşturulmasında bütün bu amaçlara dönük planlamalar yapılmalı.

Kaliteli, erdemli insan yetiştireceksek öncelikle onları hayattan koparmak yerine, hayatın içinde, fıtri hallerini bozmadan ama belki daha iyi tasarımlar sunarak mekânlar oluşturmalıyız.

Bahsettiğimiz nitelikte binalar şehirlerin dışında olursa daha verimli olur. Örnek verecek olursak:

Kırk dönüm üzerine kurulu bir eğitim alanı, bunun dört dönümü binalar ve tesisler için ayrılabilir. Bu alanda;

Yüz derslikli bir bina yapılsa, her derslik dört sınıf tarafından dönüşümlü kullanılacağından dört yüz sınıfa yeter. Her sınıfın ortalama otuz öğrencisi olsa on iki bin öğrenci eder.

Teorik ders saatleri az olacağından sınıflar dönüşümlü kullanılacak. Öğrencilerin bir kısmı sınıfta iken diğer kısımları, bahçelerinde, sosyal tesislerde, spor salonlarında, atölyelerde, yaşlı ve ihtiyaç sahiplerinin ziyaretlerinde olacaklardır. Bu tamamen planlama ile ilgilidir.

Kısacası okul dediğimiz hayatın içinde bir hayat olacak ve çocuklar oraya gitmeyi sevecekler.

Öğrendikleri hiçbir şeyi, bu bizim ne işimize yarayacak, diye düşünmeyecekler…

(Devam edecek…)