AKIN tarihimizle ilgili Dr.Ahmet Uçar'ın kaleme aldığı, '1928'de Hıristiyanlaştırılan Kızlar' isimli kitabı bir solukta okudum.

Günümüzün sıkıntılarının yüz yıl hatta daha da öncesinde yaşandığına şahit olmak acı ve düşündürücü idi.

'1928 yılı başlarında Bursa Amerikan Kız Koleji'nde yaşanan Tanassur (Hıristiyanlaşma) hadisesi o dönemde Türk kamuoyunda çok önemli tartışma ve tepkilere sebep olmuştu. Mesele laik bir idareye geçmek isteyen Türkiye Cumhuriyeti'ni de oluş tarzı ve sonuçlan açısından sıkıntıya sokmuş ve çok fazla telaşlandırmıştı. Çünkü bir yandan laikliğin geleceği, diğer yandan halkın dinî bir meselede gösterdiği hassasiyet, hükümeti büyük bir sıkıntıya sokmuştu.

O devrin gazeteleri ve önemli münevverleri bu mesele hakkında dikkate değer tespit ve tenkitlerde bulunmuşlardı.

Hadise, laik bir ülkede dini faaliyetlerin, özellikle de milli hayatla çatışan misyonerlik faaliyetlerinin nasıl sürdürülebileceği konusunda çok ilginç tartışmalara sebep olmuştu.' Kitabın, her biri birbirinden ilginç bölümleri, okuyucunun elinden düşüremeyeceği kadar sürükleyici.1928 ve Öncesinde Türkiye'de faal Amerikan okulları ile memleketimizin bir ağ gibi sarıldığı gerçeği ile yüzleşmekteyiz.

YWCAnın Bursa'da yeniden yaktığı Protestanlık ateşi, Bursa Amerikan Kız Koleji öğrencilerinin hadise hakkındaki hatıraları, Hıristiyanlaştınldığı iddia edilen kızlar ve aileleri kimlerdi, Bursa Tanassur Hadisesi'ne velilerin gösterdiği tepkiler, Hıristiyanlaşürıldığı iddia edilen bazı kızların tepkileri, Edebiyatımızda Bursa hadisesi, aydınlann tepkisi, Muhakemeler, misyonerlerin suçlu bulunması, Bursa Amerikan Kız Koleji'nin kapatılması, gibi bölümler yazar tarafından güçlü kaynaklarla desteklenmiş.

Bursa'daki Amerikan Kız Koleji'nde yaşanan tanassur hadisesi, çok önemli sonuçları olan bir gelişme olarak karşımıza çıkmaktadır. Bunlardan ilki 1924 Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile dinî eğitim konusunda yaşanan boşluk misyonerlerce bir fırsat olarak görülmüş ve değerlendirilmek istenmiştir. Ancak laiklik prensibini benimseyen Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, buna karşı halkın tepkisinden çekindiği için tedbir almak mecburiyetinde kalmış, okulu kapatmış, öğretmenleri yargılamıştı.

Öte yandan Baülı ülke kamuoyunda başlayan 'mutaassıp ve yobaz Türk' imajından kurtulmak, bununla birlikte dünyanın yükselen gücü olarak gördüğü ABD ile ilişkilerini bozmamak için misyoner öğretmenlere üçer günlük okulda hapis ve üçer liralık gülünç cezalarla meseleyi sonlandırmıştı. Bununla da kalmayan hükümet, kapatılan bir Amerikan okulu yerine üç tane yenisinin -Kayseri Talaş, Tarsus ve Merzifon'un-açılmasına izin vermişti.

Hadise, hükümet içerisinde de farklı bakış açılanna sebep olmuş, dönemin Maarif Vekili, hadiseyi, 'milli kültüre karşı bir savaş' olarak görüp okulun kapatılması, misyonerlere mani olunması için çabalarken, Hariciye Vekili, ABD temsilcilerine bu reaksiyonun sebebinin 'dindar çevrelerin hükümete gösterebilecekleri tepkileri yatıştırmak' olduğunu söylemişti.

Ne yaman çelişki ki, Türk Maarif Cemiyeti, 1933'de kurduğu Bursa Kız Lisesi'ne 'Türkiye'nin Amerikalı Dostlan Cemiyeti' adına gelen Amerikalı misyoner Lockie Parker'ı rehber ve danışman öğretmen olarak atamıştı.

Günümüzde de, dünkü cürümlerin devamı işlenmekte, yakın geçmişte memleketimizin her tarafında açtıkları okullan ile Protestanlık propagandası yapan Amerika; şimdi modası geçmiş gördüğü bu faaliyeti tedavülden kaldırmasa da, daha etkin yok etme planları ile doğrudan teröristlere destek vererek, kuyumuzu kaçıncı kez kazdığını hatırlamamakta.

Dahası bizler de her defasında onun kazdığı kuyulan anımsamamakta ve fena halde boğulmaktayız. minealDavaunfflmilhaazete.com.tr