Bürokratik oligarşinin ve “makam zehirlenmesinin” son dönemlerde sıkça kullandığı ve çok can sıkıcı kavramı: “sen benim kim olduğumu biliyor musun?” Evet ben senin kim olduğunu biliyorum: “Ballı kaymak maaşını verdiğim, yemeden yedirdiğim, göz bebeğim gibi baktığım,  altına makam aracı, aile efradına lojman tahsis ettirdiğim, vatandaşı olduğu ve nimetleriyle karnını doyurduğu bu ülkeye ve 15 Temmuz’da onurunu ve koltuğunu kurtaran bu ülkenin aziz milletine adam gibi, insan gibi hizmet etmesini beklediğim bir millet hizmetkârısın.”

KİBİRLE ATA BİNEN…

Geçtiğimiz günlerde İstanbul’da kendine verilen emir ve talimatları uygulayan, içinde İl Milli Eğitim Müdürü olsa da emniyet şeridinden geçiş üstünlüğü olmayan bir aracı durdurduğu ve yasal işlem yapmaya kalktığı için bir polis memuruna “Sen benim kim olduğumu biliyor musun?” tadında çıkıştığı iddia edilen İstanbul İl Milli Eğitim Müdürü ile yaşadığı tartışmalı olaydan sonra görevden uzaklaştırıldığına şahitlik ettik. “Be mübarek adam, can taşımıyorsun, yangına yetişmiyorsun. Avrupa’da bakanlar dahi bisiklete binerken, benim verdiğim vergilerle altına çektiğin makam aracıyla benden daha fazla ayrıcalık istiyorsun. Şunu asla unutma “Kibirle ata binen, eve yayan gidermiş!”

Olay özellikle sosyal medyada yoğun bir şekilde paylaşıldıktan sonra İstanbul Emniyet Müdürlüğü yazılı bir açıklama yaptı. Olayın asılsız olduğunu, ilgili polisin 50 dakika vatandaşı bekleterek kötü muamele yaptığını iddia etti. Söz konusu polis ise hem il milli eğitim müdürü ile ilgili hem de basit bir idari ceza meselesi için hemen olay yerine gelip kontrolü ele alan il emniyet müdürü yardımcısı ile ilgili görevini yaptırmadıklarına dair suç duyurusunda bulundu. Umarız İstanbul Valiliği soruşturma izni verir ve gerçek ortaya çıkar. Soruşturma izini verilmezse “Sükût ikrardan gelir” atasözümüzde olduğu gibi olayın doğruluğu zımnen de olsa kabullenilmiş olacak ve ilgililer vicdanlarda mahkûm edilmeye devam edecektir.   

İDDİALAR ÇOK VAHİM VE CAN SIKICI

Yine geçtiğimiz günlerde basında “Diyarbakır’ın Kulp İlçesinde Kayyum tarafından 41 taziye evine 820 bin TL harcandı” haberini keyifle ve mutlulukla okuduktan ve “işte devlet, işte hizmet” diye içimden geçirdikten sonra bir başka haber gözüme adeta diken gibi battı. Habere göre; “Güneydoğu’nun başka bir taşra ilçesinde, köy ziyaretinde bulunan bir siyasetçinin, önünde ayağa kalkmayan köylülere sinirlendiği ve köylüleri kayyum olan belediye başkanına şikâyet ettiği, şikâyetin ardından daha önce belediyece köy taziye evine tahsis edilen sandalye, masa ve minder gibi tüm eşyaları belediyeye ait kamyonlara yükletip başka köylere dağıttıkları, köye daha önce hibe edilen mezarlık tellerini dahi söküp götürdükleri” şeklinde çok can sıkan ve acayip moral bozan ciddi iddialar ve köylülerin tepkili konuşmasıyla beraber eşyaları yüklü halde taşıyan kamyonlu “video görüntüleri” vardı.

 

Çok şaşırdım çünkü bölgedeki Ak Partili siyasetçilerin çoğunu tanır ve bu riskli ortamda, bu davaya maddi ve manevi olarak ne kadar büyük bir özveri ile katkı sunduklarını çok iyi bilirim.  Doğu ve Güneydoğu’da devletin yanında bulunmanın, terör ve şiddete karşı durmanın, bölgede Ak Parti’nin bayrağını sallamanın bedelini canlarıyla ödeyen şehit “Deryan Aktert’lerin, Aynı Muştu’ların, Ahmet Budak’ların, Aydın Ahi’lerin, Orhan Mercan’ların” Ak Parti lehine bir oy olsa dahi kazanmak için verdikleri mücadeleden dolayı terör ve şiddetin hedefi olduklarını unutmamak, onları ve onların geride bıraktıklarını da samimi bir dava ruhuyla sahiplenmek lazım. Bendeniz de Ak Parti teşkilatlarından gelirim, “bir oy toplamak için işini ve ailesini sürekli ihmal eden ana kademeyi, sabah tok karınla gelip, akşam aç karınla evlerine dönen kadın kollarını ve gençlik kollarını çok iyi bilirim.” Tarihi 2019 seçimleri öncesi, bir oyun dahi altın kıymetinde olduğu (kazanma formülü bile %50+1’dir) kritik bir evrede bu iddia umuyorum ve diliyorum doğru değil ve bir iftiradan öteye de gidemesin.

OYSA İSTANBUL SEÇİMLERİ ÇOK KRİTİK OLACAK

Tüm bunların yanında kısa bir süre önce İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Mevlüt Uysal’ın ağzından uçup giden “Metroda birinci önceliğimiz, en fazla oy aldığımız yerler olacak” sözleri tam bir facia. Oysa Erdoğanlı Ak Parti bugüne kadar oy veren ve vermeyen ayrımı yapmadan herkese hizmet götürmüştür. Oy vermeyenleri dahi hizmetleriyle, insani yaklaşımlarıyla oy verir hale getirmiştir. Başarı Ak Partiliden oy almak değil CHP’liden, HDP’liden oy devşirebilmektedir. 16 Nisan Referandumunda Hayır oylarının daha fazla çıktığı bir İstanbul’da bu söylemlerle siz belediye başkanlığını nasıl tekrardan kazanacaksınız? Hayır’ları Evet’e devşirmeden nasıl o koltuğa tekrardan oturacaksınız? Oysa Ak Parti’nin şiarında hizmet hiçbir zaman bir rüşvet değil her zaman ana sütü gibi hak ve helal olmuştur. Zannımca sayın başkan bu cümlelerle maksadını aşmıştır. Ancak böyle kritik ve riskli ortamlarda özellikle Ak Partili siyasetçilerin bin düşünüp, bir konuşması, ağızlarından çıkanlara çok dikkat etmesi gerekir.

BU TOPRAKLARIN ERDOĞAN’A İHTİYACI VAR

Ak Parti, içerisindeki ve etrafındaki kötüleri ve kötülükleri ayıklayarak, iş takipçilerini ve asalakları, ihale ve rant peşinde koşanları, halka tepeden bakan menfaat ve koltuk sevdalılarını tasfiye ederek; kimi teşkilatlarını, belediye başkanlarını, milletvekili ve bürokratlarını yenileyerek, halka daha çok kulak verip hatalarından ders çıkararak ilk günkü aşkla yoluna daha güçlü devam edip 2023-2053-2071 hedeflerine ulaşacaktır. Çünkü bu toprakların Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’a daha çok ihtiyacı, Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın da daha yapacak çok işi var. Biz de kalemimiz yazdığı sürece Erdoğan’ın vizyonuna zarar veren kimi uygulamaları yazmaya devam edeceğiz. Vesselam!

Av. Ercan EZGİN / MİLAT