Sağlık bakanlığı bünyesinde görev yapan 4-D’li Kamu İşçileri Toplu Sözleşmeden Umutlu

Sağlık Bakanlığı’nda Görevli 4-D’li Kamu İşçileri Toplu Sözleşmeden Umutlu: “Emeğimizin Karşılığını İstiyoruz”

Sağlık Bakanlığı bünyesinde görev yapan 4-D statüsündeki kamu işçileri, yaklaşan toplu iş sözleşmesi sürecine büyük umutlarla hazırlanıyor. Yıllardır sağlık hizmetlerinin görünmeyen yükünü omuzlayan temizlik personelleri, teknik ekip çalışanları, ambulans şoförleri, veri giriş görevlileri ve diğer destek personelleri; ekonomik zorluklar, çalışma koşullarının ağırlığı ve sosyal haklardaki eksiklikler nedeniyle ciddi mağduriyet yaşandığını belirtiyor. Toplu sözleşme masasında bu mağduriyetlerin dikkate alınması, kamu işçileri açısından “bir zorunluluk” olarak görülüyor.

Geçim Sıkıntısı Günden Güne Derinleşiyor

4-D’li sağlık işçilerinin büyük çoğunluğu, asgari ücretin biraz üzerinde maaşlarla ay sonunu getirmeye çalışıyor. Özellikle büyük şehirlerde yaşayan kamu işçileri için barınma, ulaşım ve temel ihtiyaçlar, maaşların önemli bir kısmını tüketiyor. Yıllardır aynı görevde çalışan işçilerin maaşları enflasyon karşısında erirken, alım gücü ciddi oranda düşmüş durumda.

Birçok işçi, aldığı maaşla temel ihtiyaçlarını bile karşılamakta zorlandığını, borçlanmadan ayakta kalmanın neredeyse imkânsız olduğunu ifade ediyor. Ek mesai ücretlerinin yetersiz kalması, vergi dilimlerinin hızla yükselmesi de maddi zorlukları daha da derinleştiriyor.

Ağır İş Yükü ve Yetersiz Karşılık

Sağlık hizmetlerinin kesintisiz sürdürülebilmesi için büyük bir özveriyle görev yapan 4-D’li çalışanlar, hastanelerde çoğu zaman fiziksel ve ruhsal olarak yıpratıcı koşullar altında görev yapıyor. Özellikle temizlik hizmetleri ve teknik bakım gibi pozisyonlarda görev alan çalışanlar, enfeksiyon riski, kimyasal maddelerle temas ve fiziksel zorlanma gibi birçok riske maruz kalmalarına rağmen, bu risklerin maaşlara ve özlük haklarına yansımadığını ifade ediyor.

Acil sağlık hizmetlerinde görev yapan 4-D’li personel de sık sık uzun nöbetler, vardiya sistemi ve bayram/tatil demeden yapılan çalışmalar nedeniyle sosyal yaşamdan uzak bir hayat sürdürüyor. Ancak fazla mesailerin karşılığının yeterli düzeyde ödenmemesi, bu çalışanlar arasında ciddi bir adaletsizlik duygusu yaratıyor.

Sosyal Haklarda Eşitsizlik ve Kısıtlılık

Taşeron sisteminden kadroya geçirilen 4-D’li işçiler, yasal olarak kadrolu statüde görünse de, fiilen birçok konuda kadrolu kamu personelinden ayrı tutulduklarını belirtiyor. Özellikle yemek, servis, lojman ve izin hakları konusunda yaşanan eşitsizlikler, işçiler arasında büyük bir memnuniyetsizlik yaratıyor.

Birçok 4-D’li çalışan, kadroya geçtikten sonra da sosyal haklar bakımından ayrımcılığa uğradığını düşünüyor. Ayrıca görev tanımlarının belirsizliği, zaman zaman asli görev dışı işlerde çalıştırılma sorununu da beraberinde getiriyor. Bu durum, görev karmaşası yaratırken, çalışan motivasyonunu da olumsuz etkiliyor.

Toplu Sözleşmeden Beklentiler Net: Ücrette Adalet, Haklarda Eşitlik

Yaklaşan toplu iş sözleşmesi süreci, 4-D’li kamu işçileri için yalnızca ekonomik bir süreç değil; aynı zamanda yıllardır yaşanan yapısal sorunların çözümü için bir fırsat olarak görülüyor. Kamu işçileri, sözleşme masasında şu başlıklarda somut ve kalıcı çözümler bekliyor:

Geçim koşullarına uygun, insanca yaşamaya yetecek ücret artışı
Fazla mesai ve nöbet ücretlerinin adil, güncel orana göre ödenmesi
Vergi dilimi mağduriyetinin giderilmesi ve maaşların yıl boyu korunması
Görev tanımlarının netleştirilmesi ve görevlendirme keyfiyetine son verilmesi
4-D’li personelin sosyal haklarının genişletilmesi (servis, yemek, ikramiye, lojman vb.)
Riskli görevlerde çalışan teknik ve temizlik personeline yıpranma payı verilmesi
Kadroda gerçek anlamda eşitlik sağlanması

Sendikalara ve Bakanlığa Çağrı: Bu Sözleşme, Bir Dönüm Noktası Olmalı

Sağlık Bakanlığı bünyesindeki 4-D’li kamu işçileri, bu toplu sözleşmenin sadece bir ücret pazarlığı olarak değil, aynı zamanda yıllardır biriken sorunların çözüme kavuşturulacağı bir dönüm noktası olarak görülmesini istiyor. Çalışanların ortak çağrısı, “eşit işe eşit hak” ilkesinin hayata geçirilmesi ve kamu işçilerine yalnızca görev değil, hak da verilmesi yönünde.

Toplu iş sözleşmesi süreci boyunca hem yetkili sendikalara hem de Bakanlık temsilcilerine büyük sorumluluk düştüğü vurgulanırken, işçiler bu kez taleplerinin sadece dinlenmesini değil, hayata geçirilmesini istiyor.