Çok yazıldı, çizildi ama bugün başka bir şey duyacaksınız.

Garip bir şekilde general yapılıp, Kara Kuvvetleri Komutanlığı İstihbarat Daire Başkanlığına atanan Serdar Atasoy’dan bahsediyorum.

Şimdi ismini soyismini şöyle bir yazarken düşündüm de, ‘FETÖ’cü ama ne güzel bir soyismi var’ dedim.

Atasoy

‘Ne saçmalıyorsun Erdem?’ diyebilirsiniz.

Yazının sonunda anlayacaksınız.

Bir önceki yazıya “Öyle basit değil” sözüyle başlamıştım. Evet, öyle basit değil gerçekten.

En azılı FETÖ’cüler arasında olacaksın ve bu süreçte bu kadar yükselebileceksin!

FETÖ Whatsapp grubunda olacaksın…

FETÖ’cünün talimatına, ‘emredersin komutanım’ diyeceksin…

Ardışık aramada ismin yer alacak…

FETÖ’cülerin elinden çıkan Cumhurbaşkanlığı yaverler listesinin onuncu sırasında ismin bulunacak…

MİT, FETÖ’cü olduğuna dair rapor tutacak…

Ama buna rağmen bir savcı gelecek hakkında Kovuşturmaya Yer Yok kararı verecek.

Bu kararı veren de, bu kararı onayan da terfi ettirilirken; KYOK kararını kaldırıp hakkında soruşturma açan savcı seni tutuklayamadan düz savcı yapılacak!

O yüzden öyle kolay değil!

***

Konu buraya gelmişken bu düz ama omurgalı savcımız Mehmet Turgay için birkaç kelam edeyim.

Yargı çevrelerine sordum, ‘Bu nasıl olabilir?’ diye.

Kimsenin anlam veremediğini gördüğüm gibi, bu kararlardan hukuk anlamında umudunu yitirmiş olduklarını fark ettim.

Biri diyor ki, Mehmet Turgay en çalışkan savcıydı. Odasına dosyalardan girilmezdi. Şüphe duyduğu kim varsa gereğini yapar, şüphe duymadığı birinin mağdur olmaması için hızlıca karar vermeye çalışırdı. Kimse ona baskı için telefon açmazdı, açamazdı. Açsa bile bildiğini okurdu.’

Dedim ki, ‘Hiç mi FETÖ borsasına bulaşmadı ya da yukarıdan gelen talimata uymadı?’

Verdiği cevap çok netti:

‘Talimatı bilmem ama FETÖ borsasına bulaşan birinin 2002 model külüstür bir aracı mı olur? Ya da kirada mı oturur? Evi bile yok, malı mülkü yok. Ama büyük bir suçu var, Atatürkçü!’

Ne diyeceğimi bilemedim. Son kelimesi yetti zaten!

***

Şimdi gelelim, kritik sorulara…

Birçok gazeteci birçok soruyu sordu.

Cevap veren yok!

Ben de birkaç soru sorduktan sonra da hiçkimsenin bilmediği bir gerçeği yazacağım buraya.

***

Bakın, Serdar Atasoy’un ‘itirafçı’ olduğunu söylediler. Serbest bıraktılar!

Bazı yetkililere sordum, ‘Neyi itiraf etti Atasoy?’ diye.

‘Hep bilinen isimleri söyledi, halbuki örgütü çökertecek isimleri vermesi gerekirdi itirafçı olabilmesi için’ dediler.

Sözde itirafçı olduğu için de Adli Kontrol Şartıyla serbest kalıyor!

Sonra bu soru aklımıza takılıyor: ‘Hayırdır, hala birileri mi onu koruyor?’

Bu soruyu sorunca da hükümet çevresinden gelen tepki de şu:

‘Rütbesi er yapıldı, daha ne olsun!’

Neymiş rütbesi düşürülmüş, ‘Er’ yapılmış.

Büyük darbe vurmuşlar maşallah!

Allah muhafaza eğer er yapılmasaydı 10 bin TL emekli maaşı alacaktı. Neyse ki şimdi er oldu da emekli maaşı 9 bin TL’ye düştü!

Şaka değil…

Zaten bir de emekli ikramiyesini de aldı. Devlete, pardon, Fetullah’a yıllarca hizmet etmenin ödülünü de almış oldu böylece. Sanırım o da bir buçuk milyoncuk kadar!

Afiyet bal, şeker olsun!

***

Gelelim üç kritik soruya…

Serdar Atasoy, itiraf ediyor, ‘Teğmen rütbemi Fetullah Gülen taktı’.

Soruyu Emekli Kurmay Albay Güven Şağban soruyor:

‘Bu rütbeyi takarken yanında kim vardı? Fetullah başka hangi subaylara rütbe taktı aynı anda? İsim ver?’

Veriyor mu?

Vermiyor…

***

Kurmay olabilmek için girdiği akademi sınavlarının sorularının kendisine verildiğini de itiraf ediyor.

Soru net:

‘Bu akademi sınav sorularını sana kim verdi?’

Yanıt var mı?

Yok!

Peki, bu akademi soruları başka kime ya da kimlere verildi?

İsim verdin mi?

Yok!

***

Üçüncü soru en kritik olan soru…

Serdar Atasoy’un ismi YAŞ öncesi Kara Kuvvetleri Komutanlığının terfi listesinde yok.

Son gün, terfi listeleri Milli Savunma Bakanlığına gidiyor ve liste burada değişiyor ve Atasoy’un ismi 5’inci sırada yazılıyor.

Yine Güven Şağban soruyor: ‘Bu müdahaleyi yapan el kimin?’

***

Sanırım artık iknayım…

Serdar Atasoy özel korunan biri.

Subaylık yıllarında korunmuş, 17/25 sonrası korunmuş, 15 Temmuz sonrası korunmuş, soruşturmada korunmuş, YAŞ’ta korunmuş…

Yetmemiş, tüm foyası ortaya çıktığında da, foyasını ortaya çıkanların da uzaklaştırılmasıyla korunmuş…

İtirafçı olmamış ama itirafçı gibi muamele görmüş, korunmuş, serbest kalmış.

Ve bütün bu sorular yanıtsız kalmış, hala da bir Allah’ın kulu da cevaplamaya yanaşmamış!

Evet, inanıyorum artık… Hala bu kişiyi birileri koruyor.

***

Şimdi size soruşturmayı yapanların bile bilmediği bir bilgiyi açıklayacağım.

Önce Serdar Atasoy’un bir devresinden duydum iddiayı…

Araştırdım.

Sormadığım kimse kalmadı.

En sonunda bu bilgiyi doğrulayabilecek bir ağabeyime ulaştım.

Başardım.

Bir gerçeğe ulaştım.

***

Hani yazının başında ‘ne güzel soyadı var’ demiştim ya!

İşte o soyadı bile sahteymiş!

Aslında onun soyismi Atasoy değil, Kabaiş’mis iyi mi?

Teğmen olduktan kısa bir süre sonra soyadını değiştirmiş.

Çok aradım, taradım…

Ne için değiştirdiğini bulamadım.

Yıldızı omzuna takan Fetullah Gülen mi verdi soyadını değiştirme talimatını yoksa başka bir şey mi var?

Bunu araştırıp, bulup yazmak bana düştü, ayrıntısını savcılarımız bulsunlar.

Ama yine de merak etmiyor değil insan…

Bu soyad neden değişti?

Yoksa ‘Kaba İş’ler çevirdiğini kimse bilmesin mi istedi?

Yatılı olarak kaldığı İzmir Atatürk Lisesi’nden mezun olduğu yılın yıllığına ulaştım.

Okul numarası 1314.

Malum, herkese olduğu gibi ona da güzel şeyler yazmışlar.

Ama bir bölüm çok dikkat çekici…

Sözümüzü onunla bitirelim!

Başka sınıflarda çok arkadaşı olduğu söylenen yıllıkta diyor ki arkadaşları, ‘Bu (durum) yazılılarda çok işine yarar. Sessiz görünen Serdar sınıfta iyi kopya çekenler arasındadır.’

Erdem ATAY / Veryansın Tv