Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş döneminde öğretmenlerin önemli bir sosyo-ekonomik statüsü olmuş, onlara cumhuriyet ideolojisinin aktarılması ve modern toplumun inşası sorumluluğu yüklenmiştir. Bilhassa şehirleşmeye dayalı olarak yaşanan sosyo-ekonomik dönüşümler neticesinde zamanla öğretmenlerin itibarında bir düşme olmuş ve kendilerine atfedilen roller sınırlanmaya başlamıştır. Araştırmalar, öğretmenlerin çoğunluğunun öğretmenliğin toplumsal statüsünün gün geçtikçe düştüğü kanaatinde olduklarını göstermektedir. Öğretmenler, toplumun mesleklerine gereken değeri vermediğini, devletin ve medyanın öğretmenlerin sorunları ile yeterince ilgilenmediğini düşünmektedir.
2015 ve 2020 yıllarında yapılan Türkiye Mesleki İtibar Araştırması öğretmenlerin bir itibar kaybı yaşadığını gösteriyor. 2015 yılında öğretmenlik mesleği itibar sıralamasında 4. sırada iken, beş yıl içinde 10 sıra gerileyerek 14. sıraya gerilemiştir. Bu haliyle öğretmenlik yüksek itibara sahip meslekler arasında en büyük itibar kaybı yaşayan meslek olarak göze çarpmaktadır. 2015 yılında ilk on sırada yer alan mesleklerden öğretmenlik dışında en fazla sıralama kaybı yaşayan meslekler general (-3) ve diş hekimidir (-2). İlk yirmi sırada ise makine mühendisi, psikolog elektrik mühendisi itibar kaybeden meslekler arasındadır. Bu veriler dikkate alındığında 10 basamak gerileyen öğretmenliğin benzer itibara sahip meslekler arasında en fazla itibar kaybı yaşayan meslek olduğu rahatlıkla görülebilir.
Bu anlamda Türkiye’de öğretmenliğin mesleki ve sosyal statüsündeki kaybı etkileyen etkenler dört başlıkta incelenebilir: ekonomik koşullar, vasıfsızlaşma, eğitim ve mesleğe giriş süreci, mesleğin mevcut koşulları.
Ekonomik Koşullar
Yıllara göre maaş artışının enflasyonun ve büyüme oranlarının altında kalması sebebiyle öğretmelerin reel maaşları düşmekte ve ekonomik durumu giderek kötüleşmektedir. Mesleğin tercih edilme eğilimi eğitim ve gelir düzeyi yükseldikçe düşmekte, öğretmenlik alt-orta toplumsal kesimlerin yöneldiği ve ekonomik koşulları çok iyi görülmeyen bir meslek haline dönüşmektedir. Üst toplumsal kesimlere mensup aileler çocuklarını bu mesleğe yöneltmede isteksiz davranma, daha çok gelir elde edebilecekleri diğer meslekleri seçmeye teşvik etmektedir.
Çeşitli çalışmalarda öğretmenlik mesleğinin ekonomik sorunlarının mesleğin statüsünü birincil derecede etkilediği ortaya konmuştur. Günümüzde öğretmenlerin ekonomik imkânları, bu mesleğin gerektirdiği yaşam standardını sağlayamamaktadır. Türkiye’nin çeşitli bölgelerinden 3000’in üzerinde öğretmenle yapılan bir çalışmada öğretmenlerin yarısından fazlası aldıkları ücretten, sosyal ve kültürel ihtiyaçları için para ayıramadığını söylemiştir. Ayrıca yine çoğunluğu öğretmenlik mesleğinin diğer mesleklere göre üst düzey kariyer elde etmeye yeterince uygun olmadığını ve yaptıkları iş karşılığında adil bir ücret almadıklarını belirtmiştir.
Öğretmenliğin ekonomik koşullarındaki değişimde neoliberal ekonomi politikalarının etkisi olmuş ve eğitim hizmetlerinin metalaşması süreci yaşanmıştır. Bütçeden eğitime ayrılan pay artsa da bu pay aslında eğitimin genişlemesini karşılamaya yönelik kullanılmaktadır. Okulların ve öğretmenlerin göreli refahını geliştirme konusunda yeterli kaynak söz konusu değildir. 2000 sonrasında eğitimde özelleştirme yaygınlaştırılmış, öğretmenlerin istihdamı esnekleştirilmiş ve öğretmenler performans kriterleriyle denetlenmeye başlamıştır. Bu dönemde kamuda istihdam olanakları daralmış ve öğretmenler özel dershane, özel kurs ve etüt merkezlerinde güvencesiz bir şekilde çalışmaya başlamıştır.
Özel öğretim kurumlarının piyasa hacminin ve payının genişlemesinde lise ve üniversiteye geçiş için merkezi bir sınav yapılmasının ve bu sınavlara yönelik verilen özel eğitimlerin de etkisi olmuştur. Merkezi sınavlarla öğrencilerin ve velilerin beklentileri sınav kazandıran eğitim yönünde değişmiş, öğretmenlerin çalışma ilişkilerindeki özerklikleri kısıtlanmış, öğretmen-öğrenci ilişkisi dönüşüme uğramış, velilerin öğretmenler üzerindeki baskısı artmıştır.
Ayrıca merkezi sınavların öğretmenler arası dayanışmadan ziyade rekabeti artırma gibi olumsuz etkileri de olmuştur. Genel olarak Türkiye’deki öğretmenler eğitim anlayışları farklılaşan devlet okulu öğretmenleri, özel okul öğretmenleri ve dershane öğretmenleri kategorilerine ayrılmıştır. Kamuda da öğretmenlerin hem sözleşmeli olarak çalıştırılmaya başlaması hem de ücretli öğretmenlik uygulaması öğretmen emeğinin metalaşmasına katkıda bulunmuştur. Özellikle ücretli öğretmenler okul yöneticileri ve kadrolu öğretmenlerin baskısıyla karşılaşmaktadır.
Vasıfsızlaşma
Modern ulus devletlerin gelişmesiyle birlikte öğretmenlere yurttaş yetiştirme misyonu yüklenmiş ve bu amaçla ulusal bir müfredat oluşturulmaya başlanmıştır. Eğitimin merkezi bir şekilde planlanması öğretmenlerin vasıfsızlaştırılmalarında etkili olmuştur.
Müfredatın, müfredatın uygulanışını gösteren kılavuz kitapların ve ders kitaplarının merkezi olarak hazırlanması öğretmenleri denetim altına almakta ve karar alma sürecinden dışlamaktadır. Öğretmenler ders içeriklerini ve yöntemlerini seçerken kendilerine çizilen çerçevenin dışına pek çıkamamakta, gittikçe kendi ders planlamasını yapan bir uzman statüsünden uygulayıcı statüsüne düşmektedirler. Eğitim süreç ve malzemelerinin tüm detaylarıyla hazır hale getirilmesi ve teknolojinin hâkimiyetinin arttırılması öğretmenlerin özerkliğini, girişkenliğini ve sorumluluğunu sınırlamakla beraber özellikle yeni öğretmenleri gittikçe kendi planlamalarını yapamaz hale getirerek vasıfsızlaştırmaktadır.
Cumhuriyetin ilk yıllarında öğretmenlere toplumsal liderlik vasıfları ve modernleştirme misyonu yüklenirken, 1980 sonrası sınav başarısı odaklı eğitim sistemine geçilmesiyle birlikte öğretmenlere daha sınırlı bir misyon yüklenmeye başlanmıştır. Bunda yeni bilgi kaynaklarının (televizyon, internet vb.) öğretmenlerin rolüne ortak olmasının da etkisi bulunmaktadır.
Eğitim ve Mesleğe Giriş Süreci
Türkiye’de gerek öğretmen yetiştirme uygulamalarında gerekse ihtiyaç planlamada başından beri bir istikrar yoktur. Öğretmenlik mesleğine kimlerin girebileceğine ilişkin MEB, YÖK, akademisyenler, öğretmenler ve öğretmen adayları arasında bir uzlaşma mevcut değildir. Öğretmenliğe alım konusunda ücretli öğretmenlik, sözleşmeli öğretmenlik, aday öğretmenlik, pedagojik formasyon programları, tezsiz yüksek lisans öğretmenlik programları gibi birbirinden farklı ve yer yer çelişkili uygulamalar uygulanmıştır. Bu hususta halen bir netliğin oluşmaması mesleğin etrafındaki güven bunalımını artırmaktadır.
Öğretmenlerle yapılan çalışmalarda öğretmen yetiştiren bölümlere girişte kriter olmayışı ve yetenekli ve başarılı öğrencilerin öğretmen yetiştiren bölümleri tercih etmemesi gibi faktörlerin mesleğin saygınlığını düşürdüğüne yönelik sonuçlar elde edilmiştir. Ayrıca lisans eğitimi yetersiz bulunmakta, uygulamalı derslerin denetlenmesinde eksiklikler göze çarpmaktadır. Formasyon programlarıyla öğretmen adaylarının sayısının yüksek tutulması ve öğretmenlik dışındaki alanlardan mezun olanlara öğretmen olma hakkının verilmesi de öğretmenliğin herkesin yapabileceği bir meslek olarak görülmesine yol açmaktadır. Bu anlamda bir temel yetenekler ve yeterlilikler çerçevesinin oluşturulmaması meslekteki kimlik sorununu tetiklemektedir.
Mesleğin Mevcut Koşulları
Öğretmenliğin mesleki statüsünü etkileyen bir diğer faktör de öğretmenlerin mesleki gelişimi konusundaki eksikliklerdir. Bu durum gerek öğretmenlerin mesleğe gereken önemi vermemelerinden gerekse hizmet içi eğitimlerin ve mesleki açıdan öğretmenlere sunulan kendilerini geliştirme imkânlarının yetersiz olmasından kaynaklanmaktadır. Çeşitli çalışmalarda öğretmenlik için performansa göre ödül ve terfi sisteminin getirilmesi ve kariyer basamaklarının oluşturulmasının gerek nitelikli öğretmen yetişmesini teşvik noktasında gerekse öğretmenliğin statüsünü artırma noktasında faydalı olabileceği önerilmektedir. 2022 yılında yasalaşan öğretmenlik meslek kanununun ilerleyen zamanlarda bu konuda olumlu bir etki yapması beklenmektedir.
Öğretmenler devlet, toplum ve medya nazarında gereken değeri görmediklerini düşünmektedir. Öğrenciler ve veliler tarafından öğretmenlere şiddet uygulandığına dair haberlerin medyada yer alması da öğretmenliğin itibarının azaldığının bir diğer göstergesi olarak yorumlanmaktadır. Kimi çalışmalar medyanın öğretmenler konusunda daha sorumlu yayın yapması gerektiğini, öğretmenlerin çalışma ve başarılarına medyada yer verilebileceği ve bunun mesleğin itibarına katkıda bulunacağını savunmaktadır.
Bir diğer problem, öğretmen sendikalarının eğitim politikalarını etkilemekten ve üyelerinin sosyal, ekonomik, kültürel çıkarlarını korumakla uğraşmaktan daha çok siyasi eğilimler göstermesidir. Üyelerinin ve mesleğin sorunlarıyla ilgilenmekten uzak olan sendikaların siyasi yaklaşımlara göre ayrışması mesleğin itibarını olumsuz etkilemektedir.
Mesleki İtibar Bakımından Öğretmenliği Gelecekte Neler Bekliyor?
Teknolojik yenilikler, iş piyasalarında ve mesleklerde yaşanan değişimler eğitim sürecini çok önemli ölçüde etkiledi ve etkilemeye devam etmektedir. Mesleğin çevre koşullarında ve icrasında yaşanan değişimler öğretmenlerin sosyal konumuna da yansıdı ve yansıyacaktır. Daha yakın zamana kadar yegâne bilgi kaynağı olan okulların bu konumunu kaybetmesi ile meslek için bilgiden gelen itibarda büyük bir yıpranma meydana çıkıyor. Öte yandan değişen okul yapıları ve ekonomik koşullar da mesleğin sosyal konumunu etkiliyor. İnsanların eğitime dair bilgileri arttıkça öğretmene yaklaşımlarındaki saygı mesafesi daralıyor. Ayrıca şeffaflaşan sosyal süreçler de mesleğin ulaşılmaz yapısını değiştiriyor. Bu tür değişimler aslında son derece normal olmakla birlikte süreçlerin hızlı yaşanması bir kabullenme sorunu oluşturuyor. Öğretmenliğin değişen örüntüleri mesleğin yeniden yapılanması için de bir fırsat sunuyor. Ancak Türkiye’de bu süreçlerin yeterince araştırılmamış olması fırsatların iyi bir şekilde anlaşılmasını ve sorunların çözümünü zorlaştırıyor. Öğretmenlik mesleğinin çerçevesini çizen bir yasanın henüz yapılabilmiş olması da sorunların çözüm hızı hakkında bize bir perspektif veriyor. Gelecekte mesleğin sosyal itibarı muhtemelen biraz daha zayıflayacak ve öğretmenlik daha açık bir mesleğe dönüşecektir.
Prof.Dr Lütfi SUNAR
İstanbul Medeniyet Üniversitesi