Sandıklardan çıkan sıfır oyları hangi vicdan sahibi kabul eder? AK partinin binlerce oyunun başka partilere yazılarak YSK'ya girilmesi, İmamoğlu’nun demokrasi anlayışına uygun mu düşüyor?
Allah var iyi konuşuyor değil mi? “Ben bu şehri barıştırmaya geliyorum. Bu kentte yaşayan güzel insanları birleştirmeye geliyorum” diyor mesela!

Klasik CHP siyaseti dışında bir görüntü çiziyor. Başkan adayından ziyade tüm ülkeyi yönetmeye talip bir özgüven içerisinde meydan okuyor. “Gün gelir o ailelerin isimlerini anmaktan bile vazgeçerim” diyebiliyor.

Sonra “demokrasi” diyor mesela, “Kaybetmek de var kazanmak da var. Gidişli gelişli bir yoldur bu. Bugün biz kazanırız, yarın siz kazanırsınız. Şimdi ben kazandım” diyerek noktayı koyuyor.

Peki, bu bahsettiğiniz demokrasinin içinde “sandıktan oy çalmak” da var mı? Ya da 21 bin seçmenin, hane sahibinin izni olmadan boş arsalara adres atanarak oy verdirilmesinin demokrasideki yeri nedir?

Sandıklardan çıkan sıfır oyları hangi vicdan sahibi kabul eder? AK partinin binlerce oyunun başka partilere yazılarak YSK'ya girilmesi, İmamoğlu’nun demokrasi anlayışına uygun mu düşüyor?

642 kişinin kanunsuz şekilde sandık başında görevlendirilmesi İmamoğlu’na göre demokratik bir hak mıdır?

Tüm bunlara rağmen CHP sözcüsünün çıkıp; “YSK hâkimlerini uyarıyorum; yaratacağınız kargaşanın altından siz de kalkamazsınız” ifadelerinin hangi demokraside yeri var. Demokrasilerde kazanmak da var kaybetmek de lakin oy çalmak yoktur. Hâkimleri tehdit etmek yoktur.

Cumhurbaşkanı Erdoğan; “Burada organize suçların olduğunu gördük. YSK'ya da giderken bu bilgilerle gittik. Usulsüzlükler bazı değil neredeyse bütünü usulsüz” derken Kemal Kılıçdaroğlu bir an önce seçim atmosferinden çıkılması gerektiğini söylüyor.

Oysa CHP’den beklenen, yargıya müdahale etmeden bu şaibenin ortadan kaldırılması için gerekli demokratik olgunluğu göstermesidir. Ortada usulsüzlüğün olduğu aşikâr. YSK ise yapılan itirazları değerlendirerek bu süreci başlattı. Bunu her partinin sükûnetle beklemesi icap eder.

Vaktiyle sıkıyönetim altında 3 ay içerisinde iki defa erken seçim kararı alarak dünya siyaset tarihine geçen CHP’nin demokrasi anlayışını bilmeyenimiz yoktur.

Klıçdaroğlu’nun “Böyle bir başkanlık sistemini kan dökmeden bu ülkede gerçekleştiremezsiniz' sözleri hâlâ hafızalarda yerini koruyor.

Dahası 15 Temmuz işgal teşebbüsü için “Bu bir kontrollü darbedir' diyerek 15 Temmuz’dan sonra çıkarılan OHAL’in Türkiye'yi diktatörlük rejimine dönüştürdüğünü iddia eden bir CHP, bugün bize demokrasi ve vicdan dersi vermeye kalkarak seçimlerin lehine sonuçlanmasını talep etmektedir.

Ben, sıradan bir vatandaş olarak oyumun peşindeyim. Çünkü oyum benim şerefimdir. Bu sebeple yargıya güveniyor ve bu seçimlerin adil bir biçimde neticeleneceğini umut ediyorum.

Diğer taraftan, Yeni Dünya Düzeni’ni kurmak isteyen Babil’in temsilcileriyle çetin geçen/geçecek bir mücadelenin içerisinde olduğumuzun da bilincindeyim. Ülkemiz, küreselcilerin tehdidi altında olan çok kıymetli bir ülke.

Ortadoğu’da yine kaos, kan ve gözyaşı isteniyor.  Erdoğan’ın projelerine engel olduğunu bizden daha çok onlar biliyor! Ve küresel sistem son on yıldır durmadan Erdoğan’ı dolayısıyla Türkiye’yi ele geçirmeye çalışıyor. 1700’lü yıllardan beri sinsice örgütlenen, servet biriktiren, medya finans, enerji, teknoloji, siyaset vs. tüm alanlarda hâkimiyet kuran bir düzenekle mücadele ediyoruz. Evet, bu düzen Erdoğan’ı deviremedi.

Her yola başvurdular. Bugün de karşımıza tarihte bir örneğini de yaşadığımız 31 Mart kumpasıyla geldiler. Tarihin en büyük hilesi ile! Ne var ki millet, yine liderine sahip çıkarak tüm dünyaya ve içerideki siyasi bozgunculara net bir mesaj verdi. Bu mesaj iyi okunmalıdır.

Sezai Temelli gibi siyasi bozguncular başta olmak üzere milletin karşısına geçenler bilmelidir ki; bu millet kellesini verir vatanını vermez. Bu seçimde verilen mesaj budur.

Yazının tamamını okumak için:

https://www.milatgazetesi.com/ufuk-cokun/demokrasilerde-oy-calmak-var-mi/haber-201928