Geçen yıl görev yeri Hakkari’den gelerek Konya Valiliği görevine başlayan Vali Cüneyit Orhan Toprak, göreve geldiği günden bu yana yaptığı sert çıkışlarla dikkat çekti.

Vali Toprak, göreve başladıktan 4 gün sonra Konya'da 10 Kasım törenlerine katılmış ve törende yaşanan gecikmeye tepki göstererek, sorumlu olanların görevden alınması için talimat vermişti.

İkinci olay ise Ağustos ayında yaşanmıştı. Okul müdürlerinin katıldığı Beyaz Bayrak ve Beslenme Dostu Okul Sertifikası Töreni’ne bazı müdürlerin t-shirtle katılmasına tepki göstermişti. O süreçte konuyla alakalı olarak yazdığım yazıda ben de Vali Bey’e destek vermiştim. Haklıydı açıkçası. Uyarı yaparken de üslubu doğruydu bence.

Fakat yaşanan son olay için aynı şeyleri söyleyemeyeceğim.

Sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim; Vali Bey’in tepkisi haklı olsa bile üslubu ve tavrı yanlıştı. Bir insanı, mesleği ya da konumu ne olursa olsun toplum içinde rencide etmek, hele ki kürsü konuşması esnasında kullanılmayacak kelimelerle düzeltmeye çalışmak şık olmadı.

Dahası, öğretmenler gününde böyle bir olayın yaşanması daha da kırıcı oldu.

Vali Bey, samimi bir insan. Kendisinin misafiri de olduk, telefonda da konuştuk. Devlet disiplinini en üst düzeyde yaşayan bir yönetici.  Zaten sorun da buradan kaynaklanıyor. Vali Bey dozajı ayarlamada biraz sıkıntı yaşıyor gibi…

Yazımın başlığını da o yüzden “Hakkari Sendromu!” olarak attım.

Şöyle ki; Vali Bey’in Vali olarak ilk görev yaptığı yer Hakkari. Terörle mücadelenin en üst düzeyde olduğu illerin başında gelen Hakkari’de, Vali Toprak’ın en fazla içli dışlı olduğu meslekler; asker, polis, güvenlik korucusu, sağlıkçı gibi kendi amirliğinde iştigal eden şahıslardan oluşuyor. Bu meslek dallarıyla sürekli bir devlet ciddiyeti içerisinde ilişki kuran Vali Toprak, bu alışkanlığını Konya’da da ister istemez devam ettiriyor sanırım.

Halbuki Vali Bey’in bu uyarıyı yapmak için başvurabileceği onlarca seçenek mevcuttu. Konuşmasının içinde, bu uyarıyı hikayeleştirip “Erdemli kişilik oturup kalkmayı, adabı muhaşeret kurallarına uymayı bilmeli. Düzgün oturmalı, saygılı olmalı. Oturuşumuzla karşımızdakine verdiğimiz değeri gösteririz. Sizce de öyle değil mi değerli öğretmenlerim” deseydi mesela, daha güzel olmaz mıydı?

Ya da Valilik personelinden birini yanına çağırıp, “Git şu arkadaşı uyar, düzgün otursun” deseydi. Daha doğru olmaz mıydı?

Elbette programda Vali’nin hedefi olan gazeteci arkadaşımız da bu olayda doğru bir hareket yapmamıştır. Toplum önünde, özellikle bir devlet büyüğü önünde oturup kalkarken hepimizin dikkatli olması gerekir tabi ki.

20 yıllık üstadlarımız bile devlet büyükleri önünde oturup kalkarken dikkatli davranırken, henüz yolun başında olan bu kardeşimizin de bu kadar rahat davranmaması gerekirdi. Ama kendi de ifade etti işte, boşluğuma geldi, kasıtlı değildim, yorgundum demiş…

Bu sebeple bu arkadaşımıza da çok fazla yüklenmenin doğru olduğuna inanmıyorum.

Olay akşamı 21.00 sularında sendikacı bir öğretmen abimiz, Vali’nin fırça attığı kişinin bir öğretmen değil, aslında bir gazeteci olduğunu söyledi. Ben de programa gitme potansiyeli olan muhabirlerin fotoğrafını gösterdim ve arkadaşımızı teşhis ettik. Daha sonra olay yerindeki diğer gazetecilerden de konuyu teyit ettim. Gazeteci arkadaşımızın zarar görmemesi adına ismini vermeden konuyu paylaştım. O süreçten sonra olay sosyal medyada da yeniden konuşulmaya başladı. Gece geç saatlerde de Konya Valiliği’nden benim paylaşımımı doğrulayan bir basın duyurusu yayınlandı.

Sosyal medyada, “ister gazeteci olsun ister öğretmen, ne fark eder ki?” diyenler oldu. Elbette onlara katılmakla beraber, fırça atılan kişinin bir öğretmen olmadığının haber değeri olduğunu da düşünüyorum. O yüzden de paylaştım zaten.

En azından vebal altında kalan öğretmenleri kurtarmış olduk diye düşünüyorum. Çünkü Vali Bey Konya’ya geleli en çok öğretmenlerle ilgili bu tarz konularda haber oldu.

Konuyla ilgili olarak en çok konuşulan konulardan biri de Vali Bey’in bu tepkisini alkışlayan öğretmenler olmuştu…

Birkaç kraldan çok kralcının yaptığı hareketi bir kenara bırakacak olursam, Vali Bey’in 3 kere aynı soruyu sorması üzerine gelen alkışlar biraz mecburiyettendi. Gücün yanında yer alma refleksimiz gerçekten de sosyolojik bir olay. Böyle durumlarda hep gücün yanında yer alma refleksini gösteriyoruz.

Son olarak; gün içinde beni arayan bazı öğretmenler oldu. Vali Toprak’a çok kırılmışlar. Vali Toprak açıklama yaptı ama özür dilemedi diyorlar, özür bekliyorlar…

Seyfullah Koyuncu / Yenihaber