Eğitim Bir Senin Andımız Açıklamasına Tepki Gösterenlere EBS’den Tepki Geldi. 

Eğitim-Bir-Sen Kütahya 1 Nolu Şube Başkanlığından:

 

Danıştay 8. Dairesinin öğrenci andı ile ilgili kararı sonrası tüm yurtta ve ilimizde yapılan basın açıklamaları üzerine bir takım çevrelerin örgütlü olarak kamuoyunu yönlendirme ve hamasi duygular üzerinden bir algı operasyonu ile toplumsal huzura ve teşkilatımıza yönelik edep dairesini aşan paylaşımları sebebiyle aşağıdaki açıklama yapılmıştır.

 

Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen’in ülkemiz ve insanımız için geçen çeyrek asırlık dilimde ortaya koyduğu çalışma ve fayda, teşkilatımızı Türkiye’nin en büyük sivil toplum örgütü haline getirmiştir. 28 Şubat’ın izlerinin silinmesinden, demokratik Türkiye’nin inşasına, kadim medeniyetimizin ihyasına, çalışanlarımızın sosyal, ekonomik haklarının korunmasına ve geliştirilmesine, üniversite kapılarının inananlar için zulüm turnikesi olmaktan çıkarılmasından, üniversitelerde ve kamuda kadınlarımızın dilediği kıyafetle okuma ve çalışma olanaklarının sağlanmasına, milli iradenin muhtıralar, yargı kumpasları, gezi olayları, çukur eylemleri ile iğfal edilmesinin önlenmesinden, 15 Temmuz İstiklal ve istikbal mücadelesine rüştünü ispat etmiş, milletlimizin ve çalışanlarımızın gönlünde taht kurmuş bir erdemliler hareketi olarak faaliyetlerimize devam etmekteyiz. Ülkemizin ve insanlığın felahı için her konu gündemimiz olmuş ve ülkenin en münevver grubu olarak fikrimizi ifade etmekten, emek vermekten ve alın teri dökmekten asla geri durmadık. Danıştay’ın kararı sonrası da bu bilinçle fikrimizi ifade ettik. “Bal bal demekle ağız tadlanmaz, her gün hiçbir bilimsel ve pedegojik alt yapısı olmayan bir yeminle bu iş olmaz, bu milletin evlatlarının hamasi sloganlarla uyutulmasına gönül razı olmaz.”diyerek Öğrenci Andı nın arka planını ve Danıştay’ın kendini idarenin yerine koymasının yanlışlığını haykırdık. Bizi tanımayan; hassasiyetimiz ve faaliyetlerimizden yeteri kadar haberdar edemediğimiz insanımızın bilincine hitap ediyoruz.

 

Milletimiz necip bir millettir. İnsanımız merttir. Coğrafyamız münbittir. Ahlakı, dili, sözü, özü güzel nice yiğitler yetiştirmiştir. Yarınlarda inşallah daha niceleri yetişecek; ilimize, ülkemize ve alemi islama hizmet edeceklertir.

 

Az da olsa, maalesef güzel ülkemizin bu münbit topraklarında kültürden, irfandan nasibini alamamış insanımız var. Rabbimiz hidayet, edep, irfan, feraset nasip eylesin. Onlara kızıp yolumuzdan dönmeyeceğiz elbette. Şehitlerimizin kanlarıyla sulanmış vatan toprağında, al bayrağımızın gölgesinde; inanan bir kulu olmakla ikram olunduğumuz rabbimize, dinimize, ümmetimize, mensubu olduğumuz milletimize, şehrimize ve çalışanlarımıza hizmet etmeye devam edeceğiz.

 

Art niyetli ya da ağzından çıkanı sezemeyen, milletimizin dili yerine şeytanın dilini kullanan kimselere de elbette sözümüz var:

 

(“Türk’üm” der)

Ermeni ölünce hepimiz Ermeni’yiz der. Amerikan doları yükselince sevinir. Milletimizin insanlık için diğergamlığını anlamaz.

Türk, sevgi dili kullanarak cihanı feth eder, o sövgü diliyle şeytana uşaklık.

 

(“Doğruyum” der )

Sosyal medyada yalan haber paylaşır. Okuduğu anlamaz, hatta okumadan niyet okuyarak içindeki pisliği diline dolar.

 

(“İlkem küçükleri korumak büyüklerimi saymak” der)

Çocuk istismarına sesini çıkarmaz. Devlet büyüklerine söver.

 

(“Yurdumu milletimi özümden çok sevmektir” der)

15 Temmuz’da marketlere koşar, vatansız itlere alkış tutar. Tüm teşkilatıyla milletimizin istiklal ve istikbal mücadelesinde öne düşen, liderlik eden, şehitler veren Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen’e dil uzatır.

 

(“Ülküm yükselmek, ileri gitmektir” der)

1940’ların gerici zihniyetini özler. Ant uygulamasının batıdaki bir kaç ırkçı ülkenin uygulamasının Türkiye'ye uyarlanması olduğunu bilmez.

Danıştay'ın yetkisini aştığını ve bunun olabilecek yeni örneklerle milli iradeyi baltalayacağını ve darbe dönemlerinin Türkiye’sine dönülme riskini göz ardı eder.

 

(“Ey büyük Atatürk! Açtığın yolda gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğime ant içerim” der)

PKK’lılar meclise girsin diye HDP’ye oy ister. Ülkeyi dünyada söz sahibi yapan, öz güvenini artıranlara hain muamelesi yapar.

 

(“Varlığım Türk varlığına armağan olsun” der)

Bedelli için başvuru yapar. Vergi kaçırır, Türkiye’yi büyütenlere dil uzatır. Millet düşmanlarıyla iş tutar.

Türkçe ezanın mimarı olarak ve kafatası ölçümleriyle nam yapmış, ilk eğitimini bir Yahudi okulunda almış Reşit Galip’in yazdığı bir öğrenci andını ilahi metin yerine koyar; sonra da bu metnin nesine muhalifsiniz der.

 

Milletini sevmek ve milletine hizmetle; milletini üstün ırk görmek arasındaki farkı göremeyecek kadar cahilliğini küfür ve hakaretle örtmeye çalışır.

 

Tüm bunları yaparken kendini Türk; bizi gayri Türk ilan eder.

Hadi oradan, hadi oradan!